İslam İşbirliği Teşkilatı’na üye ülkelerin büyük bölümü maalesef şimdiye kadar üzerlerine düşeni yapmadı. Ama İsrail’i destekleyen Batı’da bazı ülkeler tam tersine İsrail’i izole eden adımlar attı.
Gazze’de 11 aydır devam eden İsrail soykırımına Batı hükümetleri desteğini esirgemezken, halklar sokaklarda ateşkes için seslerini duyurmaya çalıştı. Üniversite öğrencileri kampüslerde, halk ise caddelerde aylardır yaşanan vahşetin son bulması için zulmün karşısına dikildi. Başta Afrika olmak üzere çok sayıda ülke, uluslararası yargı mekanizmalarını harekete geçirirken, Birleşmiş Milletler, raporlarla İsrail’in etnik temizlik yaptığını teyit etti.
İSRAİL SOYKIRIM SANIĞI
Güney Afrika Cumhuriyeti, Gazze’de 40 binden fazla insani acımasızca katleden, 2 milyon insanı defalarca kez sürgün ederek 13 kilometrekare alanda yaşamaya zorlayan, uyguladığı abluka ile insani yardımların girişine müsaade etmeyen, suyu silah olarak kullanan ve hastanelerin dahi çalışmasına müsaade etmeyen İsrail’i Uluslararası Adalet Divanı’nda (UAD) açtığı dava ile soykırım yapmakla suçladı. 26 Ocak’ta toplanan mahkeme, İsrail’in davanın düşmesi için yaptığı başvuruyu reddederek, işgalci gücü “soykırım sanığı” ilan etti. Mayıs ayında bir kez daha toplanan mahkeme, İsrail'in Gazze'nin Refah kentindeki askeri operasyonlarını, saldırılarını ve diğer faaliyetlerini acilen durdurması gerektiğine hükmetti. Ancak soykırımcı bu kararlara uymadı.
BM ETNİK TEMİZLİĞİ KABUL ETTİ
Çatışmaların başladığı 7 Ekim’den bu yana sayısız savaş suçu işleyen İsrail, Birleşmiş Milletler (BM) raporlarında da soykırımcı olarak nitelendi. BM Filistin Özel Raportörü Francesca Albanese tarafından hazırlanan BM raporu, Filistinlilere karşı 'soykırım suçu' işlendiğine dair makul gerekçeler olduğunu belirtti. Albanese, İsrail'in Mayıs 1948'de Filistin topraklarında bağımsızlığını ilan ettiği, Filistinlilerin topraklarından sürüldüğü "Büyük Felaket" anlamına gelen "Nekbe" terimine atıfla, raporda, "Bu süreç, yetmiş yılı aşkın bir süredir devam ediyor ve Filistin halkını demografik, kültürel, ekonomik ve siyasi olarak baskı altına alarak yerinden etmeye, topraklarını ve kaynaklarını gasp etmeye, kamulaştırmaya ve kontrol etmeye çalışıyor" ifadelerini kullandı.
SAVAŞ SUÇLARI RAPORLAŞTIRILDI
Birleşmiş Milletler Soruşturma Komisyonu da İsrail’in işlediği savaş suçlarını raporlaştırıldı. Soruşturma sonucuna ilişkin yayınlanan rapora göre İsrail, hem savaş suçları hem de insanlığa karşı suçlar işledi. 200 sayfayı aşan raporda, İsrail’i Gazze halkını açlığa mahkum etmekle, keyfi şekilde tutuklamakla, öldürmekle ve on binlerce çocuğu sakat bırakmakla itham edildi. Yerleşim yerlerinde ağır silahlarla kasıtlı ve doğrudan saldırılar yapıldığının altı çizildi. Raporda ayrıca, İsrail kuvvetlerinin çoğunlukla tahliye yolları üzerinde ve güvenli alanlarda sivilleri kasten öldürdüğünü gösteren iki araştırma da yer aldı.
UCM'DEN NETANYAHU İÇİN TUTUKLAMA TALEBİ
Uluslararası Ceza Mahkemesi (UCM), İsrail Başbakanı Netanyahu hakkında 'savaş suçu' işlediği gerekçesiyle tutuklama kararını değerlendirmeye aldı. UCM Başsavcısı Kerim Han, Başbakan Netanyahu ve İsrail Savunma Bakanı Yoav Gallant hakkında "yakalama kararı" başvurusunda bulundu. Roma Statüsü'nün ilgili maddelerinin ihlal edildiğine dikkati çeken Han, İsrailli yetkililere yöneltilen suçlar arasında "savaş suçu olarak sivillerin aç bırakılması", "kasten büyük acılara veya vücutta ya da sağlıkta ciddi yaralanmalara neden olmak" ve "savaş suçu olarak zalimce muamelenin" yer aldığını kaydetti. Han’ın talebi sonrası ABD Başkanı Joe Biden başta olmak üzere çok sayıda isim, UCM hakimlerine tehditlerde bulundu. Yakalama kararını tanımayacağını beyan eden ABD, soykırımcıya arka çıkarak tarihe geçti.
AB KINAMADAN ÖTEYE GEÇEMEDİ
İnsan hakları ve temel hürriyetleri baz alan söylemleri ile kendisini “Medeniyetin parlak yüzü” olarak lanse eden Avrupa Birliği (AB), İsrail’in barbarlığını kınamaktan öteye geçemedi. 40 binden fazla kişinin öldürüldüğü saldıra ilişkin İsrail’e karşı dişe değer bir yaptırım kararı dahi alamayan AB, adeta 3 maymunu oynadı. AB üyesi çok sayıda Avrupa ülkesi, İsrail’e başta askeri ve ekonomik olarak yardımlarını artırırken, sadece birkaç Avrupa ülkesi, “İsrail soykırım işliyor” deme cesaretinde bulunabildi. Her ne kadar genel anlamda Batılı ülkeler İsrail safında yer alsa da, cesur karar veren, hakkın ve adaletin yanında duran ülkeler de oldu. 7 Ekim sonrası Filistin'in bağımsızlık mücadelesine destek veren İspanya, Norveç, İrlanda ve Slovenya hükümetleri Filistin devletini resmen tanıdı.
İSRAİL İLE BAĞLARINI KESTİLER
İsrail’in işlediği savaş suçları dünya genelinde tepki topladı. Başta Afrika ve Güney Amerika’dan çok sayıda devlet İsrail ile bağlarını keserek büyükelçisini geri çağırdı. Türkiye 4 Kasım'da Tel Aviv büyükelçisini geri çağırdığını duyurdu. Şili ve Kolombiya da Bolivya ile aynı gün yaptıkları duyuruyla İsrail'deki büyükelçilerini geri çağırdıklarını açıkladı. Ürdün ve Bahreyn İsrail büyükelçilerini geri çağırdıklarını açıkladı. Honduras ve Güney Afrika hükümetleri de İsrail'deki büyükelçisini geri çektiğini ve ülkedeki diplomatik misyonuna son verdiğini duyurdu. Çad ve Namibya da İsrail’deki elçilik personellerini çekerek işgalci ile diplomatik bağlarını kestiklerini açıkladı. Namibya karasularını ve limanlarını da İsrail'e kapatarak tüm dünyaya örnek oldu.
SOKAKLAR ÖZGÜR FİLİSTİN DEDİ
7 Ekim sonrası Gazze'de İsrail'in yürüttüğü soykırım politikasına karşı dünyanın pek çok ülkesinde on binlerce insan Filistin'in özgürlüğü ve barış için yürüdü. Bazı ülkelerde son yılların en büyük sivil protesto eylemleri düzenlendi. ABD ve İngiltere'nin soykırımın destekçisi iki ülke olmasına rağmen bu ülkenin vatandaşları hem yönetimlerini hem de işgalci gücü hedefe koyan eylemler yaptılar. ABD'nin başkenti Washington DC'de ve İngiltere'nin başkenti Londra'da Soğuk Savaş'tan sonra görülen en büyük kitlesel gösteriler hayata geçti. Yine Paris, Berlin, Madrid ve Roma gibi belli başlı Avrupa başkentlerinde, yönetimlerin sert baskı ve tehditlerine karşı binlerce protestocu, İsrail'e silah satışının durdurulması, Filistin devletinin kurulması ve soykırımın sona ermesi için yürüdü. Milyonlar Gazze için sokağa dökülürken, eski ABD askeri Aaron Bushnell'ın İsrail Konsolosluğu önünde kendini yakıp "Özgür Filistin" çığlıklarıyla can vermesi hafızalara kazındı.
ÜNİVERSİTE İNTİFADASI
ABD'nin Columbia Üniversitesi'nde 17 Nisan’da başlayan üniversite gösterileri, polisin yüzlerce öğrenciyi gözaltına almasının ardından dünyanın dört bir yanına yayıldı. Yüz binlerce üniversite öğrencisi, İsrail'in Gazze'ye saldırılarını protesto etmek amacıyla kampüslerde kamplar kurdu. ABD ve Avrupa ülkelerindeki üniversitelerde polisin sert müdahalesi, okudukları üniversitelerin İsrail ile bağlarını kesmesini isteyen öğrencileri yıldırmadı. Olaylarda 2 bin 900'den fazla öğrenci göz altına alınırken, yüzlerce öğrenci ve öğretmenin üniversitelerle bağı koparıldı.
İNGİLTERE’DEN 11 AY SONRA SİLAH KISITLAMASI
Terör Devleti İsrail’in Gazze’deki katliamlarında on birinci ayın tamamlanmasına az bir süre kala İngiltere Dışişleri Bakanı David Lammy, ülkesinin İsrail'e bazı silahların satışını askıya alacağını bildirdi. Bakan Lammy, İngiltere Parlamentosunda yaptığı konuşmada, ülkesinin İsrail'e sağladığı silah ihracat lisanslarının bazılarını askıya alacağını duyurdu. Lammy, 350 lisansın yaklaşık 30'unun askıya alınacağını belirterek, "Bunun gibi bir çatışma karşısında İngiltere'nin ihracat lisanslarını gözden geçirmek bu hükümetin yasal görevidir. Bu genel bir yasak ya da silah ambargosu değil" dedi.
PARLAMENTODA GAZZE İTTİFAKI
Öte yandan İngiltere'de aralarında eski İşçi Partisi lideri Jeremy Corbyn'in de bulunduğu Gazze'ye destek veren 5 bağımsız milletvekili, parlamento grubu kurduklarını duyurdu. Corbyn ile parlamentodaki diğer 4 milletvekili, yaptıkları ortak açıklamada, resmi olarak "Bağımsız İttifak" adını verdikleri parlamento grubu kurduklarını bildirdi. Grup, İngiltere Parlamentosu'nda "umutsuzluğun hüküm sürdüğünü" ifade ederek, mecliste umut olmayı amaçladıklarını kaydetti.