Musul'un 4 olası riski

Yeni Şafak
10:5219/10/2016, Çarşamba
G: 19/10/2016, Çarşamba
Yeni Şafak

17 Ekim günü başlatılan Musul operasyonu, hızlı ve kararlı bir şekilde çeşitli riskleri de bünyesinde barındırıyor. İki günde 352 kilometrekarelik alanın DAEŞ'ten temizlendiği belirtilirken, operasyonun zor olacağı ve uzun bir süreyi kapsayacağı konuşuluyor.

Musul'da operasyonun iki gününü geride bırakırken, Irak ordusu ve Peşmerge güçlerinden yapılan açıklamaya göre şu ana kadar 352 kilometrekarelik bir alan DAEŞ'ten kurtarıldı.



2014'ten beri ilk


Peşmerge güçleri 9 köyü DAEŞ'ten kurtarırken, Irak ordusuna bağlı güçler 4 köy ve Hemdaniye ilçesini DAEŞ'ten geri aldı.



Böylece 2014 Haziran'ından beri DAEŞ'in işgalinde bulunan bölgelerde ilk defa ilerlenmiş olundu. Ancak Musul operasyonun başlaması ile birlikte bölgedeki istikrarsızlık, güvenlik riskleri, yeni bir sığınmacı krizi ve bölgenin geleceği üzerinden oluşabilecek yeni dengeler ile ilgili de tartışmalar başladı. İşgalden sonra istikrarsızlığın hakim olduğu Irak'ta kimlik ve mezhep üzerinden yaşanan iç gerilimler DAEŞ sonrası daha da derinleşirken, bu durum Musul operasyonuna da yansımaktadır. Bu noktada 'Musul'un kurtarılması' terör örgütü DAEŞ'in bölgeden temizlenmesi ve yeniden güvenlik ve istikrarın sağlandığı bir bölgesel denklem için önemliyken, 'Musul'un nasıl yönetileceği?' konusu ise en önemli soru olarak ön plana çıkıyor. Bu noktada Musul'daki operasyonun başta Suriye olmak üzere bölgesel denklem üzerinde de etkisinin olması bekleniyor.



DAEŞ'i 'kuşatamama' stratejisi: Rakka kapısı açık



Musul operasyonu üç cephede başlatılırken, Rakka'ya açılan bölge açık bırakıldı. Kuzey ve Batıdan peşmerge güçleri ve Ninova Muhafızları güneyden ise Irak ordusu Musul'a doğru ilerliyor. Musul'da bini aşkın militanının bulunduğu belirtilen DAEŞ'in batıya açılan kapısı olan Rakka ise operasyonla ilgili hazırlanan plan çerçevesinde açık bırakıldı. Musul ve Telafer'den sonraki ana hedefin Rakka olduğu Rakka olduğu göz önüne alındığında, bölgedeki operasyonların en önemli hedefinin DAEŞ'i Rakka'da vurmak olduğu iddia edilebilir. Musul'dan kaçacak olan DAEŞ'lilerin Rakka'ya geçişi kesilmezken, sivillerin güvenliğinin de göz önüne alındığı söylenebilir. Böylece DAEŞ kentten çıkması sağlanırken, 1 milyonu aşan nüfusa sahip kentte büyük sivil kayıpların yaşanmasının da önüne geçilmek istendiği belirtiliyor.




  • Türkiye'yi yakından ilgilendiren konu
  • Ancak buradaki temel risk DAEŞ'e karşı yürütülen operasyonun batı cephesi ile ilgili. Bu da Fırat Kalkanı harekatı ile Cerablus-Azez-Dabık hattını terör örgütü DAEŞ'ten temizleyen Türkiye'yi yakından ilgilendiriyor. Musul'dan kaçan DAEŞ militanlarının geçiş yapabileceği iki bölge bulunuyor: Rakka ve El-Bab. Rakka'daki etkinliği göz önüne alındığında DAEŞ'li militanların ilk kaçacağı yerin bu bölge olması beklenirken, El-Bab'ın da DAEŞ için önemli seçenek olduğu ortada. Bu noktada Türkiye'yi yakından ilgilendiren olay DAEŞ'in olası El-Bab ilerleyişidir. Fırat Kalkanı operasyonu ile bin 200 kilometrekarelik alanı DAEŞ'ten temizleyen Türkiye'nin desteklediği ÖSO birliklerinin en önemli hedefi de El-Bab'ı DAEŞ'ten almak. Bu da DAEŞ'in olası bir El-Bab ilerleyişinde, Dabık'ı alarak DAEŞ'e teolojik olarak önemli bir darbe indiren TSK'nın desteklediği ÖSO birlikleri ile DAEŞ arasında zaman alacak olan bir çatışma dönemi başlatacağı ve Türkiye'nin operasyonunu tehlikeye atacağı ifade ediliyor. Dün Milliyet'ten Serpil Çevikcan'ın da gündeme getirdiği bu risk, Ankara'da politika yapıcıların ve karar vericilerin üzerinde durduğu en önemli konu olarak ön plana çıkıyor. Ayrıca ÖSO'nun ilerlemeye çalıştığı El-Bab bölgesine terör örgütü PYD/PKK'da ilerlemeye çalışıyor. Afrin üzerinden El-Bab'a ulaşmaya çalışan YPG militanları ile ÖSO arasında da çatışmalar yaşanıyor. DAEŞ'in bölgedeki varlığını artırması ve PYD/YPG'nin de ÖSO'yu hedef alması ihtimali, Musul'da oluşabilecek bu riskin doğrudan Fırat Kalkanı'nı da etkilemesine neden olabilir.
1 milyonu aşkın sivil tehlikede


Musul'un kurtarılması için başlatılan operasyon devam ederken, Musul'da yaşayan 1 milyonu aşkın sivilin durumu da en önemli konu başlığı. İki yıldır DAEŞ tehdidine maruz kalan ve şimdide büyük bir çatışmanın ortasında kalan siviller bölgeden kaçmaya başladı. Operasyon için hazırlanan planda siviller için de hazırlıklar yapıldığı belirtilse de ne derece uygulanacağı soru işaretleri taşıyor. Nitekim Musul'u terk etmeye başlayan sivillerin kaçış rotasının da Bağdat ve ya diğer bölgeler değil Erbil ve Türkiye olabileceği ifade ediliyor. Şii-Sünni gerilimler sivillerin rotasını da etkilemiş durumda. Musul'da DAEŞ tehdidi ile yaşamış olan halkın şimdiki en büyük korkusu Şii Haşdi Şabi milislerin katliamına maruz kalmak. Bu durumda Musulluların Erbile'e ya da Türkiye'ye kaçmasına neden olabilir. BM Mülteciler Yüksek Komiserliği de 100 bin mültecinin Türkiye sınırına gidebileceğini açıkladı. Bu durumda Suriye'den gelen 3 milyonu aşkın mülteciye ev sahipliği yapan Türkiye'nin yükünü daha da artırabilir. Ekonomik kriz yaşayan Erbil'e yönelecek olan mülteci akını da Erbil ile birlikte en çok Türkiye'yi etkileyecek. Türkiye ve Erbil yönetimi bu konuda hazırlık yapsa da uluslararası toplumun destek vermekten kaçınması mülteci sorununu bir krize dönüştürebilir. Türkiye'nin böylesi bir risk karşısında sığınmacıları Irak topraklarında karşılaması bekleniyor.




Şii-Sünni gerilimi ve Musul


Sünni nüfusun yoğun olarak yaşadığı Musul kentinin DAEŞ sonrasında nasıl yönetileceği büyük soru işaretleri taşıyor. Irak ordusu ve peşmerge güçleri farklı cephelerden ilerleyişini sürdürürken, daha önce DAEŞ'ten kurtardığı bölgeleri kontrolüne alan Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi (IKBY), DAEŞ'ten aldığı bu bölgeleri de geri vermeye yanaşmayacaktır. Bu durum Musul'da bir bölünme ve ya farklı yönetimlerin var olmasına neden olabilir. İkincisi ise Musul'un Şiileştirilmesi tehlikesidir. Bölgedeki dengeleri tamamen sarsma ihtimal olan bu durum, Sünnilerin en fazla endişelendikleri konulardan biri. Şii Haşdi Şabilerin kente girişine karşı çıkan Sünniler, Musul'un demografik yapısının değiştirilmesine karşı çıkıyor. Operasyonu yöneten Irak ordusunun yüzde 90'ı da Şiilerden oluşuyor. Musul'un kurtarılması sırasında Irak ordusunun sivillere karşı tutumu da bir soru işareti taşıyor. Kentte Sünniler ile Şiiler arasında olası bir çatışmanın yaşanması bölgede mezhep savaşlarına da dönüşebilir.



  • İran ve Şii etkisi
  • Musul'un kurtarılmasında Irak ordusu ile birlikte hareket eden ve doğrudan İran'dan destek alan Şii Haşdi Şabi milislerin kente girmeyeceği açıklansa da buna uyulup uyulmayacağı henüz belli değil. Irak ordusundan sonra ülkedeki en etkin gruplardan biri olan Haşdi Şabi milislerine en büyük desteği veren İran, bu grup sayesinde Irak'ta etkin bir rol oynuyor. Bağdat ve diğer kentlerde etkin bir aktöre dönüşen İran'ın yeni hedefi etkinlik alanını Musul'a da taşımak. Bölgenin Şiileştirilmesi çalışmalarına destek veren İran'ın bu hedefine ulaşması, en önemli Sünni kentinin de kaybedilmesi anlamına gelecektir.








#Musul Operasyonu
#Türkiye