Doğu Akdeniz’deki enerji denkleminin kilidi Libya’da. Rusya’nın Libya’ya darbeci Halife Belkasım Hafter’i desteklemek için 300 paralı asker göndermesi, güvenlik uzmanlarına göre bölgedeki gerilimi daha da artıracak. Akdeniz’de patlak verecek bir savaşın Kıbrıs adasından değil Libya’dan çıkma ihtimali her geçen gün artıyor. Moskova ziyaretinden sonra bu ülkeden destek alan Hafter’in saldırganlığını artırdığına dikkat çeken emekli Tuğgeneral Fahri Erenel, “Önümüzdeki hafta Berlin’de bir kongre var. Hafter ile ilgili bir çalışma yapılacak. Bu yüzden Hafter de eline koz geçmesi için bölgedeki çatışmalara hız verdi. Aynı zamanda Rusya da bu çatışmaların hızını artırmak için devreye girdi. Bölgeye yaklaşık 300-350 paralı asker göndererek Hafter’e yol açtı. Böylece Rusya ve ABD yine ortak bir noktada birleşti. Diğer tarafta ise Türkiye, Katar ve birkaç ülke var. Rusya’nın gönderdiği askerlerin sayısı çok önemli değil ama götürdüğü teknoloji ve ağır silahlar olayın seyrini değiştirir. İşte o zaman Doğu Akdeniz’in esas çatışma alanı Kıbrıs’tan değil Libya’dan çıkar” dedi. Enerji denkleminden dolayı denizlerde çıkabilecek bir çatışmada mihenk noktasının Doğu Akdeniz’den ziyade Libya olduğunu belirten Erenel, şu yorumu yaptı:
“Kaddafi’nin devrilmesinden sonra yaşanan kaostan faydalanan Yunanistan, uluslararası deniz hukukuna aykırı bir şekilde, tek taraflı olarak Girit adasında 39 bin kilometre karasuyu ilan etmiş ve Libya’nın haklarını gasp etmiştir. Libya ekim ayının başında Yunanistan’a nota vererek, ‘Petrol arayabilirsin ama burası benim MEB alanım’ dedi. Yunanistan’ın haydutluğuna Türkiye de karşı çıkarak hem Libya’nın hem de kendisinin haklarını savundu ve ‘kıyıdaşlık’ anlaşmasını yeniden gündeme getirdi. Libya’nın MEB alanının netleşmesiyle Türkiye’nin de MEB alanı netleşecek. Bu olay Kıbrıs adasına da yansıyacaktır.”
“ENI ve Total şirketlerinin, Türkiye’nin kıta sahanlığı içerisinde yer alan ihtilaflı 7. bölgede Rumlar adına arama yapmaktan vazgeçmesine iki açıdan bakmak gerekiyor. Türkiye’nin burada adım adım aldığı kararlar ve çok kısa zamanda devreye soktuğu sondaj ve arama gemilerinin çalışmasıyla kararlı bir duruş elde edildi. Bu, şirketlerin geri adım atmasına sebep olan birinci faktördü. İkinci faktör ise bu firmalar, buradaki rezervleri Avrupa’ya ulaştırmanın Türkiye’siz çok maliyetli olacağını birtakım analizlerle tespit etti. Bu firmalar uzun vadeli plan yaparlar ama kesin sonuçlara dayanır. Varsayımlar üzerine yatırım yapmazlar. Hem rezervlerin yeterliliği hem de bu kadar uzun ve derinden geçecek hattın maliyet endişeleri de göz önüne alındığında Türkiye olmadan adım atamayacaklarını gördüler. Sürekli Türkiye’nin nefesini hissedecekler. MEB konusu 10 yıl sonra Türkiye lehine gerçekleşirse geriye dönük olarak tazminat talep etme hakkı da olacak.”