İşgalci İsrail ordusunun Gazze'de yaptıkları katliamlarda kendilerine sınır konmadığı ortaya çıktı. Altı İsrail askeri, gerçekleştirdikleri katliamlarda kendilerine verilen sınırsız şiddet izinlerini anlattı. Söz konusu savaş suçlusu askerler; diledikleri gibi öldürebiliyor, evleri ateşe verebiliyor ve öldürdükleri insanların cesetlerini sokaklarda bırakabiliyor. Askerlerin komutanlarının izniyle gerçekleştirdiği insanlık dışı tüm eylemleri işgal ordusunun barbarlığını ilk ağızdan gözler önüne serdi.
Geçtiğimiz haziran ayında, Gazze Şeridi'nin sahil yolu yakınlarında yürüyen birkaç Filistinli sivilin İsrail askerleri tarafından vurulup katledildiğini gösteren kamera kayıtları gündeme oturmuştu. Görüntüler, işgalci askerlerin Filistinlilere istediği gibi ateş açma izni olduğunu belirten altı işgal askeri tarafından doğrulandı. Hiçbir gerekçesi olmayan ve keyfi olarak gerçekleştirilen bu infazlar, +972 Magazine ve Local Call'a konuşan altı İsrail askerinin ifadeleriyle örtüştü. Soykırım boyunca basına konuşan Filistinli görgü tanıklarının ve doktorların ifadelerini doğrulayan işgalci askerler, siviller de dahil olmak üzere Filistinlilere neredeyse istedikleri zaman ateş açma yetkisine sahip olduklarını anlattı.
İsrail Askerlerinin İfadeleri
İşgalci İsrail askerleri, Gazze'de 'yasak bölge' olarak tanımlanan bir alana giren Filistinli sivilleri periyodik olarak infaz ettiklerini, cesetlerin çürümeye veya başıboş hayvanlar tarafından yenmeye bırakıldığını anlattı. Ayrıca işgalci askerlerin, "can sıkıntısını gidermek veya günlük rutinlerini renklendirmek için" sebepsiz yere ateş ettikleri de kendi ifadelerinde geçti. İfadeler, çürümeye ya da başıboş hayvanlar tarafından yenmeye terk edilen sivil cesetlerle dolu bir vahşet çiziyor; işgalci İsrail ordusunun, bunları uluslararası yardım konvoyları gelmeden önce gizlediği, böylece "çürümenin ileri aşamalarındaki insanların görüntülerinin görülmediği" ortaya kondu. Basına ifade veren altı işgal askeri, Filistinlilerin evlerini işgal ettikten sonra ateşe verme konusunda sistematik bir politika izlendiğini de itiraf etti.
"Herkesi vurmakta serbestiz; genç bir kızı, yaşlı bir kadını..."
Aylarca Gazze'deki işgalcilerin düzenli kuvvetlerinde görev yapan Piyade Er B., "Tam bir hareket özgürlüğü vardı. Eğer güvensizlik hissi dahi varsa açıklama yapmanıza gerek yok, tetiği çekip ateş etmeye başlıyorsunuz. Birinin yaklaştığını gördüğümüzde havaya değil, direkt olarak ölümcül hasar verebilecek noktalara, örneğin göğsüne ateş ediyoruz. Herkesi vurmakta serbestiz; genç bir kızı, yaşlı bir kadını..." ifadeleri ile soykırım suçunu birinci ağızdan itiraf etti.
Piyade Er B., ifadesinde birçok savaş suçunu daha hiçbir pişmanlık ve suçluluk psikolojisi içine girmeden anlatmaya devam etti. B., 2023 Kasım ayında Gazze'nin Zeytun mahallesi yakınlarında bulunan ve yerinden edilmiş Filistinliler için barınak görevi gören bir okulun tahliyesi sırasında İsrail askerlerinin birkaç sivili öldürdüğü bir olaydan bahsetti. İşgal ordusu, bahsedilen olayda tahliye edilen sivillere denize doğru çıkmalarını emrediyor. En ufak bir kargaşada yanlış yöne sapanlara çoluk çocuk fark etmeksizin ateş açılıyor.
Piyade Er B., yaşanan olayda gördüklerini şu sözlerle ifade etti: "Tahliye esnasında arbede yaşandı. Sivillerden bazıları sola, denize doğru kaçtı ama bazıları da sağ tarafa, askerlerimizin olduğu alana yöneldi; aralarında çocuklar da vardı. Sağa kaçan herkes öldürüldü. 15 ila 20 kişi; bir yığın ceset vardı."
Piyade Er B. ekledi: "16 ila 50 yaş arasındaki her erkeğin terörist olduğundan şüpheleniyoruz. Sokağa çıkmaları yasak ve dışarıda olan herkes bizim için bir şüpheli. Pencereden bize bakan biri de şüphelidir, ateş ederiz. Ordunun algısı, halkla herhangi bir temasın kuvvetleri tehlikeye attığı ve askerlere koşullar ne olursa olsun yaklaşmanın yasak olduğu bir durumun yaratılması gerektiği yönünde. Filistinliler, artık evlerine girdiğimizde bizden kaçmaları gerektiğini öğrendiler."
"Dört kişilik aileyi öldürdük"
İşgalci İsrail askerleri, Gazze'de nüfusun olmadığı ya da terk edilmiş gibi görünen bölgelerde bile "varlık gösterme" olarak bilinen prosedürleri gereği yoğun bir şekilde ateş açıyor. Piyade Er S., beraberindeki işgalci askerlerin sebepsiz yere çok ateş ettiklerini, ateş etmek isteyen herkesin sebebi ne olursa olsun ateş edebildiğini ifade etti. Bazı durumlarda bunun, insanları saklandıkları yerlerden çıkarmak ya da varlık göstermek için" yapıldığını söyledi.
Piyade Er S., telsizden koruma bölgesinde görev yapan bir askerin yakınlarda dolaşan Filistinli bir aileyi vurduğunu hatırlayarak sözlerine devam etti: "İlk başta dört kişi dediler. Sonra iki çocuk artı iki yetişkin olarak bildirildi. Sonunda bir erkek, bir kadın ve iki çocuk olarak netleştirdik."
"Vurduğumuz her sivili 'Hamas mensubu' olarak kaydediyoruz"
Ordunun Operasyon Müdürlüğü'nde görev yapan Subay A., hastaneler, klinikler, okullar, dini kurumlar ve uluslararası örgütlerin binalarına ateş ederken dahi herhangi bir yerden izin almadıklarını, "Ateş etmemizin yasaklandığı vakalar bir elin parmaklarını geçmez. Okullar gibi hassas yerlerde bile onay sadece bir formalite gibi geliyor." sözleriyle anlattı.
Subay A., sözlerine şöyle devam etti: "Genel olarak operasyon odasındaki anlayışımız 'Önce ateş et, soruları sonra sor' şeklindeydi. Fikir birliği buydu. Hiç gerek yokken bir evi dümdüz edersek ya da vurmak zorunda olmadığımız birini vurursak kimse gözyaşı dökmeyecekti, ki dökmüyorduk da. Bina yıkmanın askerlere verdiği moral tarifsizdi, eğleniyorlardı."
Subay A., İsrail askerlerinin işgal altındaki bölgelerde Filistinli sivilleri vurduğu vakalardan haberdar olduğunu söyledi: "Varsayılan kural bu. Bölgede hiçbir sivilin bulunmaması gerekiyor, bakış açımız bu. Pencerede birini gördük, askerler atış açtı ve onu öldürdük. Çoğu zaman, sanki ateş açmamız gerekiyormuş da bu yüzden ateş açmışız gibi geliyordu. Sebep aramamıza gerek yoktu. Bu yüzden öldürülen Hamas mensuplarına ilişkin belgelere inanmak zor çünkü vurduğumuz herkesi o şekilde kaydediyoruz. Amaç, o gün kaç 'terörist' öldürdüğümüzü saymaktı. Her asker kendisinin büyük adam olduğunu göstermek istiyordu. Bütün Filistinli erkeklerin terörist olduğu algısı vardı. Bazen bir komutan aniden sayı isterdi ve ardından tümenin subayı tugaydan tugaya koşarak ordunun bilgisayar sistemindeki listeyi gözden geçirir ve sayardı."
Subay A.: "İnsansız hava araçlarımız Gazze'deki saldırıların görüntülerini canlı olarak yayınladığında "Savaş odasında sevinç çığlıkları atılırdı. Arada bir bir bina yıkılıyor ve 'Vay canına, ne çılgınlık, ne eğlence ama' diye düşünüyoruz." diyerek işgalcilerin soykırımı bir eğlence malzemesi olarak gördüklerini söyledi.
Subay A., operasyon odasında yaşadıklarını şu ifadelerle anlattı: "Bunların Gazze'de gerçek birer ev olduğunu çok çabuk unutuyorum. Sanki bir bilgisayar oyunu gibiydi. Ancak iki hafta sonra bunların yıkılmakta olan gerçek binalar olduğunu fark ettim. İçlerinde yaşayanlar varsa eğer bu demektir ki binalar onların üzerine yıkılıyor. Canlı unsur yoksa da her halükarda binaları yıkmış oluyoruz."
"Gitmeden evvel evleri ateşe vereceksin"
Görüşülen İsrail askerlerinden ikisi de Filistinlilerin evlerini yakmanın İsrail askerleri arasında nasıl yaygın bir uygulama haline geldiğini anlattı. Aralarından ismini vermek istemeyen birinin ifadesine göre, İsrail askerleri evleri işgal ettiğinde, "buradan ayrılacağınız zaman evi yakmak zorundasınız" politikası uygulanıyordu: "Bu evlerde Hamas ajanlarına ait oldukları için değil, operasyonel olarak bize hizmet ettikleri için bulunuyorduk. Burası iki ya da üç ailenin evi, yıkılması demek evsiz kalmaları demek."
İsim vermek istemeyen iki İsrail askeri: "Bölük komutanına sordum, o da geride hiçbir askeri teçhizat bırakılamayacağını ve düşmanın savaş yöntemlerimizi görmesini istemediğimizi söyledi. Geride savaş yöntemlerine dair hiçbir kanıt kalmadığından emin olmak için bir arama yapacağımı söyledim. Bölük komutanımız yukarıdan evleri yakmaya dair emir almıştı ve bu emirden gayet mutluydu. 'Ayrılmadan önce evi yakacaksınız, her evi!' diye tekrarladı. Böylece Filistinliler geri dönemeyecek ve eğer geride cephane ya da yiyecek bıraktıysak bunları kullanamayacaklardı."
Piyade Er B., askerlerin evlerden ayrılmadan önce yatakları, mobilyaları ve battaniyeleri üst üste yığdığını, kolayca alev alması için de gaz yağı kullandıklarını belirtti: "Ev kolayca yanıyor, fırın gibi oluyordu. Yüzlerce evi yaktık. Askerlerin bir katı ateşe verdiği, diğer askerlerin daha yüksek bir katta olduğu ve merdivenlerdeki alevlerin arasından kaçmak zorunda kaldığı ya da dumandan boğulduğu durumlar dahi oluyordu."
"Gazze'de bıraktığımız yıkımı tahmin dahi edemezsiniz"
İşgalci İsrail askerleri, Gazze'de arkalarında bıraktıkları tahribatın tahmin edilemez olduğunu söyledi: "Çatışmaların başlangıcında, 50 metre mesafedeki evler arasında ilerliyor ve evlere hediyelik eşya dükkanı gibi davranıyorduk, ev sahiplerinin kaçarken yanlarına alamadıkları her şeyi alıyorduk."
İşgalci İsrail askerleri: "Günlerce orada bekledikten sonra sıkıntıdan patlıyorsunuz. Duvarlara çizimler yapıyorsunuz, edepsizce şeyler... Kıyafetlerle oynamak, bıraktıkları pasaport fotoğraflarını bulmak, komik olduğu için birinin resmini asmak... Bulduğumuz her şeyi kullandık: şilteler, yiyecekler... İstediğimiz her şeyi yok ettik. Bu, yok etme arzusundan değil, Filistinlilere ait olan her şeye karşı bütün bir kayıtsızlıktan kaynaklanıyor. Her gün bir D-9 evleri yıkıyor. Öncesi ve sonrasının fotoğraflarını çekmedim ama gerçekten güzel olan bir mahallenin nasıl kuma dönüştüğünü asla unutmam."
"Sıkıldıkça kurşun yağdırıyorum"
Basına konuşan isimsiz işgal askerleri, kısıtlama olmaksızın atış yapabilmenin İsrail askerlerine "stres atma ya da günlük rutinlerinin sıkıcılığını hafifletme fırsatı verdiğini" söyledi. İşgalci İsrail askeri Yedek Subay S., Gazze'nin kuzeyindeki vahşeti, "İnsanlar aksiyonu tam anlamıyla yaşamak istiyor. Ben şahsen sebepsiz yere denize, kaldırıma ya da terk edilmiş bir binaya birkaç kurşun sıktım. Bunu 'normal ateş' olarak rapor ediyoruz, bu da 'sıkıldım, o yüzden ateş ediyorum' anlamına geliyor." ifadeleriyle anlattı.
1980'lerden bu yana işgal ordusu, Yüksek Adalet Divanı'na yapılan çeşitli başvurulara rağmen açık ateş yönetmeliğini açıklamayı reddediyor. Siyaset sosyoloğu Yagil Levy'ye göre, İkinci İntifada'dan bu yana işgal ordusu, askerlerine yazılı angajman kuralları vermiyor, bu da sahadaki askerlerin ve komutanların yorumuna çok şey bırakıyor. Komutanlar, kafalarına göre kural belirleyip uluslararası savaş hukukuna aykırı kararları saniyeler içerisinde alabiliyor.
Eski İsrail Başbakanı ile Komutan da Savaş Suçlarını İtiraf Etmişti
1999-2001 yılları arasında soykırımcı İsrail’in başbakanlığını yapan Ehud Barak ve işgalci birliklerin Batı Şeria eski komutanı Yehuda Shaul gibi birçok isim Avustralya yayın kuruluşu ABC’ye röportaj vermiş, çarpıcı itiraflarda bulunarak İsrail'in işlediği insanlık suçlarını kabul etmişti.
Eski başbakan Barak, "Filistinli olarak doğsaydım ben de İsrail'e karşı savaşırdım." ifadelerini kullanırken eski komutan Shaul ise, "İsrail'in hava saldırılarının uluslararası hukuka göre hiçbir meşru yanı yok, olamaz da. Kendi orduma bunları söylemek zor geliyor ancak hakikat bu." demişti.
İşgalci İsrail Ordusunun Açıklaması
İşgalci İsrail'in Savunma Kuvvetleri (IDF), Gazze'de çatışmalara giren tüm askerlerine uluslararası hukuka dayalı ateş açma talimatlarının verildiğini, bu talimatların operasyonel ve istihbarat durumlarına göre düzenli olarak gözden geçirilip güncellendiğini belirtti. IDF, ordu faaliyetlerini araştırdığını ve operasyonel olaylardan ders çıkardıklarını da ekledi. Ancak işgalci askerlerin ifadeleri ve sahadaki uygulamalar bu açıklamaların düpedüz yalan olduğunu gözler önüne seriyor.
İnsan Hakları İhlalleri ve Uluslararası Tepkiler
Sosyal medya ve haber servisleri aracılığıyla yayılan görüntüler ile işgalcilerin ifadeleri, İsrail'in Gazze'deki askeri uygulamalarının sivillere yönelik ciddi insan hakları ihlallerini içerdiğini ortaya koyuyor. Bu durum, uluslararası toplumun ve insan hakları örgütlerinin dikkatini çekmiş durumda. Gazze'deki keyfi katliamlar, bölgedeki sivil halkın günlük yaşamını ciddi şekilde etkilerken insanlık dışı koşullar oluşturuyor. İsrail ordusunun ateş açma kuralları ve sahadaki uygulamaları, uluslararası hukuka ve insan haklarına aykırı eylemler olarak değerlendiriliyor. Tüm bunlara rağmen hiçbir örgüt ya da kuruluş, Gazze'deki işgal ve soykırımı durdurmak için elle tutulabilir bir girişimde bulunmuyor. Gazze'de soykırım halen devam ediyor.