Sadece Frankofoni Afrika’da değil, tüm Afrika’da rekabet kızışıyor. Yumuşak gücün etkisini anlayan ve sahadaki nüfuz kaybıyla bunu şiddetli bir şekilde hisseden Fransa da “kaba kuvvet”ten “yumuşak güce” evrilme refleksleri gösteriyor. Böylece, Afrika’da gitgide kızışan rekabette ayakta kalabilmeyi hesaplıyor.
Fransız L’Opinion gazetesi 27 Şubat 2023’te önemli bir haber yayımladı ve Fransa’nın Afrika’daki yeni askeri stratejisinin ipuçlarını verdi. Haberin başlığı “Sürpriz! Fransa Afrika’daki askeri üslerini kapatmıyor” idi.
Burada, Fransa’nın devlet başkanı ağzından daha önce yaptığı ve “Fransa’nın, Afrika’nın Sahel bölgesindeki üslerini 2022’de kapatacağı” açıklamasına atıf vardı.
Macron 10 Temmuz 2021’de “Sahel bölgesinde tüm askeri üslerini, ülkesinin Afrika’daki askeri angajmanını yeniden yapılandırmak üzere 2022 yılında kapatacağını ve asker azaltmaya gideceğini” Paris’te yapılan G5 Sahel zirvesi esnasında Nijer Başkanı ile birlikte yaptığı basın toplantısında açıklamıştı.
Bu yeni süreç aslında Fransa’nın “dini aşırılıkçı örgütlerle mücadele” bahanesiyle bölgede yürüttüğü ve gözlemciler tarafından “denizaşırı bayrak gösterme operasyonunun aşağılayıcı sonu” olarak nitelediği Barkhane Operasyonu’nun Haziran 2021’de Macron tarafından bitirileceğinin açıklanması ile gündeme gelmişti.
Yine de Fransa, Barkhane Operasyonu’nun daimî merkezi Çad başkentinde hava ve kara unsurları bulundurmaya devam edecek, Nijer, Mali, Moritanya ve Burkino Faso’ya sınır ötesi operasyonlar yapabilecekti. Ocak 2021’de BM soruşturma misyonu, hava saldırıları düzenleyen Fransa ordusunu silahlı terör grup üyeleri yerine sivilleri öldürmekle suçlamıştı.
L’Opinion haberi Fransa Başkanı Macron’un dört Afrika ülkesini (Gabon, Angola, Kongo ve Demokratik Kongo Cumhuriyeti) ziyareti arifesinde gelmişti ve ordu baskısı altındaki Macron’un bu sözde ‘sürprizi’ aynı gün açıklayacağı aktarılıyordu.
Nitekim öyle de oldu ve Macron aynı gün Fransa’nın Afrika stratejisi ile ilgili önemli açıklamalarda bulundu.
Macron’un ilişkilerde yeni dönem açıklaması
Açıklamasında “yeni güvenlik ortaklığı” altında Afrika’da asker sayısını azaltacaklarını, iddialı ekonomik açılımda bulunacaklarını dillendiren Macron bir dönem kolonyal güç olarak yönettikleri bölgelere müdahaleden kaçınılması gerektiğini ifade etti ve Kara Kıta’nın artık ‘arka bahçeleri’ olmadığının altını çizdi.
“Geçmişin bir mirası olarak duran askeri üslerin kapatılmayacağını ama Afrikalı partnerlerin ihtiyaçlarına göre Fransız ve Afrikalı askeri personelle okullar/akademilere dönüştürüleceğini söyleyen Macron Afrika’nın artık bir “rekabet sahasına dönüştüğünü” itiraf etti. Macron açıklamasında “bu yeniden organize oluş, bir çekilme niyeti taşımıyor, kalacağız ama ayak izimiz daha az görünecek” diyerek asıl niyetini de belli etmiş oldu.
L’Opinion’un haberinde iddia ettiği gibi Macron’un askeri üsleri kapatmaktan vazgeçmesi sürpriz oldu mu? Hiç de sürpriz olmadı.
Pek dillendirilmese de İngiltere’ye benzer bir şekilde ama ondan daha küçük ölçekte bir “üzerinde güneş batmayan imparatorluk” kuran Fransa kolonyalizminin çok kirli bir geçmişi vardır, özellikle de Afrika’da.
Kolonyal dönem cinayetleri
Aslında bütün kolonyal güçlerin günah galerisinin açılması ve ne tür soykırımlar, insanlık dışı katliamlar, yağmalar yaptıkları başka bir yazının konusu ama burada Fransa’nın Afrika’daki kolonyal geçmişi ile ilgili biraz bilgi vermekte fayda var.
- Günümüzde 29 Afrika ülkesi kolonyal Fransız ordusunun cinayetlerinin tazmini ve topraklarından yağmalanan zenginliklerin iade edilmesini beklerken Fransa bunlara aldırmıyor. “Fransız ve Afrikalı tarihçiler ciltlerle kolonyal dönem cinayetlerini ortaya koymuş olsalar da Fransız liderler ısrarlı bir şekilde inkâr politikasını sürdürdüler ve tarihin bu kara bölümünü gizlemeye çalıştılar.”
Fransız cinayetleri, özgürlük savaşında “1,5 milyon şehit veren” Cezayir’den Senegal’e, bağımsızlık savaşında 40 bin kişinin öldürüldüğü Madagaskar’dan, Bamileke-Kamerun’da (‘Kamerun: Fransız Afrika’sının kökeninde bir gizli savaş’ kitabına göre) yok edilen dört yüz bin Kamerunluya birçok bölgeye uzandı. Askerlerin kestiği başların kafatasları sözde ‘Paris İnsan Müzesi’nde sergilendi.
Fransa’nın kolonyal dönem cinayetleri sadece soykırım, katliam, savaş suçları ve insanlığa karşı işlenmiş suçlarla sınırlı değil.
Kendi ana karasından uzakta, Cezayir ve Fransız Polinezya’sındaki atollerde düzenledikleri nükleer bomba denemeleri ile tüm canlılara zarar verdiler, tabiatı tahrip ettiler. Fransa’nın suç şeceresi uzar gider. Bunlarla iktifa etmiş olalım.
Kolonyal dönem bittiğinde ise Frankofoni Uluslararası Örgütü (Organisation internationale de la Francophonie ‘OIF’) gibi yeni enstrümanlarla ve işbirlikçileri üzerinden uzaktan kumandalı olarak sömürülerini devam ettirdiler. Aynen ABD gibi darbeler de Fransa’nın istemediği yönetimleri yıkmada kullandığı etkin enstrümanlarından birisi oldu.
- Barkhane Operasyonu sonrası özellikle Fransa-Sahel ülkeleri arasında bir kırılma yaşandı. Mali’den ve Burkina Faso’dan kovulmaları, Rusya, Çin ve Türkiye’nin devreye girmesi ve etkinliklerinin Fransa nüfuz bölgesinde artması alarm zilleri çaldırdı. Güvenlik politikaları bahanesiyle artık adım atmalarının zor olduğunu anladılar ve bir kabuk değiştirip ilişkilerde makyaj tazeleme ihtiyacı hissettiler.
Son dönem manevralarının nedenleri?
Biraz da Fransa’nın son dönem manevralarının nedenlerinin ne olabileceği üzerinde durmakta fayda var.
- Öncelikle, Fransa’nın önceden kolonileştirerek sömürdüğü bölgelerde Fransız karşıtlığı yükseliyor, Fransa işbirlikçisi yönetici elitler saf dışı kalıyor ve Fransız boyunduruğundan kurtulmak isteyen ülkeler Fransa, askerleri ve üslerini ülkeleri dışına itiyor. Mali ve Burkina Faso bunun en canlı örnekleri. Bu tür ve bu potansiyeli taşıyan ülkelere imaj tazeleyip yeniden angajmana girme çabaları hem domino etkisini frenleme ve hem de Fransız karşıtlığını azaltma amacı da taşıyor. Ama unutmamak gerekir ki Fransa’nın kadim enstrümanlarından askeri darbeleri kullanması her zaman geçerlidir.
Sadece Frankofoni Afrika’da değil, tüm Afrika’da rekabet kızışıyor. Kolonyal sömürü dönemlerinin çoğu Avrupa devleti yerine Afrika ülkeleri kendilerini sayan ve kazan-kazan politikası ile kendilerine yaklaşan devletlerle iş tutmaya başlıyor.
Macron, Afrika’nın artık bir “rekabet sahasına dönüştüğünü” boşuna söylemiyor. Yumuşak gücün etkisini anlayan ve sahadaki nüfuz kaybı ile şiddetli bir şekilde hisseden Fransa da “kaba kuvvet”ten “yumuşak güce” evrilme refleksleri gösteriyor. Böylece, Afrika’da gitgide kızışan rekabette ayakta kalabilmeyi hesaplıyor.
Fransa kolonyal dönemin hesabını vermeli
Frankofoni Afrika (eski tabiriyle Françafrique) çoktan Fransa’nın arka bahçesi (pré carré) olmaktan çıktı. Son dönemde de hızla nüfuz sahasından kaymaya başladı. Halihazırda bölgede birçok askeri üsse sahip Fransa’nın yumuşak güç üzerinden bölgede kazan-kazan esası uyarınca tutunabilmesi için olmazsa olmaz kapsamlı bir hesap vermesidir.
Kolonyal dönem için resmi özür dilemeler, tazminat ödemeler, iade-i itibarlar, yağmalanan servetler ve tarihi eserlerin geri verilmesi ve benzeri icraatlar bu cümledendir. Yoksa, bu gelinen noktada kimse, süslü kelimeler ve makyaja aldanmıyor.