Dünya bugünü "Dünya Basın Özgürlüğü Günü" olarak kutlarken İsrail, Gazze’deki soykırımı duyurabilmek için çabalayan 144 gazeteciyi katletti. Gazze’de 22 yıldır gazetecilik yapan Eşref Ebu Amra, “İsrail sınırları kapattığı için Filistinli gazeteciler yalnız. Hepsi özverili şekilde çalışıyor ancak öyle büyük katliamlara tanıklık ediyoruz ki bunları tam manasıyla aktarabilmek mümkün değil” diyor. Cibaliye Kampı’nda bulunan İslam Bedir ise İsrail’in gazetecileri düşman kategorisinde saydığını anlatıyor.
Birleşmiş Milletler (BM), 1993 yılında 3 Mayıs gününü Dünya Basın Özgürlüğü Günü olarak ilan etti. Dünyanın birçok ülkesinde gazeteciler, gelişmiş teknolojik imkanlarla mesleklerini icra ederken Gazze’deki Filistinli gazeteciler, 7 Ekim 2023’ten bu yana canları pahasına yaşanan insani dramı kısıtlı imkanlarla dünyaya aktarmaya çalışıyor. İşgalci İsrail ordusunun önceki gün Gazze’nin orta kesimindeki Nusayrat Kampı’na düzenlediği saldırıda iki gazeteci daha yaşamını yitirdi. Bununla birlikte Gazze Hükümeti Basın Bürosu’nun verilerine göre, 7 Ekim’den beri geçen 210 günde İsrail saldırılarında ölen gazeteci sayısı 144’e ulaştı. Gazze’deki Gazeteciler Sendikası’nın verilerine göre ise 210 günde 100'ü aşkın gazeteci, işgalci İsrail kuvvetleri tarafından tutuklandı. Gazze’de canlarını ortaya koyarak yaşananları dünya kamuoyuna aktaran gazetecilerden Eşref Ebu Amra ve İslam Bedir ile mesleklerini icra ederken karşılaştıkları zorlukları Yeni Şafak'a anlattı.
GAZZE’DEKİ TÜM SAVAŞLARIN TANIĞI
Gazze’nin orta kesimindeki Deyr el-Belah’da bulunan Eşref Ebu Amra, 22 yıldır Gazze’de gazetecilik yaptığını ve neredeyse bütün önemli olayları haberleştirdiğini ifade ederek, “22 yıldaki bütün savaşlara tanıklık ettim ancak bu seferki her açıdan düşünüldüğünde bambaşka bir durum. Sağlık, eğitim, altyapı her şey çöktü. Biz gazeteciler de bu toplumun bir parçası olduğumuz için biz de çok büyük oranda etkileniyoruz. İsrail gerçekleri örtmek için gazetecileri hedef alıyor” dedi.
YALNIZCA FİLİSTİNLİ MUHABİRLER VAR
Gazze’deki Filistin halkının 6 ayı aşkın süredir tarif edilemeyecek bir soykırıma maruz kaldığına dikkati çeken Eşref Ebu Amra, “Dünya, Gazze’de olanları televizyon ve haber sitelerinden takip ediyor. Sahada ise yalnızca Filistinli gazeteciler var. İsrail’in sınırları kapatması ve yabancı medyaya izin vermemesi nedeniyle Filistinli gazeteciler yalnız. Hepsi de özverili bir şekilde çalışıyor ancak öyle büyük katliamlara tanıklık ettiğimiz katliamları tam manasıyla aktarabilmek mümkün değil. Deyr el-Belah’da aynı sülaleden 60 kişinin bombardımanda öldüğüne tanıklık ettim. Bu sülaleden yalnızca 2 yaşında bir kız çocuğu kaldı. O da yaşamını engelli olarak sürdürecek” ifadelerini kullandı.
AYLARDIR TEK ELİMLE ÇALIŞIYORUM
İşgalci İsrail’in Gazze’ye uyguladığı abluka ve bombardımanlar, gazetecilerin de ihtiyaç duydukları aletlere ulaşamamasına ve görevlerini yapmakta zorluk çekmesine sebep oluyor. Abluka nedeniyle eskimiş ve zarar görmüş kameralar ve eski tip cep telefonlarıyla yaşananları görüntülemeye çalıştıklarını belirten Ebu Amra, işgal güçlerinin özellikle basın ekipmanlarını taşıyan, üzerinde "Press" yazılı kask ve yelek giyen gazetecileri hedef aldığını belirterek uygulanan abluka yüzünden son dönemde bu ekipmanlara ulaşmakta da ciddi zorluklar yaşadıklarının altını çizdi. Kişisel tecrübesini de aktaran Ebu Amra, “7 Ekim öncesi İsrail ordusunun saldırısında yaralanmıştım. Uzun süre Türkiye’de tedavi gördükten sonra 6 Ekim’de Gazze’ye geri döndüm. Ailemi görmeye fırsat bulmadan ertesi gün saldırılar başladı. 210 gündür yaşananları tek elimle fotoğraflamaya çalışıyorum çünkü ameliyatlı elimi kullanamıyorum” şeklinde konuştu. 7 Ekim’den beri hiç silahlı bir ölü ya da yaralı görmediğine ve hastanelere yalnızca çoğu çocuk olan ölü ve yaralı sivil insanların getirildiğine vurgu yaparak, Dünya Gazeteciler Günü münasebetiyle uluslararası topluma soykırımı durdurma çağrısı yaptı.
GAZETECİLERE KARALAMA KAMPANYASI
Gazze’nin kuzeyindeki Cibaliye Kampı’nda bulunan Filistinli gazeteci İslam Bedir ise işgalci İsrail ordusunun gazetecileri doğrudan hedef alması nedeniyle güvenli bir çalışma yürütemediklerini söyledi. İsrail’in sadece doğrudan hedef almakla yetinmediğini aktaran Bedir, “İşgal devleti, gazetecilere yönelik çeşitli ithamlar ve kovuşturmalarla da bir karalama kampanyası yürüterek medyanın hakikatleri yansıtmasını engellemek istiyor” diye konuştu. Bedir ayrıca, İsrail’in gazetecileri düşman kategorisinde saydığını ve medya merkezlerini vurduğunu belirterek iletişim için gerekli olan internet şebekesini de bu yüzden çoğu zaman kullanamadıklarını aktardı. El-Cezire muhabiri Vail Dahdouh'un başına gelenleri hatırlatan işgalci gücün gazetecileri sindirmek için birçoğunun ailesini hedef aldığını ve işgal güçleri tarafından öldürülen Dahdouh ailesinin en bilinen örnek olsa da tek örnek olmadığını aktardı
UZAYAN MÜZAKERELER UMUTLARI TÜKETTİ
İsrail ile Hamas arasında, uzun süredir ateşkes için müzakereler sürse de İsrail’deki aşırı sağcı hükümetin müzakereleri yokuşa sürmesi nedeniyle bir türlü uzlaşı sağlanamıyor. Gazze’deki sivil halkın duruma yaklaşımı hakkında bilgi veren İslam Bedir, insanların "tabii ki bir an önce ateşkes istediklerini" ve ölümlerin durması gerektiğini belirterek, “Ateşkes müzakereleri başladığında herkes umutluydu. Ancak müzakerelerin uzaması ve İsrail’in bombardımanlarını sürdürmesi nedeniyle insanlar bu müzakerelere artık umutla bakmıyor” dedi.
AİLESİ ÖLDÜRÜLDÜ, ERTESİ GÜN KAMERA ÖNÜNDEYDİ
Katar merkezli El-Cezire televizyonunun Gazze muhabirlerinden Vael el-Dahdouh, yaşadığı trajedi ile medyada en fazla yer bulan gazetecilerden biri olmuştu. El-Dahdouh, İsrail savaş uçaklarının Nusayrat Kampı’ndaki evine düzenlediği bombardımanda eşi, oğlu, kızı, torunları ve ailesinden birçok kişiyi kaybetmişti. Ertesi gün kamera karşısına geçen Filistinli gazeteci, “Halkımızın yaşadıklarını tam bir şeffaflıkla dünyaya göstermek ve mesajımızı ulaştırmak, kaçamayacağımız bir sorumluluktur” demişti. 15 Aralık 2023’te Gazze’nin güneyindeki Han Yunus’ta, kameraman arkadaşı Samir Ebu Dakka ile sivillerin sığındığı bir okulda haber yaparken İsrail bombardımanına maruz kalan el-Dahdouh, hafif yaralanırken Ebu Dakka ise kaldırıldığı hastanede yaşamını yitirmişti.