Birleşmiş Milletler (BM) Genel Kurulu dolayısıyla Gazze'deki insani kriz yeniden dünya gündeminde tartışılırken, ProPublica adlı bağımsız araştırmacı gazetecilik organizasyonu, ABD'nin İsrail'e askeri yardımlarını nasıl devam ettirdiğine ilişkin önemli bir haber yayımladı.
ProPublica'nın özel haberine göre, USAID ile ABD Dışişleri Bakanlığı Nüfus, Mülteciler ve Göç Bürosu, nisan ayında dışişleri bakanlığına sundukları iki ayrı raporda, "İsrail'in açık şekilde Gazze'ye insani yardımları kasıtlı olarak engellediği" ve dolayısıyla ilgili ABD yasalarını çiğnediği sonucuna ulaştı.
Buna göre ABD Dışişleri Bakanlığının, ABD Dış Yardımlar Yasası'nın "620 I" bölümüne uygun şekilde kasıtlı olarak insani yardımları engelleyen İsrail'e ABD askeri yardımlarını durdurması gerekiyordu.
Ancak ABD Dışişleri Bakanı Blinken, söz konusu raporlardan kısa süre sonra 10 Mayıs'ta Kongreye sunduğu resmi bildirimde, "İsrail hükümetinin, ABD'nin insani yardımlarının ulaştırılmasını veya teslimini engellediği veya sınırlandırdığı değerlendirmesini yapmıyoruz." ifadesini kullandı ve ABD'nin İsrail'e askeri yardımları devam etti.
ProPublica'nın ulaştığı USAID'in 17 sayfalık raporunda İsrail'in insani yardım çabalarını nasıl engellediği, insani yardım çalışanlarını nasıl öldürdüğü, tarım alanlarını nasıl harap ettiği, hastane ve ambulansları nasıl bombaladığı, gıda ve ilaç taşıyan yardım kamyonlarını nasıl geri çevirdiğine ilişkin örneklere tek tek yer verildi.
Haberde detaylarına yer verilen raporda, USAID Başkanı Samantha Power'ın İsrail'e tepki göstererek, "Gazze'de yaklaşan açlık, İsrail'in ABD insani yardımlarını kasıtlı olarak reddetmesi ve engellemesinin sonucudur." ifadesini kullandığı kaydedildi.
Gazze'deki krizde Hamas'ın da sorumluluğunun olduğu belirtilen raporun sonuç bölümünde ise "Gazze'deki durum, dünyadaki en kötü insani felaketlerden biridir." değerlendirmesi yapıldı.
Raporda, İsrail'in ABD'nin gönderdiği insani yardımları bazen gerekçe göstermeden, bazen de bürokratik yöntemlerle oyalayarak sistemli şekilde engellediği vurgulandı ve bundan dolayı İsrail'e askeri yardımların durdurulması gerektiği belirtildi.
Öte yandan aynı dönemde İsrail'e yapılacak 830 milyon dolarlık askeri yardımla ilgili çalışan ABD Dışişleri Bakanlığı Nüfus, Mülteciler ve Göç Bürosu da, Blinken'a gönderdiği raporda, "İsrail'in Gazze'ye giden insani yardımları kasıtlı olarak engellediği" ve dolayısıyla "ilgili yasa çerçevesinde bu paranın dondurulması gerektiği" yönünde bildirimde bulundu.
ProPublica, söz konusu iç yazışmaların içeriğini haberinde yayımlayarak, ABD Dışişleri Bakanlığının kendi biriminin söz konusu askeri yardımın İsrail'e gönderilmesine karşı çıktığını kaydetti.
Haberde, Dışişleri Bakanlığı Başmüfettişinin, İsrail'e 830 milyon dolarlık askeri yardımın gönderilebilmesi için bakanlığın ilgili tüm bürolarının onayını istediği, ancak Nüfus, Mülteciler ve Göç Bürosunun bu onayı bir süre vermediği belirtildi.
Ancak bakanlık içindeki bazı görüşmelerin ardından büronun müsteşarlığını yürüten Julieta Valls Noyes'ın geri adım attığı ve söz konusu yardımın İsrail'e gönderilmesine onay verdiği kaydedildi.
Haberde, söz konusu raporlara rağmen ABD'nin İsrail'e askeri yardımlarının aralıksız şekilde sürdürülmesinde ABD'nin İsrail Büyükelçisi Jack Lew'in önemli rol oynadığı vurgulandı.
Biden yönetimini ve özellikle Blinken'ı "İsrail yardımları engellemiyor" diyerek ikna eden Lew'in, bu süreçte İsrail lehine yoğun şekilde çaba gösterdiği ifade edildi.
ABD Başkanı Joe Biden, şubat ayında, bazı Demokrat Kongre üyelerinin "İsrail, ABD yardımlarını engelliyorsa Dış Yardımlar Yasası uyarınca askeri yardım alamaz" şeklinde çıkışı yapmaları üzerine bir memorandum yayınlamıştı.
Buna göre ABD Dışişleri Bakanlığının, İsrail'in Gazze'ye insani yardımları engelleyip engellemediğine ilişkin bir rapor sunması gerekiyordu. Blinken, 10 Mayıs'ta Kongreye ilgili raporu göndermiş ve İsrail'in insani yardımları engellemediği sonucuna ulaştıklarını ve dolayısıyla bu ülkeye askeri yardımlara devam edilebileceğini belirtmişti.