Avrupa Birliği (AB), Türkiye'nin PKK ya da Suriye uzantısı YPG'ye yönelik operasyonlarına karşı çıkarken, AB kurumları ve üye ülkeler de terör örgütüne hoşgörü göstermeye devam ediyor.
Toplantı sonrasında konuşan AB Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikaları Yüksek Temsilcisi Federica Mogherini de Türkiye'nin terör örgütü olarak kabul ettiği YPG'yi terör örgütü olarak görmediğini, ortak mücadelenin Birleşmiş Milletler (BM) tarafından tanınan terör örgütlerine odaklanması gerektiğini savunarak kendi çıkarlarını öncelediklerini gösterdi.
Bir yandan Türkiye'yi eleştiren diğer yandan yasaklı olmasına rağmen topraklarını PKK'nın kamplarına açan AB ülkelerinin bu tavrı, terör örgütü ya da uzantısına gösterdiği hoşgörünün bir yansıması olarak kayıtlara geçti.
Avrupa Polis Teşkilatı Europol'un AB Terörizm Durumu ve Trendi 2019 Raporu'nda Avrupa'daki PKK üyeleri ve sempatizanlarının yıllık fon kampanyası ile üyelik aidatları topladığı ve yayın sattığı belirtildi. Kürt işletme sahiplerinden zorbalıkla para toplandığına işaret edilen raporda, terör örgütünün uyuşturucu ve insan kaçakçılığı yaptığı da vurgulandı.
Ancak terör örgütüne karşı adım atmak yerine sokaklarını bu örgütün bez parçalarına açan AB üye ve kurumları, örgüte siyasi olarak da destek sunmaktan çekinmiyor.
Bu kurumların başında AB nezdindeki Avrupa Parlamentosu (AP) geliyor. Her yıl "Orta Doğu, Kürtler ve Türkiye" başlığı altında, kırmızı bültenle aranan PKK üyelerinin davet edildiği sempozyumlara ev sahipliği yapan AP'de aralıklarla terör örgütü yanlısı etkinlikler düzenleniyor.
Ayrıca AP'nin Fransa'nın Strazburg kentindeki binasının önünde ise PKK yandaşları örgüt elebaşının serbest bırakılması için aralıksız eylem düzenliyor.
Eski AP Türkiye Raportörü Kati Piri'nin "PKK'nın Avrupa için tehdit oluşturmadığı" yönündeki sözleri ise Avrupa'daki genel tutumu özetliyor.
AB Komisyonu da PKK konusundaki tavrıyla tepki çekiyor. Komisyon, Türkiye'nin ikazları ve Europol'un raporlarına rağmen üye ülkeleri PKK konusundaki tutumlarını sertleştirmeye de zorlamıyor.
Üye ülkeler bakımından da tablo, Avrupa'nın PKK için güvenli bir liman olduğunu gösteriyor. PKK'nın rahatça faaliyet gösterdiği ülkelerin başında Fransa geliyor. Tarihsel olarak PKK konusunda yumuşak bir tutum takınan Fransa, Barış Pınarı Harekatına gösterdiği tepkiyle dikkat çekiyor.
Europol'un raporunda YPG'den "YPG/PKK" diye bahsedilse de Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, operasyon öncesi terör örgütü YPG/PKK'nın sözde sözcüsüyle görüşerek DEAŞ'a karşı mücadelede destek olacaklarını açıkladı.
Çok sayıda PKK bağlantılı dernek, vakıf, basın kuruluşunun da bulunduğu Fransa'da örgüt, rahatça propaganda yapıyor ve üye devşiriyor. Bazı siyasi partilerin desteklediği PKK'nın Türk kurumlarına zaman zaman saldırılar düzenlediği biliniyor.
Fransa'nın komşusu Belçika da örgütün Avrupa liderlerine ev sahipliği yapıyor. 11 Ekim'de PKK yandaşları Türk vatandaşlarına saldırdığı Belçika, çok sayıda örgüt bağlantılı kurum ile örgütün sözde Avrupa liderlerini barındırıyor. PKK, televizyon yayınlarını da bu ülkedeki stüdyolarından yapıyor.
PKK'nın geniş bir faaliyet alanı bulduğu diğer bir ülke de Almanya olarak öne çıkıyor. Son olarak dün Herne kentinde bir cami ve çevresindeki Türklere ait iş yerlerine zarar veren terör örgütü yandaşları, ülkede büyük bir ekonomi ağ yönetiyor. Uyuşturucu kaçakçılığı, haraçlar yoluyla finansal kaynak edinen örgüt; dernekler, vakıflar, sözde kültür merkezleri ile tüm ülkede örgütlenmiş durumda.
Örgüt, diğer Avrupa ülkelerinde olduğu gibi İngiltere'de örgüt legal görünümlü yapılar ve bunların finans temini ve propaganda adına yürüttüğü faaliyetlerle varlık gösteriyor. Sivil toplum ve illegal faaliyetler için mafyavari yapılanma şeklinde örgütlenen PKK, bir yandan sivil toplum yöneticileriyle İngiliz siyasilerle yakın ilişkiler kurarken, diğer yandan uyuşturucu ve insan kaçakçılığı yapıyor.
İngiltere, her ne kadar PKK'yı bir terör örgütü olarak kabul etse de örgüt mensupları yaralama ve öldürme gibi eylemlere katılmadığı sürece çoğu zaman kayıtsız kalıyor.
Türkiye'nin komşusu Yunanistan ise PKK'ya verdiği destekle öne çıkıyor. 1990'lı yıllarda PKK kamplarının kurulduğu Yunanistan, 1998'de PKK'nın kendi adıyla temsilcilik açmasına da müsade etti.
Örgütün Avrupa yapılanmasında hem transit ülke hem de eğitim kamplarıyla önemli bir merkez olagelen Yunanistan, şimdilerde de PKK üyelerinin Avrupa'nın diğer ülkelerine geçişlerinde önemli bir güzergah olmayı sürdürüyor.
PKK/PYD'nin temsilciğinin de açıldığı Yunanistan'da Lavrion Kampı halen faal ve tamamen örgütün kontrolünde. Zaman zaman kapatılacağı belirtilse de Yunan devleti, adım atmaktan geri duruyor.
Yunanistan gibi Güney Kıbrıs Rum Yönetiminin de PKK'yı desteklediği çok iyi biliniyor. Elebaşına pasaport veren Rum kesiminin örgütün ilk yıllarında, silahların Suriye limanlarına ulaştırıldığı çıkış noktalarından olduğu kaydediliyor. Adada bir dönem kampları da bulunan PKK'nın yine uyuşurucu ticareti için Rum kesimini kullandığı belirtiliyor.
DEAŞ'a karşı mücadeleyi öncelerken Türkiye'nin güvenlik kaygılarını görmezden gelmek bir yana doğrudan bu kaygıların kaynağı terör örgütüne müsamaha gösteren hattta zaman zaman destek veren Avrupa'nın tavrı, sorunun da kendisini oluşturuyor.
Türkiye'nin PKK'yla mücadelesi karşısında seslerini yükseltmekten, ambargo uygulamaya kalmaktan çekinmeyen Avrupa, tutum değiştirmemesi durumunda terörle mücadele söylemlerinde inandırıcılık sorunu yaşamaya devam edecek.