Türkiye’nin Suriye’nin kuzeyindeki terör bataklığını kurutmak için düzenlediği Barış Pınarı Harekatı’nı engellemek için harekete geçen Avrupa Birliği (AB), 2015’te patlak veren göçmen krizinin ardından sınır kontrollerini sıkılaştırsa da, çözüm için yine Ankara’ya muhtaç olduğunu uzmanlar belirtiyor. Uzmanlar, kıta genelinde ortak politika geliştirilememesi nedeniyle olası bir mülteci akınında Türkiye ile müzakerenin önemine işaret ediyor. Son yıllarda yaşanan mülteci akınına çözüm arayan AB’yi krizden Türkiye ile 2016’da imzalanan mutabakat çıkardı. Bunun yanı sıra sınır muhafızlarını 10 bine çıkarma kararı alan AB, aynı zamanda üyeleriyle sınır paylaşan üçüncü ülkelerle de anlaşmalar imzaladı ve duvarlar inşa etti. AB, yine de göç krizine ortak politika geliştirmekte güçlük çekiyor.
AB, 2015’te patlak veren göçmen krizinin ardından somut bir göç politikası oluşturamadı. Birliğin düzensiz göçü kontrol etmek için attığı en önemli adım ise dış sınırlarını güçlendirmek oldu. Birlik, özellikle üyelerle sınır paylaşan ülkeler ve Akdeniz’deki bazı devletler ile anlaşmalar yoluyla sınırlarını güçlendirmeyi hedefledi. Brüksel, göç için 2014-2020’de 13 milyar avro kaynak ayırdı. Yeni dönemde bu miktarın 35 milyar avroya yükseltilmesi planlanıyor. AB’nin, sınır ülkelerdeki göçle mücadele polisi sayısını ise 10 bine çıkarması hedefleniyor.
Avrupa, savaş ve zulümden kaçan göçmenlere karşı kapılarını kapatmakla kalmadı, yeni duvarlar da inşa etti. İspanya’da 2, Macaristan’da 3, Bulgaristan, Yunanistan, Fransa, Avusturya, Slovenya, Estonya ile AB üyesi olmayan Makedonya’da da birer duvar bulunuyor. Özellikle, 2015’teki göçmen krizinde bazı ülkeler sınırlarına duvar inşa ederken bazıları da mevcut duvarları genişletti, kilometrelerce tel örgü çekti.
Avrupa, göç akını konusunda her ne kadar “önceki deneyimlerinden tecrübe kazandığını” iddia etse de özellikle Doğu ve Batı Avrupa ülkeleri arasındaki çatlak AB’nin göç politikasını sarsıyor. Öte yandan İtalya, Yunanistan, Malta ve İspanya gibi devletler Almanya ve Fransa gibi AB’nin lokomotif güçlerinin göç konusunda yeterince sorumluluk almadığını savunuyor. AB içindeki bu parçalı tablo, göç konusunda ortak politika geliştirilmesini engelliyor.