Yurt dışında yaşayan Türkler, ırkçı ve ayrımcı muameleye maruz kaldıklarını belirtirken kimi akademide önlerinin kesildiğini, kimi ise camilere yönelik saldırıların İslamofobik değil vandalist saldırılar kategorisinde değerlendirildiğini söyledi.
Türk ve Müslümanlara yönelik yurt dışında en fazla ayrımcılık ve nefret suçunun işlendiği ülkeler olan Almanya ve Fransa'daki Türkler, yaşadıklarını AA muhabirine anlattı.
Özellikle Avrupa başta olmak üzere dünyanın her noktasında Türklere ve Müslümanlara yönelik saldırılar, Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığının (YTB) her yıl hazırladığı raporlarda yerini alıyor.
2020 verilerinin yer aldığı raporda, Türklere yönelik nefret suçlarının en çok bildirildiği ülkelerin başında 205 saldırıyla Almanya bulunuyor. Almanya'yı 40 saldırı bildirimiyle Fransa, 37 bildirimle Avusturya ve 15'er bildirimle İsviçre ve Hollanda takip ediyor.
Toplam 389 saldırının bildirildiği 2020'de Türkler 225 nefret söylemine ve tehdide maruz kalırken 45 cami saldırısı, 25 kundaklama ve iki okul saldırısı gerçekleşti.
Almanya'da gerçekleşen 205 saldırıda dört kişi hayatını kaybetti, 10 kişi yaralandı. Ayrıca 12 sahte bomba ihbarı nedeniyle camiler cuma namazı öncesi boşaltıldı.
Prof. Dr. Hüdayi Korkusuz, Almanya'da bazı iyi ve kötü huylu tümörlere yönelik gerçekleştirdiği ameliyatsız tedavilerle tanınıyor. Bu projeleri, Almanya'da 2012'de "En iyi Alman projesi" olarak tanıtılan Korkusuz, Türk ve Müslümanların akademide önünün kesildiğini anlattı.
"Öğrenciler, onların istediği gibi görünmediğinde sıkıntı yaşıyordu"
Almanya'da doğup büyüyen Korkusuz, "Alman üniversitelerinde hekim olarak çalıştığım zaman başörtülü öğrencilerimize doktora tezi imkanı vermiyorlardı. Öğrenciler sakallı olduğu zaman, onların istediği gibi görünmediği zaman sıkıntı yaşıyordu." diye konuştu.
Ayrımcılığa karşı Almanya'nın en büyük sivil sağlık platformunu kurduklarını söyleyen Korkusuz, "Birbirimizi destekledik. Kendim mesela daha fazla Müslüman öğrenciye doktora tezi imkanı verdim. Böyle gayretlerde bulunduk çünkü bize daha çok profesör Muhammedler, doktor İbrahimler, doktor Fatmalar, doktor Hacerler gerekiyor." dedi.
Korkusuz, daha çok basit işçilikle uğraşan Almanya'daki Türk ve Müslüman toplumunun eğitime daha fazla önem vermesi gerektiğine de dikkati çekerek "Müslümanların daha fazla okuma gayreti göstermesi gerekiyor. Çünkü ibadetinizi Hristiyan ülkede özgürce yapmak istiyorsanız ofisiniz olacak ve kapıyı kapatıp vakit namazınızı kılacaksınız. Bantta çalışırsanız izin istersiniz. O yüzden çocuklarımızın okuması gerekiyor. Doktor olsun, mühendis olsun, avukat olsun ama yeter ki güçlü olsun. Müslüman güçlüdür, Müslüman yalvarmaz." ifadelerini kullandı.
Yaptığı ameliyatsız tedaviler nedeniyle çok fazla hastası olduğunu kaydeden Korkusuz, bu kişilerin bir kısmının ırkçı kişiler de olsa sağlık söz konusu olunca ırkçılığın devre dışı kaldığını da söyledi.
Türk derneklerine haç çizildi
Avrupa'da Türklere yönelik en çok saldırının gerçekleştiği ikinci ülke ise Fransa. YTB raporlarına göre, 2020'de bu ülkede ırkçılık sadece kişilere, camilere ve kurumlara yönelik saldırılarda değil yasalar önünde eşit muamele gösterilmemesiyle de ortaya çıktı.
Hristiyan ve Yahudi ibadethanelerinin, Kovid-19 kısıtlamalarından erken çıkma kararı alınırken camiler için aynı durum uygulanmadı ve birçok Türk, vatandaşlık haklarını kullanamadı.
Bu dönemde camilere yönelik biri kundaklama girişimi olmak üzere üç saldırının gerçekleştiği Fransa'da avukat olarak görev yapan Bahar Ceviz, ülkede aşırı sağcı ideolojinin yerleştiğini, seçim sürecinde adayların bu konuda yarıştığını söyledi.
Türk derneklerinin yaşadığı sıkıntıları anlatan Ceviz, "Besançon bölgesinde üçü Türk beş dernek, vandalizme maruz kaldı. Dış cephelerine Lorraine Haçı çizildi. Tutuklu kişinin evinde pompalı tüfek, (Adolf Hitler'in) Kavgam kitabının orijinal versiyonlarından biri, Fransa'ya yönelik 'Fransa'm, seni kurtaracağım' ifadelerinin yer aldığı şiir bulunmasına rağmen savcının iddianamesinde hiçbir şekilde ırkçılıkla ilgili bir şey yok." diye konuştu.
Ceviz, bu konuların gündeme gelmediğini ayrıca Türk toplumunun da etiketlenmek ve dışlanmak endişesiyle haklarını arayamadığını söyledi.
Bu konulardaki şikayetlerin ırkçılığa maruz kalan kişilerin şikayeti değil de bir ideolojinin destekçisinin oluşturmaya çalıştığı algı olarak görüldüğünü vurgulayan Ceviz, "Türkleri destekliyor, Türk siyasetini destekliyor, Türk hükümetini destekliyor diye hukuk çerçevesinden çıkarıp siyasi pozisyona yerleştiriyorlar." dedi.
Ceviz, Fransız medyasında da Müslümanların yaşadığı şikayetlerin gündeme gelmediğini belirterek Türk toplumunu daha fazla bilgilendirmek ve şikayetlere sonuç alındığını göstermek gerektiğini kaydetti.