Yunanistan'ın İyon Denizi'ndeki kara sularını 6 milden 12 mile çıkarma planını açıklamasıyla Arnavutluk ve Yunanistan arasındaki deniz alanlarının sınırlandırılması yeniden tartışmalara neden oldu.
Arnavutluk Başbakanı Edi Rama, Yunan mevkidaşının açıklamasının Arnavutluk'un kara sularıyla ve iki ülke arasında bir anlaşmayla alakası olmadığını belirterek, Arnavutluk'un 1982 Deniz Hukuku Sözleşmesi'nden doğan hakkın kullanımını 1990'da gerçekleştirdiğini hatırlattı.
Ana muhalefetteki Demokrat Parti Genel Başkanı Lulzim Başa ise Arnavutluk ile Yunanistan arasındaki deniz müzakerelerinin içeriğinde ne olduğu konusunda hükümete şeffaf olmaları çağrısında bulundu.
Rama, muhalefetin çağrısına cevaben, iki ülke arasında hiçbir gizli anlaşma olamayacağını ifade etti.
Arnavutluk Avrupa ve Dış İşleri Bakanlığı, Nisan 2018'de Arnavutluk ile Yunanistan arasındaki deniz bölgelerinin sınırlandırılmasına ilişkin görüşmelerin resmen başladığını duyurdu.
İki ülke arasında 2009'da konuyla ilgili anlaşma imzalansa da Arnavutluk Anayasa Mahkemesi 2010'da anlaşmayı iptal ederek, "hukuken geçersiz" ve "anayasaya aykırı" ilan etti.
Adalet, Entegrasyon ve Birlik Partisi (PDİU) Genel Başkanı ve eski Arnavutluk Meclis Başkanı Shpetim İdrizi, AA muhabirine yaptığı açıklamada, zamanlamanın bölgedeki olaylar ve Yunanistan-Türkiye anlaşmazlığı bağlamında olduğunu söyledi.
İdrizi, Yunan Başbakan'ın, ülkesinin kara sularını 12 mile çıkarma hamlesini "Yunanistan'ın büyük zaferi" olarak nitelendirmesinin, iki ülke arasında imzalanması beklenen münhasır ekonomik bölge anlaşmasını etkileyeceğine dikkati çekerek, "Yunanistan 'biz genişliyoruz' diyor, kuşkusuz ki birileri de daralacak" dedi.
İyon Denizi'nin Yunanistan, İtalya ve Arnavutluk arasında bölündüğünü anımsatan İdrizi, "Yunanistan sıkça Othonoi ve Ereikoussa adalarını kullanıyor. Arnavutluk'un bunu kabul etmesi ve bu adaların 12 mil kara suları olamayacağı iddiasında bulunmaması, yarın Arnavutluk ile Yunanistan arasında münhasır ekonomik bölge anlaşması tartışmalarında da emsal oluşturacak. Doğal olarak, petrol ve doğal gaz rezervlerinin bulunduğu bilinen o bölgede Arnavutluk'un münhasır ekonomik bölgesi ve kıta sahanlığı olağanüstü daralacak" dedi.
İdrizi, Doğu Akdeniz'deki gerginlikte NATO üyesi Arnavutluk'un taraf olmaması gerektiğini savunarak, "Ulusal egemenlik ve haklarını kuvvetle savunan her ülkeyi anlıyorum ancak kuşkusuz uzlaşmanın anlaşmazlığa değil, barışa doğru gitmesi daha uygun olacaktır." diye konuştu.
Arnavutluk'un uluslararası anlaşmalarla tanımlanan kara suları için Yunanistan ile görüşecek bir şeyi olmadığını vurgulayan İdrizi, "Arnavutluk'un kara suları için müzakerelere girmesi çok büyük hataydı. O dönem ıssız bir ada olan Korfu ile Arnavutluk arasındaki 6 metrelik Barketa Adası, ki gelgit oluştuğunda gözükmüyor, kara sular için bir emsal olarak kullanılıyordu. Arnavutluk Anayasa Mahkemesinin reddettiği o anlaşmada, Arnavutluk 340 kilometrekare kaybediyordu. Arnavutluk çok dikkatli olmalı" dedi.
Yunanistan'ın kara sularını Arnavutluk yönünde 12 mile çıkaramayacağını, zira bunun Arnavutluk'un güneybatısındaki Himara tepelerine kadar geldiğini aktaran İdrizi, konuyla ilgili uzman görüşüne ihtiyaç olduğunu ve NATO'daki ortakların da bilgilendirilmesi gerektiğini söyledi.
Eski Arnavutluk Dışişleri Bakanı Paskal Milo da açıklamaların daha geniş bölgesel bağlama konduğunda ve Doğu Akdeniz'deki gelişmeler dikkate alındığında Arnavutluk'ta lehte ve aleyhte tepkileri kışkırttığını savundu.
Ege Denizi’ndeki Yunan-Türk gerginliğinin tarihi bir mesele olduğuna dikkati çeken Milo, şu değerlendirmelerde bulundu:
"Öyle ya da böyle bu gerginlik yıllardır vardı ancak şu aşamada bana öyle geliyor ki bölgede iki ülke arasında var olan kritik gerilim aşıldı. Bunun sadece ikili mesele olmadığı gerçeği, birçok ülkenin, gücün, NATO'nun ve AB'nin çıkarlarının kesiştiği bir bölge olması, ortaya çıkan gerilimi daha da önemli hale getiriyor. Tansiyonun düşeceğine inanıyorum çünkü böylesine hassas bir bölgede anlaşmazlığın kimse tarafından yönetilmesi kolay olmayacak bir noktaya tırmandırılması iki tarafın da çıkarına değil."
Haritacılık ve fotogrametri uzmanı olan eski Arnavutluk Askeri Coğrafya Enstitüsü Müdürü Müslüm Paşay ise kara suların genişletilmesinin anlaşma ve tarafların rızasıyla yapılması gerektiğini vurguladı.
Yunanistan'ın bölgede takımadalarla temsil edildiğine ve bu yüzden müzakerelere ihtiyaç olduğuna dikkati çeken Paşay, "Küçük bir ada, ana karadaki toprak olan Karaburun'a (Arnavutluk'un güneybatısındaki yarımada) kıyasla daha fazla kara suları elde edebilir mi? Hayır" dedi.
Yunanistan ile Türkiye arasındaki durumun ihtilaflı olduğunu aktaran Paşay, "Bizimkisi ise ihtilaflı değil ancak Yunanistan bizimle anlaşmadan güç kullanarak ya da kullanmayarak kara sularını genişletirse ihtilafa düşeriz" ifadesini kullandı.