ABD seçimlerinde Biden'ın Trump'a fark atması ve ezici bir üstünlükle galip gelmesi bekleniyordu. Oysa oyların başa baş gittiği seçimler, hem anket şirketlerini hem de ana akım medyayı yanılttı. Peki tüm başarısız politikalarına rağmen Trump neden bu kadar oy aldı? Onca skandala rağmen neden hala güvenilir bir seçenek olarak görülüyor? Son verilere göre Trump 2016 seçimlerindeki oylarını 4 milyon artırarak 68 milyon oya ulaştı... Demokrat Parti adayı Joe Biden ile arasındaki fark ise yüzde 1'in altında. Analist Marwan Bishara'ya göre bunun sebebi Trump'ın popülizm kartını iyi oynaması. Bishara'ya göre Trump, iç ve dış yönetimdeki tüm başarısızlıklarına rağmen seçimlerini açıklamayan "gizli utangaç seçmenler" ve koyu muhafazakarlar arasındaki itibarını koruyor...
ABD seçimlerinde anket şirketlerinin de tahminiyle Demokrat Parti adayı Joe Biden'ın tüm oyları süpürmesi bekleniyordu, peki Donald Trump neden bu kadar oy aldı?
ABD'de 3 Kasım'ın Trump'ın politikalarına karşı bir "yargı" günü olması bekleniyor ve Demokratların tarafında büyük bir zafer umuluyordu...
Ancak seçimler büyük bir belirsizliğe ve yeni sorunlara yol açtı...
Anketçilerin vaat ettiği zafer tahminlerinde heyelan yaşandı. 2016'dan ders almayan şirketler Biden'ın Trump'ın çok ilerisinde olacağını öngörmüşlerdi.
Daha da önemlisi, çeyrek milyon kişinin ölümüne, eşi benzeri görülmemiş ekonomik düşüşe ve çift haneli işsizliğe yol açan koronavirüs salgını konusundaki mutlak kötü yönetiminden sonra Trump nasıl bu kadar popüler olmaya devam ediyor? Gücü kötüye kullanma, siciline yönelik sayısız skandal ve soruşturmadan sonra nasıl güvenilir bir seçenek olmaya devam ediyor?
Kısacası, tüm bunlara rağmen neden 68 milyondan fazla Amerikalı Trump'a oy verdi?
2020 başkanlık seçimi sadece Biden ve Trump arasında bir seçim değildi. Bu seçim aynı zamanda Amerika ve Cumhuriyetçi Parti üzerine bir referandum sayılabilir.
Anketörlerin başarısızlığı, çoğu Trump seçmeninin tercihini açıkça söylememesinden kaynaklanıyor. İnsanlar ırkçı, beceriksiz, bölücü bir adayı açıkça desteklediğini duyurmaktan utanmış olabilirler hatta utandılar da.
Bir diğer kesim ise ana akım medyayı temsil eden anketörlere o kadar düşman ki, muhtemelen görüşlerini paylaşmaya bile gitmediler...
Gerçekten de popülist Trump, beyaz Amerika'nın nabzını tuttu; giderek yabancılaşan, öfkeli beyaz işçi sınıfının desteğini nasıl alacağını çok iyi biliyordu...
Trump beyaz Amerikalıları dikkatli ve yoğun şekilde tatmin etmeyi başardı. Siyahi ve İslam karşıtı duyguları kışkırtarak, Black Lives Matter gibi hareketleri şeytanlaştırarak yaptı bunu. Trump bazen de açıkça beyaz ırkçı milislerin hareketlerini, silahlı eylemlerini destekledi.
Bu da gösteriyor ki muhafazakar seçmenler için yapılan icraatlar değil başkanın düşünce yapısı önemli. Trump'ın muhafazakar düşünce yapısı ve bunu politikalarında yansıtma başarısı aşırı milliyetçi, anti demokratik duruşları da meşrulaştırıyor. Trump ve seçmenlerine göre yabancılara karşı verilen mücadele koronavirüs salgınında 100 bin kişinin ölmesinden daha önemli.
Trump seçmenleri için düşman, her şeyden önce liberal kurum ve onun hükümet bürokrasisindeki versiyonları.
Kuşkusuz Biden, Trump'a en iyi alternatif değil. O ne heyecan verici ne de ilham verici bir lider. Amerika kulağa ne kadar acımasız gelse de öyle bölünmüş durumda ki, bugünün seçim siyaseti başka yollarla Amerikan İç Savaşı'nın devamı gibi görünüyor.
Bu nedenle, beyaz muhafazakarların çoğunluğu için ihtiyaç duyulan tek şey dört yıl daha Trump'ın ülkeyi yönetmesi.
Seçimlerde tahmin edildiği gibi Trump kolay pes etmiyor. Demokratları seçim sahtekarlığıyla suçluyor ve konuyu Yargıtay'a götürmeye söz veriyor.
Tsunami, Trump gittiğinde belli olacak. Geride çok fazla yıkım bırakacak ve tüm enkazı temizlemek için yıllar gerekecek. Toz çöktükçe ve ulusal enkaz netleştikçe, Amerikalılar ülkelerine ve dünyadaki duruşuna verilen zararın beklenenden çok daha kötü olduğunu keşfetmeye mahkum olacak.