ABD Başkanlık seçimlerinde oy verme işlemi 3 Kasım itibarıyla sonlanacakken partilerin seçim stratejileri de çekişmeli eyaletlere yoğunlaşmış durumda. California, New York gibi eyaletlerin oyu her daim Demokrat Parti’ye giderken Orta Amerika’da yer alan eyaletler ise Cumhuriyetçi Parti seçmeni.
Bu eyaletlerin oyu çok büyük etki yaratmazken her seçimde değişme ihtimali olan belli başlı bölgeler var. Bunların başında ise Florida geliyor.
Florida hem başkanlık seçimlerinde ana belirleyici eyaletlerden birisi olması açısından hem de 29 temsilciyi meclise göndermesi ile çok önemli bir bölge. Eyaleti alanın başkanlığı da aldığı bilindiği için başkan adaylarının stratejilerinde çok önemli yer tutuyor.
Bush, 2000 seçimlerinde Florida oylarıyla başkan olmuştu
Bundan 20 yıl önce yapılan başkanlık seçimlerinde Florida en hayati rolünü oynamıştı. Demokrat Parti’nin adayı Al Gore tıpkı Hillary Clinton gibi seçimlerde daha fazla oy almasına rağmen Florida’da 537 oy geride kalmış eyaletten gelen 29 temsilci sayesinde George W. Bush Amerikan başkanı olmuştu.
Aradaki farkın çok düşük olmasından dolayı seçim uzun süre mahkemeden onaylanmayı beklemiş en sonunda Yüksek Mahkeme, Bush lehine karar verince 8 yıllık bir Cumhuriyetçi Parti iktidarı başlamıştı.
Bu sadece ABD’nin değil bütün dünyanın da kaderini etkilemiş, Bush ilk iş olarak Irak’a saldırmıştı. Al Gore ise yayılmacı bir politika yerine çevresel konularla ilgili çalışmalar yapmayı vaat eden bir figürdü.
Trump hemşehrilerinden oy bekliyor ama bu sefer Demokratlar tecrübeli
Trump’ın Florida konusundaki avantajı ise başkanın Floridalı olması. Bunun büyük bir etkisi olması ihtimali çok yok. 2016 seçimlerinde Donald Trump, Hillary Clinton’a karşı sadece 13 bin oy fark ile eyaleti kazanmıştı. İki partinin oy oranları şu şekildeydi: Cumhuriyetçi Parti yüzde 48.6 oy alırken Demokrat Parti yüzde 47.4 oy almış, milimetrik farklar seçimin kaderini tayin etmişti.
Florida demografik olarak aslında Cumhuriyetçi Parti seçmeninden çok farklı bir eyalet. Eyaletin en önemli iki merkezi Miami ve Orlando'ya gidenlerin dikkat edeceği ilk ayrıntı bu şehirlerdeki beyaz nüfusun azlığı.
Miami'nin ana dili İspanyolca ve İngilizce konuşan insan bulmak bile bir hayli zorken Orlando ülkede en fazla siyahinin yaşadığı şehirlerin başında geliyor.
Son seçimlerin kaderini değiştiren en önemli detay Liberal Parti’nin aldığı %2.2 oyda gizli.
Trump’a başkanlığı Cambridge Analytica getirdi
O günlerde Trump’ın ‘tartışmalı’ bir figür olması Hillary Clinton ve Demokrat Parti’yi rehavete sürüklemiş, gelen anket sonuçları ile de kazanacaklarına emin oldukları bir seçim süreci yaşamıştılar.
Trump’ın ekibi ise; dijital teknolojinin manipülasyonları çok ustaca kullanıp birçok ülkede dönüşecek bir seçim stratejisinin yolunu açmıştı. Peki neydi bu sistem?
Sosyal medyada eğilimleri tespit edilen 55 milyon kişinin tamamı birebir hedef alınmış bu insanları manipüle edecek bilgiler Facebook zaman akışlarına gönderilmişti.
Örneğin; Hillary Clinton’a karşı kaybeden Bernie Sanders’a ve Elizebeth Warren'a sempati besleyen daha sol çizgideki Demokrat Partililer tespit edilmiş bu insanlar oluşturulan sahte gruplarla Clinton’dan küçük partilere yönlendirilmişti. Buradaki en önemli ayrıntı ise; oy veren vatandaşlara Trump propagandası yapılmamış olması. Strateji tamamen şu şekilde işlemişti: ‘Trump gibi berbat bir figürle Hillary baş edemez. Demokrat Parti yerine Yeşiller’e, Liberal Parti’ye oy vermeliyiz.’
Konuyla ilgili olanlar 'The Great Hack' belgeselini ve datanın korunması ile ilgili tüm süreci detaylarıyla anlatan Paul-Oliver Dehaye'nin
Facebook üzerinden kurgulananlar dışında da Bernie Sanders destekçisi taklidi yapanların Twitter'dan nasıl sistemli çalıştığına dair Michael Kranish'in The Washington Post'ta
de göz atabilir.
Bu dahiyane strateji karşılığını vermiş Demokratların uzun süredir kazandığı; Pennsylvania, Ohio, Michigan, Wisconsin, Florida gibi eyaletlerde Trump yüzde bir bile diyemeyeceğimiz oylarla seçimi kazanmış çok daha az oy almasına rağmen Başkan olmuştu.
Bu eyaletlerde toplam Trump oyu Hillary’den sadece 100 bin fazlayken daha sol marjinal partilerin aldığı oylar rekor yüzdeyle artmıştı.
Kilit 4 eyalete markaj: Biden zafere yakın
Demokratlar, Trump’ın 4 yıllık iktidarı boyunca başkanı devirmek için her şeyi yaptılar. Yüksek Mahkeme’ye Kavanugh atanırken Harris, Demokratların Trump’a karşı yüzü olmuştu. Rus hackerların seçime müdahalesi konusunda da eski FBI Direktörü Comey olaya dahil oldu. Demokratik olmayan yöntemlerle başkanı deviremeyince 2016 seçimlerinde yaptıkları hataları tekrarlamamak için bütün ağırlıklarını ‘swing states’ diye bilinen çekişmeli eyaletlere yönlendirdiler.
Yeni Şafak yazarı Abdullah Muradoğlu tarafından yazılan '
' yazısı Birleşik Devletlerde 'Supreme Court' savaşlarının neden partiler için hayati olduğunu detaylarıyla anlatıyor.
Ohio, Florida, Pennsylvania ve Michigan...
Geçtiğimiz seçimlerde bu 4 eyaletten gelen 83 temsilci başkanı belirlemişti. Biden ekibi ise 2016 yılında Trump ekibi dijital medyayı nasıl manipüle ettiyse şu an benzer hamleler yapıyor. 2016 ile aradaki fark ise Demokratların Instagram üzerinden genç oyları kanalize etme çabası.
Bu detaylar başlı başına uzun bir dosya ile anlatılması gerektiği için bu konuyu şurada noktalayalım: Bu seçimlerde kilit eyaletlerdeki
Henüz 3 Kasım seçimleri gerçekleşmemesine rağmen erken oylar dahi bir önceki seçimin 2 katına ulaşmış durumda.
FiveThirtyEight gibi güvenilir analiz kurumlarının çizdiği projeksiyon bu eyaletlerde Biden’ı
Her ne kadar FiveThirtyEight 2016 seçimlerinde verdiği Hillary Clinton yüzde 71 ihtimal ile seçimi kazanır tahmini ile prestij kaybetmiş olsa da o seçimlerde yaşanan dijital anomi sonuçları belirlemişti.
ABD Başkanlık seçimleri tüm bu detayların eşliğinde gerçekleşirken ülkede olası bir Biden-Harris zaferi bizim açımızdan da hayati. Türkiye’nin de bir an önce bu ikiliye karşı kurgulayacağı 8 yıllık planlarını hazırlaması gerekiyor.