PKK/PYD ortaklığıyla Suriye'de umduğu sonucu elde edemeyen Amerika, bu ülkeden çekilme kararı aldı. Bu karara Amerikan müesses nizamı başta olmak üzere Suriye'deki ortağı PKK/PYD, İsrail, İngiltere, Fransa dahil geniş bir çevre karşı çıktı. Beyaz Saray'ın çekilme kararına karşı çıkanlar, Suriye'nin toprak bütünlüğünü tehdit eden terör örgütleriyle birlikte bu adımı engellemek üzere harekete geçti. Son 20 günde birbiri ardına gelen 3 sabotaj, Donald Trump'ın çekilme kararına küresel koalisyonun nasıl direndiğini gözler önüne serdi.
Provokasyon hedefleyen güçler yılmadı. Bu kez de Suriye sahasındaki taşeron terör örgütlerinden bir diğeri olan el-Kaide uzantıları devreye sokuldu. Heyet Tahrir Şam (HTŞ) grubu içerisinde Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri tarafından fonlanan hücreler İdlib'de provokasyona girişti. Mısır güdümündeki Şer'i gruplar "ÖSO'ya saldırmak caizdir" fetvalarıyla Müslümanları kışkırtmaya çalıştı. Bölgedeki sivillerin yoğunluğu dolayısıyla Türkiye müdahale etmeyince bu kez "DEAŞ ve el-Kaide'yi Ankara koruyor" yalanına girişildi. Bu kampanyayı tedavüle sokanlar ABD-Türkiye ilişkilerini bozmanın yanısıra rejim ve Rusya'nın İdlib'e müdahale etmesini sağlayarak Ankara-Moskova arasındaki Soçi mutabakatını bitirmeyi amaçladı. Plan işleseydi, oluşacak kaos ortamında Türkiye'nin yönü Fırat'ın doğusundan batıya çevrilecek ve güvenlik güçleri de yeni mülteci akınlarıyla uğraşacaktı. Ancak bu plan da tutmadı. İdlib için güvence olan Türkiye ve Rusya, istihbari çabalar ve temasları yoğunlaştırarak kaos girişimini boşa çıkardı. Şu an İdlib, 'güvenli bölge' olarak Beştepe ve Kremlin güvencesinde Suriye'de yaşanabilir alanlardan biri olmaya devam ediyor.