Afrin, Suriye’nin Halep Valiliği’ne bağlı bir ilçe. Savaş öncesinde şehrin 500 bin civarında bir nüfusa sahip olduğu söylenirken şu anda net bir bilgi yok. Afrin'de toplam köy sayısı ise 360. Sınır kapılarına yakın olması jeopolitik açıdan Afrin’in önemini artırıyor. Afrin, Suriye’nin kuzeybatısında, Türkiye sınırına da çok yakın bir noktada yer alıyor.
Zeytin Ağacı simgesi Afrin İlçesi’nin sembolü. Sahip olduğu Akdeniz iklimi sayesinde de zeytinin önemli üretim merkezlerinden biri. Afrin’in sanayisi, zeytin ve türevlerinden oluşan yan ürünlerden meydana geliyor. Halep Sabunu da önemli geçim kaynaklarından biri. Fakat bu kaynaklar savaş sonrasında kullanılamaz hale geldi. PYD/PKK gibi terör örgütlerinin halk üzerinde baskı kurması sonucunda halk, bölgeden sürüldü ve geçim sıkıntısı yaşar oldu.
Suriye Savaşı’ndan önce Afrin, Arapların çoğunluğu oluşturduğu bir ilçeydi. Bunun yanında Türkmenler ve Kürtler de kayda değer bir yoğunluğu oluşturuyordu. Ticari olarak önemli bir bölge olması sebebiyle insan akışı fazla olan bir yerdi Afrin. Fakat 2014’ten sonra PYD/PKK’lı teröristler, Irak ve başka bölgelerden getirtilerek Afrin’de sayıca artmaya başladılar. 2014’ün Ocak ayında terör örgütü PKK/PYD tarafından bölgede ABD’nin de desteğiyle özerklik ilan edildi. PKK/PYD, bölgedeki Türkmenleri ve Arapları ırkçı bir tavırla köylerinden etti.
- PKK elebaşı Abdullah Öcalan, 2002’de örgütün Suriye’deki uzantısı olacak PYD’nin kuruluş talimatını verdi.
- Suriye-Türkiye sınırındaki Afrin’de 8-10 bin civarında teröristin olduğu biliniyor.
- PYD/PKK tıpkı DEAŞ’ın yaptığı gibi Türk topraklarına havan toplu saldırılar gerçekleştiriyor.
- Örgüt bu şehirden yola çıkarak Amanos dağları üzerinden Türkiye’ye terörist ve mühimmat sızdırıyor.
- PYD/PKK kontrolündeki bölgelerde eğitim gören PKK terör örgütü üyeleri, buradan Türkiye topraklarına geçerek saldırılar düzenliyor.
- 2015-2016 yılları arasında İstanbul, Ankara ve İzmir gibi büyük şehirlerde gerçekleşen bu tür 14 saldırıda 286 kişi hayatını kaybetti.
- PKK 2015-2016 arasındaki şehir savaşlarında en büyük lojistik ve insan desteğinin de PYD/PKK’nın kontrolü altındaki yerlerden aldı.
- 350 bin Suriye Kürdü PYD/PKK’nın baskılarından Türkiye’ye kaçtı.
- Suriye-Türkiye sınırının yüzde 65’in örgütün işgalinde.
- PYD/PKK, dış dünyaya bağlanmak için ABD'nin de yardımıyla Afrin’den Akdeniz’e ilerlemeyi amaçlıyor.
- Örgüt, teröristlerden arındırılan Fırat Kalkanı bölgesini tehdit ediyor.
20 Ocak Cumartesi günü saat 17’de Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK) Afrin’e hava saldırısıyla girildiğini ve bu operasyonun adının ‘Zeytin Dalı Harekâtı’ olduğunu tüm dünyaya duyurdu. Türk savaş uçakları Afrin'de terör örgütü PYD/PKK'ya ait gözlem noktalarını vurarak işe başladı.
Özgür Suriye Ordusuna (ÖSO) bağlı birliklerin bir kısmı da Suriye'de terör örgütü PYD/PKK'nın işgal ettiği alanlara girmeye başlayarak TSK’ya destek verdi. Peki, bundan sonra TSK nasıl bir yol izleyebilir? Yazar Resul Serdar Aktaş’a göre operasyonun tam kapasiteye ulaşıncaya kadar dört temel aşamadan geçmesi bekleniyor. O senaryo şu şekilde:
1. Türkiye topraklarından Afrin içindeki YPG hedeflerinin yoğun bir top atışına tabi tutulması
2. Özgür Suriye Ordusu (ÖSO) unsurlarının destek verdiği TSK birliklerinin Suriye içinde sıfır noktasından başlayarak Afrin’in içlerine kadar olan yoğun mayınlı araziyi temizleyerek operasyonun içeriye doğru genişletilmesi
3. Sivillerin zarar görmemesi için tahliye yollarının açılması
4. Kent içinde yoğun çatışmalar
Ekonomi ve Dış Politika Merkezi’nde (EDAM) savunma analisti olan Dr. Can Kasapoğlu’na göre Türkiye’nin olası bir Afrin harekâtı, yarın çok daha vahim boyutlarda ortaya çıkacak bir milli güvenlik sorunu için, bugün kabul edilebilir düzeyde risk almaya dayanacak. Kasapoğlu’na göre askeri olarak temel handikaplar ise şunlar:
- Harekâtın stratejik seviyede bir baskın niteliği taşımayacak olması
- YPG’nin bölgede gerekli tahkimatı oluşturmak için imkân bulması
- Olası harekât alanının çok yakınında Baas rejiminin mezhep esasına dayalı elit birliklerinin yoğun varlığı
Fakat yazar için yukarıda sayılan risklere kıyasla, Türkiye’nin Suriye denkleminden jeopolitik olarak dışlanmasının ve sınırlarında PKK ile organik ilişkileri olan terör gruplarının, hibrit harp yetenekleri bakımından bir “Lübnan Hizbullahı’na” dönüşmesinin beraberinde getireceği tehditler çok daha vahim. Kendisini dinleyelim: