T Ü R K İ Y E ' N İ N    B İ R İ K İ M İ
Y E M E K 17 HAZİRAN 2006 CUMARTESİ
  Ana Sayfa
  Gündem
  Politika
  Ekonomi
  Dünya
  Aktüel
  Spor
  Yazarlar
  Televizyon
  Sağlık
  Bugünkü Yeni Şafak
 
 
 
  657'liler Ailesi
  Ankara'da Şafak
  Bilişim
  Çalışanın Sesi
  Diziler
  Düşünce Gündemi
  İzdüşüm
  Kültür-Sanat
  Okur Sözcüsü
  Röportaj
  Sinema
  Yemek
  Zamanda Yolculuk
 
  Bize Yazın
  İnsan Kaynakları
  Abone Formu
  Temsilcilikler
  Reklam
  Künye

  Yeni Şafak'ta Ara
 

Ramazan BİNGÖL

www.ramazanbingol.com

G.Doğu gezisi ve lezzetleri

Güzel Türkiye'mizin her köşesi lezzet adına muhteşem yemekleri sergiliyor. Geçtiğimiz hafta dostum Nurettin Nebati, ''Şanlıurfa gezisine gelir misin?'' dediğinde hiç düşünmeden teklifini kabul etim.

Bir grup arkadaşımızla peygamberler diyarı Urfa'ya gitmek üzere THY'nin Diyarbakır uçağına bindik. Uçaktayken Urfa'nın tarihsel sürecini düşündüm ve her gidişimde yaşadığım heyecanı yine tattım. Bu muhteşem ve ilginç geçmişin mutlaka incelenmesi gerekir. İlgi alanımız daha ziyade yemek kültürü olduğu için Urfa gezimiz ile ilgili izlenimlerimize uçakta verilen kahvaltıyla başlayalım. Uçakta verilen kahvaltı ekmek arası kaşardan ibaretti. Aslına bakarsanız ekmek arası kaşardan ziyade kuru bir ekmek yiyor hissine kapılıyorsunuz. Uçak biletinin ucuz olması güzel bir uygulama ancak verilen yiyecekler daha iyi olabilir.

UNUTULMAZ LEZZET; CİĞER

Diyarbakır'a indiğimizde gezi için edindiğimiz otobüsümüz arızalandı. Tamir için gittiğimiz yerde beklerken ayaküstü ciğer atıştırdık. Çok acıktığımızdan mı, ciğerin güzel pişmesinden mi bilinmez yediğimiz ciğerin tadı hala damağımda. [Ciğer fazla pişince kuru olur ve tadı güzel olmaz]. Sanıyorum bu lezzetin damağımdan silinmemesindeki en büyük pay ciğerin tazeliğiydi. Diyarbakır'a yolunuz düşerse sanayide ciğeri mutlaka deneyin. Burada her şey kendi doğallığı içinde sürdürülüyor. Öyle ki yiyeceği satan da yiyen de dekora, görüntüye pek önem vermiyor. En önemli husus; tırnaklı pidenin sıcak olması ve ciğerin pişirilmesindeki maharet.

Urfa'nın simgesi: Balıklı Göl

Peygamberler şehri Urfa'ya maceralı bir yolculuktan sonra bir hayli acıkmış olarak vardık. Şanlıurfa Belediye Başkan Vekili Fevzi Yücetepe Balıklı Göl'de bizi karşıladı. Şanlıurfa'nın simgesi olan Balıklı Göl'ün hikâyesi oldukça ilginç: ''Nemrut, Hz. İbrahim'in yakılarak öldürülmesi için talimat verir. Nemrut şehirdeki tüm odunları şehir meydanına toplar. Daha sonra ise Hz. İbrahim bugünkü kalenin bulunduğu tepeden mancınıkla ateşe atılır. Mucizeye göre ateş suya, odunlar balığa dönüşür." İşte o gün bugündür bu balıklar kutsal sayıldıkları için yenilmiyor.

Fevzi Bey göle bakan bu mekândan bizim için yer ayırtmış. Yemeğimize öncelikle soğuk yoğurt çorbasıyla başladık. Neyse ki bu biraz içimizi serinletti. Soğuduğu için olsa gerek içli köftenin tadını alamadım. Sadece kıtırlığı güzeldi, diyebilirim. Bostana salatası ise kıvamında ve lezizdi. Esasında soğuk çorba ve bostanaya buz atılır ve içinde buz varken yenilir. Patlıcan kebabı ve künefe ise bana hayal kırıklığı yaşattı. Bu yediğim yemekler Urfa'nın dillere destan yemeklerini hiç yansıtmıyor. Manzaraya bakınca bu yemekler daha iyi olmalı diye düşünüyorum. Ama; gerek mekân sahiplerinin gerekse Fevzi Bey'in misafirperverliği olağanüstüydü. Gezimizin akşamki durağı ise MÜSİAD Urfa Şube Başkanı Abdülkadir Canpolat'ın bizim için düzenlediği Sıra Gecesiydi. Haftaya paylaşmak üzere...

Biyan şerbeti

Otobüste beklerken gelen şerbetçiden içtiğimiz şerbet hararetimizi söndürdü. Diyarbakır, Ş.urfa ve G.antep'de sıkça tüketilen biyan şerbetinin bir gelenek olarak yaşatılması çok güzel. Yolunuz buralara düşerse biyan şerbetini içmeden ayrılmayın. Meyan kökünün halk arasında yerleşik ismi olan biyan, meyan kökünün su ile kaynatılıp bal kıvamına getirilerek ve şerbet halindeki sunumudur. Ses kısıklığında ve boğazdaki tahrişlerde; çok etkilidir. Ayrıca sabahları aç karına içilen meyan özü mide rahatsızlıklarına ve böbrek taşının düşürülmesine iyi gelir.

Yapılışı: Kök halinde topraktan çıkarılan meyan kökü kurutulduktan sonra sert bir cisimle saç şekline gelinceye kadar dövülür. Daha sonra su ile yıkanarak torba içerisinde derince bir kaba konulur ve kabın ağzı ağır bir cisimle kapatılarak dinlenmeye bırakılır. Dinlendirilen meyan özü bir tülbentle süzülür ve kıvamına göre su eklenebilir.

  DİĞER YAZILAR
  • Çanak kebap & Katmer
  • Mangal sezonunu açtık
  • Pirpirim
  • Sağlıksız beslenmeyle sağlıklı nesiller yetişmez
  • Sağlığın sırrı bitkilerde mi?
  • Hoş mu erim?
  • 15. yüzyıl Osmanlı mutfağı
  • Kuş gribi tavuk ve marka
  • Kurtlar Vadisi ve künefe
  • Adana kebabına standart gerek
  • Soğuk günlerin sıcak dostu
  • Picasso tadında lokum
  • Ocakbaşı keyfi
  • Amerika'da restoran ve kafeler
  • 'Ahça çomahla bir mendil hamsi ver'
  • Hamsi efsanesi
  • Geri dön   Yazdır   Yukarı


    ALPORT Trabzon Liman İşletmeciliği

    Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Kültür | Spor | Yazarlar
    Televizyon | Sağlık | Bilişim | Diziler | Künye | Arşiv | Bize Yazın
    Bu sitede yayınlanan tüm materyalin her hakkı mahfuzdur. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz. © Yeni Şafak
    Tasarım ve içerik yönetimi: