Kerim bir kardeş'ti, mükerrem bir belde'den tard edildi. 'Hecren Cemila' (Güzel bir Ayrılış) ne kardeşi Yusuf'a nasip olmuştu, ne de ona. Onu vatan'ından sürenler keşke bilebilseydiler onun 'Celal ve İkram Sahibi'nden 'Mükremîn' olduğunu...

MEKKE: DAĞITAN DEĞİL, TOPLAYAN ŞEHİR

Mekke onun Mahalli'ydi... Mekke "O Gaye İnsan" için inşa olunmuştu. Mekke Harem'di, hürmet'in mekana kazınmış adı; tarih Muharrem'di, hürmet'in zamana kazınmış adı... Mekke kovan yurd değil, çağıran Şehr; dağıtan ar(a)z değil, toplayan (qurra)... Karyelerin Anası, Esası Beke... Mekke, Faran Dağları'nda durup arkasına bakıp da 'Bir gün döneceğiz sana, seni özleyeceğiz ya Şehrullah' denesi topraklar... Bırakılabilir miydi Mekke; bırakılmış mıydı ki?

Musa'nın Arz-ı Mev'ud'u âsâsının düşeceği mesafedeki yerdi belki; ama Rasul-i Ekrem, Beyt'ul-Atîq'in Ehl'iydi. Atası İbrahim'in İsmail'in ellerinin meshettiği Hacer, onun elleriyle istilam oldu; bitimini bekleyen bina'da köşe taşı olan Son Taş, Hürmetli Taş oldu. İbrahim'in Zalim Evlatları'nın tahkir ettiği, belleklerden kazımak istediği Hacer Anne'nin istiz'afını gidermek, soyunu insanlara önderler kılmak isteyen İrade'nin muradıydı o; Mekke'yi bırakabilir miydi? Atası İbrahim'in Duası, Dua'nın Makam'ına sırt dönebilir miydi? Makam-ı İbrahim, Musalla Makamı...

TARİH KİTABININ FATİHASI

Helal kılınmak ne ki; o Mekke'ye mecburdu. Mamud nâmlı Fil'i durduran Kuşlar, zamanı durdurmuşlardı adeta, Nur-u Muhammed için... Tayr-ı İbrahim'e nefes veren İsa Mesih'in Tebşir'iydi o. Mekke'ye mecburdu. Ebrehe'ye Haram kılınmıştı Abraham'ın Kenti. Bu bir Milad'dı, Muharrem'di.

Hicret'e adanmış yazılar'da hep önde olan Medine'dir. Medine Bedr'se, Mekke Güneş'tir. Mekke Arş'ın Gölgesi, Yesrib, Peygamber Şehri... Medine, Beytu'l-Haram'dan Beytu'l-Aksa'ya gerilen hat'ta bir Vakfe... Medine Mescid-i Aksa'yı Mescidu'l-Haram'a tahvil eden Makas... Medine Kıbleler'in cem olduğu Kurucu Kent... Harran'dan Faran'a yol alırken İbrahim'in Çarıkları, Yesrib'in tozuna bulanmış mıydı aceb?

İşin uzmanları Muharrem'i 'eşhur-u hurum' (Haram Aylar) içinde sayarlar. Tasavvurumuz, zamanı muhterem algılamış. Hürmet'le başlayan bir pilot-zaman, tüm zamanları kutsamayı öğretecektir öğrenmeye açık olana... 'Eşhur-u Selase'nin (üç aylar) bu bahş'dan adlığı payeye bakın: Receb, Şaban, Ramazan... Güneş, Ay Yıldızlar... Allah, Rasul ve Ümmet... Ramazan'ın hitamına eren, bayram'a kavuşan, yılın bir dokuz ayını geride bırakmıştır. Muharrem'deki Alaq, Şevval'de bir Bebek olarak karışır aramıza. Doğuma doğru son on günler birer kadir geceleridir, şafakla beraber ihram'ından çıkar bebek...

Muharrem, tarih Kitabı'nın Fatihası; zaman definesini fahşeden 'açıl Susam açıl'.. Muharrem bir 'tekrarlanan onikili'.. Mekke'yi kendisine tahrim kılabilir miydi Rasul? Hâşim'in Oğlu'nun yapamadığını yapabilir miydi Mürsel? 'Ben Develerimin peşindeyim, Kabe'nin Rabb'i var.' diyebilir miydi? Işar (on aylık develer) bırakılabilirdi ama isna aşere'nin (12 ayın) Muharrem'ine arka dönülemezdi.

BIRAKANI BIRAKAN ŞEHİR

Hurumât karşılıklıydı, bırakanı bırakırdı Mekke. Devesini kaybetse 13 yıldır onu kendisinde aradığı Harem'in İsmet'ini mehcur bırakabilir miydi Muhâcir? 'Bir bak Deve nasıl yaratılmış?' buyuran ses, Mekke'nin sesiydi. Kim demiş Eba Eyyub'un Bahçesinde çöken Deve'nin kılavuzlanmadığını, 'uttilet' (terkedilmiş) olduğunu... Medine'nin dokuz azgın'ı naqatullah'ı (deveyi) öldürmeye yeminli olsalar da, ne meydan Tağinlere (Allah düşmanlarına) bırakılacaktı, ne de devesi, sahibinin terk ettiğini dünyada yaşamayı göze alabilecek kadar vefasızdı... Bir Vefa öğretmeni olan Rasul terk edebilir miydi Mekke'yi...

Haşim'in Oğlu da dindardı kendince, Kabe'yi Allah'a ısmarlayan dindarlık... Muhtemelen Yeşua'ya öyle seslenmişti kavmi: 'Bahsettiğin değerler uğruna git sen Rabbinle birlikte bizim için savaş'. Yüreklerini korku kaplamış, yüreklerini terk etmişlerdi; terk etti vicdanları da onları. Gözlerinde büyümüştü düşman, gözlerinde büyütmüşlerdi dünyayı, dünyalığı... "Nice bir az'ın nice çoklukları bi iznillah galebe çalacağına" yatmıyordu akılları. Arz-ı Mev'ud'a vuslat serab'tı; terk ettiler, çöle döndüler, çöle gömüldüler. Rasul, Mekke'yi terk edebilir miydi?

Mekke, Murabıt'ın Ribat mahalli. Bir saatlik ribat, 1000 aylık ibadete bedel... Daha işin en başlarında 'Sahib-i Hut gibi davranma, sebat et' buyuran Refik'i isra'yı başlatmamış olsa, sevr'e yönelen ilk devenin de ayakları kuma gömülürdü.

Evet, Mekke metruk bir kent değil; Medine sapan'ın Calut'u 'Siccilden bir hicare' (Fil suresi 4) ile nişan alacağı mevzii'nin adı. Medine ancak niyetlerini Nur ile yıkamışlar için, kirlerini pak-sinelerinden sökmüşler için münevver... Medine dünyanın tamahkârları için bir uç bölge; nehirden ancak bir avuç içi kadar kananlara ise, Mekke'ye komşuluk. Ne mutlu Cârullah'a...

HİKMET, MEDİNE, MEDİNE HÜKÜMETİ

Hikmet, Medine'de Hükümet'le de zuhur etti. Medine Hükümeti'nin Asr-ı Saadet'ini (570-670) , Medeniyet'in 12 Saati (1200 Yıl) izledi, belki 12 Ay... Hicret'in Evsahibi 12 Ensar'ın (Nakib-i Nukaba) bir Muharrem'de start verdiği ıslah tüm Yesribliler'i Ensar'a dönüştürdü... 'Sizler 'Havariyyun'un İsa'ya nisbeti ne ise, benim için o'sunuz' buyurduğu Ensarullah ile geldi Allah'ın Nasr'ı ve Fetih...

Qureyş tarih sahnesine çıktı, Qureyş'e inen Nur, Roma'nın Bütün Zaman'ını ihata etti. Roma'ya Mesih'in vurduğu ilk Neşter yeni elde Yeni-Havariler'i ile ölüleri diriltmeye devam etti. Körler görüyordu artık, âmâ'ya abese (Sure 80/1.Ayet) edilebilir miydi? Kötürümler yürüyordu artık, isra durdu denebilir miydi? Mirac'ı Salat olan bir dinin müntesibleri kötürüm kalabilir miydi? Veyl olsun Kötürümler'e.. Medeniyet kaçkınları görecektir yürüyeni.. Ölü kuşlar diriliyor, diri-kuşçu'ya kanat çırpıyorlardı... Tarih yürüyordu, yürüdü 12 ay...

HAYIR DİYEN BİR FETRET DEVRİ KUŞAĞI

Ve Devr-i Fetret Kuşağı... 1900lerin başında terk-i Dünya eden Germen Dilli şöyle buyurmuştu: 'Tanrı öldü' ; öldürdünüz onu, öldürdük onu... 1900ler'in sonunda Çekik Gözlü İngiliz Dilli böyle buyurdu: ' ed-Dehr öldü'. 'Üzerinden geçen bir süreç Human'ı yaratmıştı, belki 'Übermench'i... Artık Kalbur'un altında kalanlar köpeklere atılabilirdi. Sperm yumurtayı döllemiş, sair ifrazât absorbe edilebilirdi. Uygarlığını Medeniyet karşısında mevzilendiren Avcı'dan çıkan ses bu oldu (Huntington).

'Hayır' diyen bir Sestir, Devr-i Fetret'ten bahseden ses. Yürüyen Tarih yürümeye devam edecektir. Zaman, dönüp dolaşıp başladığı noktaya varacaktır. Muharrem'i tahrim edenin ne farkı var Deve Kuşu'nun ettiğinden? Karanlık gecelerin ardından Nehar'ın Tecelli edeceği bir malum-u ilâm, bir bedâhât... Şafak'ın sökmek üzere olduğunu söylüyor bahçedeki Horoz'un Sesi... Binlerce yıldır hep söylediği gibi... Deveyi katleden Tağin'in ne Horoz'a tahammülü var, ne doğudan kanatlanan kuşlara... Kırıp geçiriyor... Kırım'a uğrayan Devr-i Fetret'in erken çıkan sesleri... Kırıma uğratan Fecr-i Kazib..

TARİH YÜRÜYECEK...

Fecr-i Sâdık Ufuk'ta... Afâk'taki ayetlerini gösterecektir ayetlerin sahibi... 'Bu işte bir hayır var' diyor Minare'deki ses... 300 Yıllık Derin uykusundan uyanmaya çağırıyor Uykucuyu.. 'Salat Uyku'dan hayırlıdır'. Gözkapaklarının ağırlığından daha güçlü olursa uykucunun uyanma iradesi; güneş şafaktan doğmadan, yürümeye başlayacak arkadaşlar... Tarih, Fetret'i belki bir rüya (kâbus) olarak hatırlayacak.

Tarih yürüyecek Nehar tecelli ettiğinde. Tecelli ve Tekerrür. Çünkü Allah Azze ve Celle... Tekerrürse eğer, İsna Aşere tekrar Muharrem diyor demektir... Hâlâ skolastiğin mantığının cenderesinden teakkullerini özgürleştirememişlerimiz 'tecelli de tekerrür yoktur' ile 'tarih tekerür'den ibarettir'i çelişik bulurlar, varsın bulsunlar...

YENİDEN MEDİNE'DEN MEDENİYET'E...

Yokoluş Süreci'nin varoluş'a kürek çeken Mus'abları ve Muazları... Sizler biliyorsunuz Mekke ve Medine tekerrür edecektir. 1427.kezdir tekerrür eden Muharrem gibi... Hicret tekerrür edecektir, Mantıku't-Tayr'ı (hadi moda dille söyleyelim) yapı-bozumuna uğratan Vâris-i Süleymanlar 'kun' değince... Küresel Sistem'in Sermaye Erki'nden bağımsızlığını gerçekleştirebilen Dâru'l-İslam'ın Yetimleri, Medeniyetleriyle barışık Hükümetlerini Tesis edip kendi aralarında bir Tesanüd gerçekleştirdiklerinde Medine'nin Ensar'ı tekerrür edecektir, hem de tekrar olmayan bir tecelliyle. İbrahim'in Mekke'deki Ses'ini duyan evlatları niyetlerini yoklayıp Tayyar olduklarında, Hicret'in Yurdu'na yol aldıklarında Qureyş (Müslümanlık) Küresel Roma'nın uykusunu kaçıran Önderliğe uyanıyor demektir. Medeniyet'in yaşanmış altın tecrübesi ahzab'ı (Coğrafyamızdaki gayri Müslim azınlıkları) bu Evrensel Hidayet'in çok doğal bir uzantısı olarak bağrına basacaktır.

Argamedon çığırtkanı Fesad'ı Failleri Muharrem'e dikkat etsinler. Hz. Mesih'in Sesi üzerine yürüdükleri mazlumların yayında yankılanıyor. 'Sabah aç çıkıp akşam tok dönen' Kuşlar'ın Calvin'in bahçesinden haberleri yok, Rablerinden sadece 'Gündelik ekmekleri'ni isteyenler bu mazlumlar, onların gözünü açan bir tek Yakub Hırkası yeter onlara. Hoş geldin aramıza Muharrem. Allah'ın kullarına sunduğu ziyneti onlara haram edebilecek kimmiş?

Geri dön

Yazdır

Yukarı