T Ü R K İ Y E ' N İ N    B İ R İ K İ M İ
Y A Z A R L A R 14 OCAK 2006 CUMARTESİ
  Ana Sayfa
  Gündem
  Politika
  Ekonomi
  Dünya
  Aktüel
  Spor
  Yazarlar
  Televizyon
  Sağlık
  Bugünkü Yeni Şafak
 
  657'liler Ailesi
  Bilişim
  Çalışanın Sesi
  Diziler
  Düşünce Gündemi
  İzdüşüm
  Kültür-Sanat
  Nar-ı Beyza
  Okur Sözcüsü
  Röportaj
  Sinema
  Yemek
  Zamanda Yolculuk
 
  Bize Yazın
  Abone Formu
  Temsilcilikler
  Reklam
  Künye
 
  Arşiv
Yasin AKTAY

Memleketimizden hayvan ve insan manzaraları

Boğa bu. En ufak bir hareketten huysuzlanıp ortalığı birbirine katabilir. Önüne kattığını boynuzlayabilir; peşinden bir sürü insanı koşturabilir. Peşlerinden koşup insanları korkutabilir. Bir defa huysuzlanmış bir boğayı zapt etmek için bazen hiçbir teknik kâr etmeyebilir.

İnsanımız bu. Ürküttüğü boğayı zapt etmek ister. Konuşarak halledebileceği bir şey olsa herhalde bunu yapar. "Boğa kardeş" der. "Bak ayıp oluyor, nasılsa eninde sonunda sonuç değişmeyecek, gel uğraştırma bizi. AB'ye girdiğimiz şu günlerde, ele güne rezil oluyoruz, gazeteciler bizi izliyor, onlar anlamaz şimdi bu olup bitenleri, yanlış bir imaj vermeyelim." Ama bunu yapamaz. Boğayla bazı işlerin konuşularak halledilemeyeceğini gazeteciler veya AB'ciler bilmese de o iyi bilir. Kendine hayvanla anlaşmak için illâ ki bir dil geliştirir. Biraz mahremdir bu dil. Hangi mahrem alanlar ifşâ olduğunda biraz tuhaf bir durum yaratmaz ki?

Kutsalına dokunulduğunda biraz daha sarılır ona. Namazına dokunulduğunda orucuna; Zekatına dokunulduğunda, infakına; Başörtüsüne dokunulduğunda, kimliğine daha bir sarılır. Kurban tartışmaları ayyuka çıktığında kurbana biraz daha fazla sarılır. Bu onun kendisini ifade etme biçimi. Böylece şöyle bir ilginçlik ortaya çıkar. İslam aleminde en fazla Kurban muhtemelen Türkiye'de kesilir. Namaz konusunda iddialı olmayalım, ama en azından İran'dan bile daha fazla kılındığı kesin.

Çağımız bu. Kanla ilgili görüntüleri bir tür mahremiyet alanına kapatmayı ister. Kan görünmesin der. Böylece müthiş bir insancıl duyarlılıkla karşı karşıya olduğunuzu düşünürsünüz. Buna uyulur da. Yüzbinlerce Iraklı, Afganlı, Filistinli insan evladı ölür. El-Cezire gibi kurallara uymayan vahşi kanallar olmasa, bunların bir damla kanını televizyonlarında göremezsiniz. Göremediğiniz için insanın insana yaptığı gaddarlığı kıyaslayacak bir kıstas tasavvur edemezsiniz. Her gün entegre tesislerde, fabrikasyon olarak üretilmiş etlerin aslında bir canlıya ait olduğunu unutursunuz. Onu fabrikalarda üretilmiş basit bir meta gibi tüketirsiniz. Bunun bir cana mal olarak sofranıza geldiğine gözünüzle şahit olacağınız bir günde görünür hale gelen kan, muhtemelen dünyanın bütün gaddarlıklarını da sizin sırtınıza yükler.

Gazetecimiz bu. Azgın bir boğanın boynuzladığı insanların görüntüsü, onu zapt etmeye çalışan insanların çaresiz uğraşları, acemi ve kendilerini gülünç duruma düşüren teknikleri, tabi çoğu zaman hayvana eziyet noktasına varan uygulamaları, her zaman ilgisini çeker. Mahrem alana çekilmiş olan her türlü kana karşı pornografik bir ilgi duyar. Mezbahalarda hangi usullerle kesildiğini asla göremediğiniz hayvanların göz önünde, usulüne uygun bir biçimde kesilmesini haberleştirir. Elde bıçak, yerde kan, kesilmiş hayvan başları, gövdeleri, patlamış işkembeleri nerede görüntülenirse görüntülensin hoş bir manzaraya imkan tanımaz. Ama bunları görüntüleme ve sunma biçiminin, evlerimizin içine kadar sansasyonel ifadelerle sokulma biçiminin hiç mi payı yok bu çirkinlikte? Bütün bu sunumların toplamında aşağılanan bizzat kendi insanımızdır: Kesmesini bilmez, yemesini bilmez, gaddar, vahşi, kana susamış, işkenceci, cahil, ilkel olarak sunulan insanımız.

Tele-İlahiyatçımız da şu. Dinin sosyolojisinden, antropolojisinden, psikolojisinden, siyasetinden, hatta dinin kendisinden habersizdir. Yıllardır üniversitelere giremeyen başörtülü veya meslek liselilerle ilgili dinin tek bir görüşünü dillendirmemiştir. Çünkü bunların kaderleri kanları dökülmeden karartılmaktadır.

Ama pazarlık yapar Tanrı'yla "Hayvan kesmeyelim de, şu veya bu resmi vakfa yardım edelim". O resmiyete yaranma telaşıyla hayvanları korumada aslan kesilir. Unutur ve unutturur ki, bir ibadetin yerini başka bir ibadet tutmaz. Unutur ki, Adem'in iki çocuğundan beri var olan bu imtihanda her zaman insanların şaştığı yollardan biri budur: Kurbanı bir pazarlık konusu yapmak, kurban dolayısıyla Tanrı'ya minnet etmek, kurbanı yaklaşmanın ve özdeşleşmenin değil, uzaklaşmanın, kıskançlığın ve nefretin vesilesi yapmak.

Taziye: Kurban Bayramı'nın 2. günü Hakk'ın rahmetine kavuşan çok değerli alimlerimizden Prof. Dr. Sait Şimşek'in muhterem zevceleri ve Halil Gönenç Hocaefendi'nin kızları Hikmet Hanım'a Allah'tan rahmet, yakınlarına başsağlığı ve sabır diliyorum.


Geri dön   Yazdır   Yukarı


ALPORT Trabzon Liman İşletmeciliği

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Aktüel | Spor | Yazarlar
Televizyon | Sağlık | Bilişim | Dizi | Künye | Arşiv | Bize Yazın
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin her hakkı mahfuzdur. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz. © Yeni Şafak
Tasarım ve içerik yönetimi: Yeni Şafak İnternet Servisi