T Ü R K İ Y E ' N İ N B İ R İ K İ M İ |
||
Y A Z A R L A R | 26 MART 2006 PAZAR | ||
|
Her düzen kendi ahlâkını da içinde taşır. Şöyle de söylemek mümkün: her düzen, kendine hayatiyet bahşeden "ilke"nin kendi içinde barındırdığı zihniyete göre bir ahlâkî yapı oluşturur. O düzenin parçası olarak yaşayan kişilerin o ahlâkî yapıyı, benimsemeseler bile, bir başlarına değiştirmeleri zor veya imkânsızdır. Monarşizmin, aristokrasinin, demokrasinin, sosyalizmin.. ve bunlarla bağlantılı olarak yaşanan iktisadî dizgelerden her birinin gerektirdiği ve kişiyi öyle yaşamaya ve davranmaya zorladığı bir ahlâkî yapı mevcuttur. Sosyalist dizgede yaşayıp monarşizmin gerektirdiği siyasal davranışı tutturamazsınız; demokratik dizgede yaşayıp anarşizmin isteri olan tutumu dayatamazsınız. Böyle dayatmalara giriştiğiniz anda, içinde yaşadığınız dizgenin, önünde sonunda sizi dışlamasına boyun eğmek zorunda bırakılabilirsiniz. Demokrasinin de insanlardan talep ettiği bazı ahlâkî tutum ve davranış biçimleri mevcuttur: rekabet, ona bağlı olarak bencillik, ona bağlı olarak bireycilik, ona bağlı olarak açgözlülük, ona bağlı olarak oportünizm (fırsatçılık), ona bağlı olarak ilkesizlik ve ona bağlı olarak kişinin kendini ahlâkî kayıtlardan azade hissetmesi hali... Kimilerinin sandığı gibi, demokrasi, her zaman ahlâksızların, ikiyüzlülerin, alçakların, mürailerin, üçkâğıtçıların, dolandırıcıların, sözünde durmayanların, emniyeti suiistimal edenlerin, vurguncuların, soyguncuların, talancıların, beleşçilerin, gizli canilerin.. foyasını meydana çıkaran bir rejim değildir. Bilakis, demokrasi bu tür fırsatçılara hayat ortamı da sağlayabilir (tabiî akıllı insanlar, bizim bu cümlemize bakarak onun mefhumu muhalifinden bizim despotluğu talep ettiğimizi çıkartmaz!). İmdi demokratik düzenin gerektirdiği ahlâkî ortam içinde insanın mandepsiye düşmemesi için uyanık olması gerekir. Sadece mandepsiye düşmemek yetmez, mümkünse ve elinden geliyorsa başkalarını mandepsiye düşürmenin ortamını hazırlamak da gerekir. Aksi takdirde kimse kimsenin gözünün yaşına bakmaz: insanlar, birbirinin hiffetinden, tecrübesizliğinden, iyi niyetinden, saflığından (saffetinden) yararlanmanın yolunu arayıp bulur: çünkü böyle davranmamak enayilik telakki edilir. Enayi yerine konulmamak için başkasına enayi muamelesi yapman gerekmektedir. Bütün bunların üstesinden gelebilmek, yani fırsatçılık yapabilmek, yani başkasını enayi yerine koymak, yani başkasını mandepsiye bastırabilmek için acımasız olmak da gerekiyor; hem acımasız, hem muhteris! Fakat yazık ki, ihtiras, bizatihi kendi zaafını da bünyesinde taşıyan bir "illettir". İhtiras tamahkâr olmayı gerektirir. Tamahınsa gözü kördür: küpün içindeki hindistancevizine tamah eden maymun onu ordan çıkarmak için elini küpe sokar ama yumruğunu açmayı akıl edemediği için de mandepsiye düşmüş olur.
|
|
Ana Sayfa |
Gündem |
Politika |
Ekonomi |
Dünya |
Aktüel |
Spor |
Yazarlar Televizyon | Sağlık | Bilişim | Diziler | Künye | Arşiv | Bize Yazın |
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin her hakkı mahfuzdur. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz. © Yeni Şafak Tasarım ve içerik yönetimi: Yeni Şafak İnternet Servisi |