T Ü R K İ Y E ' N İ N B İ R İ K İ M İ |
||
Y A Z A R L A R | 18 MART 2006 CUMARTESİ | ||
|
Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hilmi Özkök, önceki gün Harp Akademileri Komutanlığı'nda bir konuşma yaptı ve kurmay subaylara bazı tavsiyelerde bulundu. Hemen belirteyim: Fevkalade güzel bir konuşmaydı. Böyle dedim diye, şimdi birileri kalkıp, "Bak gördün mü, dinci basın bile onu alkışlıyor" diyecek; Özkök'ün tavırsızlığından, sinikliğinden, eylemsizliğinden yakınacak; hatta niye darbe yapmadığını, neden "muhtıra" vermediğini filan soracak ama, kim nasıl düşünürse düşünsün, güzel ve alışık olmadığımız türden bir konuşmaydı. Kaldı ki, kendisini tanımam etmem; ne yüzünü görmüşlüğüm var, ne yanında bulunmuşluğum... Üstelik, aramızdaki "akretitasyon" sorunu da devam ediyor. Bilakis Özkök, kendisini tavırsızlıkla, eylemsizlikle suçlayanlara daha yakın. Hem ideolojik olarak, hem sınıfsal olarak... Özkök, "demokrasi" adı altında bizi bölmeye çalışan iç ve dış güçlerden sözetseydi, farklı görüşleri "ihanet" terimleri içinde yargılasaydı, karşıtlıkları felaket olarak sunsaydı, o birilerinin gözünde makbul asker olacaktı. Ama o öyle yapmıyor, aykırı fikirlerden korkmamamız gerektiğini, bunun bir zenginlik, bir yenileşme imkanı, bir açılım fırsatı olduğunu söylüyor. İşte "asker Özkök"ün söyledikleri: "Sizlere tavsiyem, hiçbir zaman herhangi bir konuda ileri sürülen bir fikre karşı önyargıyla hareket etmeyiniz. Çok aykırı fikirlerle karşılaşabilirsiniz, hele bu fikirlere 'vatan haini bir düşünce' gibi çok iddialı bir önyargıyla yaklaşırsanız, fikirlerden istifade marjını daha başlangıçta sıfırlamış olursunuz. Asimetri yaratacak fikirlerden ürkmeyiniz. Bazen onlara bakar yanlış, bazen de çok doğru olduğumuzu anlayabiliriz." Devam ediyor asker Özkök: "Uygarlık karşı fikirlerin çarpışmasıyla gelişmiştir. Müsademe-i efkârdan, barika-i hakikat doğar (Hakikat kıvılcımı fikirlerin çatışmasından doğar). Yenilikler hep karşı fikirler sayesinde ortaya çıkmıştır. (....) Öncelikle, insanların 'düşünce yapısı', değişimleri algılayacak şekilde hazırlanmalıdır. Daha sonra, zaten eylemler kendiliğinden ortaya çıkacaktır. Eylem merkezli karar süreçlerinin yerini düşünce merkezli yaklaşımlar almalıdır." Neden "asker Özkök" tamlamasına vurgu yapıyorum? Neden olacak? Aklıma "sivil Özkök"ün yazmış/söylemiş bulundukları geliyor da, ondan. Asker Özkök, farklı fikirlerdeki istifade marjına vurgu yapıyor, ama sivil Özkök farklı fikirlerin hayat bulması ve siyasete taşınması tehlikesine (!) karşı darbelerin "terbiye edici", "yola getirici" işlevini öne çıkarıyor... Asker Özkök, "Farklı fikirlere 'vatan haini bir düşünce' gibi çok iddialı bir önyargıyla yaklaşmayın" diyerek, örtük de olsa hukuk hassasiyetine gönderme yapıyor, sivil Özkök "herşeyin hukuktan ibaret olmadığını" söylüyor. Asker Özkök, "Yenilikler hep karşı fikirler sayesinde ortaya çıkmıştır. Öncelikle, insanların 'düşünce yapısı', değişimleri algılayacak şekilde hazırlanmalıdır" diyor; sivil Özkök, yeniliklerin taşıyıcısı da olsa, karşı görüş sahibi bazı sivillerin hâlâ "rüştünü ispat", "makuliyetini kanıtlama" gibi sorunları olduğunu söylüyor. İşte, iki Özkök arasındaki fark... Keşke sivil Özkök de, karşı görüşe tolerans ve hukuk hassasiyeti gibi konularda, birazcık asker Özkök'e yaklaşabilse... Fazla değil, birazcık!
|
|
Ana Sayfa |
Gündem |
Politika |
Ekonomi |
Dünya |
Aktüel |
Spor |
Yazarlar Televizyon | Sağlık | Bilişim | Diziler | Künye | Arşiv | Bize Yazın |
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin her hakkı mahfuzdur. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz. © Yeni Şafak Tasarım ve içerik yönetimi: Yeni Şafak İnternet Servisi |