T Ü R K İ Y E ' N İ N B İ R İ K İ M İ |
||
D Ü Ş Ü N C E G Ü N D E M İ | 8 MART 2006 ÇARŞAMBA | ||
|
Modern ailenin pamuk ipliğine bağlı olması ve bir çırpıda dağılıvermesi, salt ekonomik sebeplerle açıklanamaz. Unisex bireyler, aile kurmakta başarısız olmuşlardır.
TARIK TUFAN
CİNSİYETLERİ YOK ETMEK! İnsan olmak "üst varlık" alanının yanı sıra, kadın olmak ve erkek olmak da varoluşu, hayatı adaletli, ölçülü, doğru kurgulamanın etkenleri arasında yer alır. Bu açıdan bakıldığında eşcinsellik de modern dünyada insan hakları bağlamında tartışılmasına rağmen varoluş çizgisinde ortaya çıkan bir sapmadır. Temel hayat algılarını ve buna bağlı diğer değerleri etkilemesi bağlamında böyle değerlendirilebilir. Bu tercihlerin sosyolojik ve psikolojik sebepleri, hak bağlamı vs bu yazının konusu değildir. Burada asıl konuşulmak / tartışılmak istenen eşcinsellik değil, kadınların ve erkeklerin algı, tutum, davranış, hissediş bağlamında kendi cinsiyetlerinin temel karakteristiğinden uzaklaşmalarıdır. Sorunu şöyle de tanımlayabiliriz: Modern yüzyılda kadınlaşan erkekler ve erkekleşen kadınlar vardır ve bu durum her geçen gün daha da pekişmektedir. İnsanlar cinsiyetlerinden koparılmakta ve cinsiyetlerin hayata / varoluşa ilişkin ortaya koyması gereken davranış, tutum kodları da birbirine girmektedir. Çeşitli aktivist ve söylem hareketleri de bu cinsiyet tüketimini savunan, pekiştiren teorik öncüller geliştirmektedir. Egemen söylem, manipülatif bir şekilde cinsiyetlerarası farklılığın giderilmesini öne çıkarmaktadır. Cinsiyet ayrımcılığına karşı çıkmak başka şey, cinsiyetsizliği dayatmak başka bir şeydir. Zira cinsiyet farklılıklarını koruma çabası, kadın hakları ya da erkek hakları bağlamında bir adaletsizliği gerektirmez. Kadını kadın olarak tanımlamak ve kadın kimliğinin başat niteliklerini erkek kimliğine karıştırmamak kadının ve erkeğin psiko-sosyal açıdan korunması demektir. TÜKETİM TOPLUMU VE CİNSİYETLERİN KARIŞMASI Cinsiyet yitiriminin başlangıç göstergeleri kendisini tüketim biçimlerinde göstermektedir. Giyim kuşamda benzerlik bir süre sonra giyim kuşamın gerektirdiği hayat tarzını da etkilemektedir. Olayı şöyle basitleştirmek mümkün: Pantolon giymenin doğurduğu davranış tipolojisi ile etek giymenin doğurduğu davranış tipolojisi birbirinden ayrılır. Geniş anlamda giyim kültürünün doğurduğu sonuçlar demek de olayı açıklamak için yeter sebeptir. Tüketim çeşitlerindeki benzerlik arttıkça yaşam kültürü de aynılaşmaya başlayacaktır. Kullanılan kokular, saç biçimleri, aksesuarlar unisex etiketiyle piyasaya sürülmektedir artık. Unisex ibaresinin de bir çeşit cinsiyetsizleşme çağrışımı içerdiğini söyleyebiliriz. Bütün tüketimleri ve görünümleri, cinsiyete-özel tercihlerden sıyrıldıkça modernliğin dayatması da güçlenmektedir. Bazı fotoğraflarda yer alan kişilerin cinsiyetlerinin neredeyse ayırt edilemeyecek ölçüde olması da bunun çokça karşılaşılan göstergelerinden biridir. Tüketimin dönüşmesi, görünümün de dönüşmesine sebep olmaktadır. Bütün bunları önemsiz ayrıntılar olarak tanımlayanlar, insan-eşya ilişkisinin felsefî arkaplanını fark edememektedirler. Hayatın her aşamasında yer alan unsurların insanın ruhuna direkt -endirekt etki edebileceği artık ortak kabul / tespit düzeyindedir. Unisex'leşme ya da doğru ifadesiyle cinsiyetsizleşme kendini söylem düzeyinde de göstermektedir. İletişim araçlarının tümünde erkek ve kadın dili benzeşmeye başlamıştır. Birileri kalkıp da erkek ve kadın dili nasıl birbirinden farklı olabilir türünden itirazlar geliştirebilir. Oysa söylem tarzı da belirli cinsiyet renklerini de içinde taşır; ki bu, olaylara yaklaşım farkını doğuran önemli nedenlerden biridir. Kadın dili ve erkek dili kimi tercihler bağlamında, söylemin duygusu, seçilen ifadeler, söyleyiş biçimi vs ayrılıklar içerir; ki, olayı anlatmak ve anlamak bağlamında birbirinden ayrılır. Cinsiyetlerin anlamlandırma farkı budur. Herhangi bir olayın, olgunun dikkate değer taraflarının da belirleyicilerinden biri cinsiyetlerin farklılığına dayanır. VAROLUŞUN DENGESİNİ BOZMAK Modernlik dayatması olarak cinsiyetsizleşme, hayatı anlamak ve aktarmak, diğer bir deyişle söylem üretmek aşamasında da tektipleştirmekte, hayatın renklerini çalmaktadır. Söylemdeki cinsiyet etkisi özellikle hukuk algısında da tartışılmaktadır. Kadın ve erkek yargıçların yasaları okuma biçimi de farklılaşabilir veya olayları niteleme ölçütleri de değişebilir. Hangi söylem biçimlerinin cinsiyetlerin üzerinde gelişmesi gerektiği de farklı bir mülahazanın konusu olabilir. Tüketim biçiminin ve söylemin cinsiyetsizleşmesi, bir aşama ileride insanın kendini konumlandırma, sosyal ilişkiler kurma ve sosyal gruplara katılıp işbölümüne girişme aşamasında da etki oluşturmaktadır. Daha açık söylersek; kadın ve erkek olmanın gerektirdiği psiko-sosyal konumlandırmalar da ölçüsünü yitirme tehlikesiyle karşı karşıya kalmaktadır. Varoluşun dengesi, kadın ve erkek cinsiyetleri üzerinde kurgulanmıştır. Bu denge üzerindeki herhangi bir oynama kelimenin tam anlamıyla gerçeğin üzerini örtmek ve insana zulmetmek demektir.Bu durumu şöyle de açmak mümkün: Anne olmak ya da baba olmak duygusu, cinsiyetsizleşmenin dayattığı yeni davranış biçimleri yüzünden etkilenmekte ve aile kurgusu, temel değerleri bağlamında dönüşmektedir. Modern ailenin pamuk ipliğine bağlı olması ve bir çırpıda dağılıvermesi, salt ekonomik sebeplerle açıklanamaz. Unisex bireyler, aile kurmakta ve aileyi devam ettirmekte başarısız olmuşlardır. Bir kadın ve bir erkek olarak yaratılan insanoğlu, bu dengeyi kaybetmektedir. Bu durumun antitezi insanların kadın ve erkek cinselliğini teşhir boyutunda sergilemesi değildir. Cinsiyete sahip çıkmak teşhir etmek anlamına da gelmez. Başta söylediğimiz gibi bir kadın veya bir erkek olmak, üreme özelliğinden çok daha ötede varoluşu her aşamasıyla konumlandırma niteliği ile ilgilidir. Modern otoritenin cinsiyetler üzerindeki tahakkümü yeni bir tür yaratmaya kadar uzanabilecek felsefî arkaplan taşır. Doğal olarak bu yeni türün tüm tüketim alışkanlıklarını, sosyal ilişkilerini, etkilere verecekleri tepkileri de aynı otorite kaynağı belirleyecektir.
|
|
Ana Sayfa |
Gündem |
Politika |
Ekonomi |
Dünya |
Kültür |
Spor |
Yazarlar Televizyon | Sağlık | Bilişim | Diziler | Künye | Arşiv | Bize Yazın |
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin her hakkı mahfuzdur. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz. © Yeni Şafak Tasarım ve içerik yönetimi: Yeni Şafak İnternet Servisi |