Bugünkü Yeni Şafak |
|
|
Allah'ın Şahitliği
Ailenin İzni ve Nikâh
* Hocam izin verirseniz size bir soru sormak istiyorum,bir genç bay ile bayan birbirlerini sevdikten sonra ve birbirleriyle evlenmeye kendi aralarında karar verdikten sonra, ve bu kararlarını Allah'ı şahit tutarak verdiklerinde, ailelerin izni olmaksızın nikahlı sayılırlar mı, elele tutuşabilirler mi? Kısaca cevaplarsanız çok sevinirim. Hocam, Allah razı olsun, çalışmalarınızda başarılar dilerim. Allah kolaylık versin... (E. Can) Ele almakta biraz geciktiğim sorunuzu, evlilik kararını kim verecek ve evliliğin duyurulması açılarından cevaplandırmak doğru olacaktır. Evlilik Kararının Sahibi Hanefi Mezhebi'ne göre, ergin (reşit) kişiler, kendi kararlarını kendileri verirler. Birbirlerini seven ergin bay ve bayan, birbirleriyle evlenme kararlarını kendi aralarında elbette verebilirler. Ancak, evlilik olayının gerçekleşmesinde geleneksel olarak genellikle aileler de devreye girmektedirler. Bu konuda normal olarak ailelerin onayıyla hareket etmekte büyük yarar vardır. Ailelerin tecrübeleri ve yapılacak evliliğin sürdürülebilmesindeki katkıları yeni evlenen çiftler için birçok kolaylık sağlar. Ama ailelerin onayı, ergin kişilerin evlenmesinde hukuken zorunlu değildir. Bülûğ çağına gelmiş kişilerin evlendirilmesi konusunda, kız ve erkekler için farklı görüşler belirtilmiştir. Ergenlik çağına gelmiş erkeklerin kendi irade beyanıyla evlenebileceği ittifakla kabul edilmiştir; velisi onu, rızası dışında evlendirme hakkına sahip değildir. Dul kadın için de aynı hüküm benimsenmiştir. Kızların evlendirilmesine gelince, İmam Malik ve Şafiî'ye göre, ergenlik çağındaki kızı, babası cebren evlendirme hakkına sahiptir. Bu fakihler, nikâhla ilgili âyet ve hadislerde geçen "evlendirin" ifadelerini ve kızların tedbirsiz davranıp kendilerine ve ailelerine zarar getirebileceklerini dikkate almışlardır. Yine onlara göre, büluğ çağına gelmiş de olsa, kız ve kadınlar, velilerinin izni olmadan ve bizzat irade beyanlarıyla evlenemezler; evlenirlerse, bu evlilik muteber olmaz. Bu anlayışta olan yörelerde örf böyle yerleştiğinden, töre kuralları sıkı biçimde uygulanır. Toplumsal yapının bir ürünü olan bu anlayışın bir kaynağı da, işte bu görüştür. Ebu Hanife ise, büluğ çağına (ona göre 17 yaşını doldurup) gelmiş bir kızı hiç kimsenin zorla evlendiremeyeceğini benimsemiştir. Ebu Hanife'nin dayanağı, "Açıkça izin alınmadan dul kadın, rızası anlaşılmadan bekâr kız evlendirilemez" (Buharî, nikâh, 40; Müslim, nikâh, 64; Ebu Davud, nikâh, 23) hadisidir. Ebu Hanife'ye göre, büluğ çağındaki bir kız, velisinden izin almadan ve kendi irade beyanıyla evlenebilir. Osmanlı Hukuk-ı Aile Kararnamesi (m.8) ve Türk Medeni Kanunu (m.124) bu görüşü benimsemiştir. Şahitlik ve Nikâh Evlilik kararı verildikten sonra, sıra nikâh yapılmasına gelir. Evlilik, nikah yapmakla açıklık ve meşruiyet kazanır. Çünkü evliliği, zinadan ayıran en temel unsurlar, açıklık ve meşruiyettir. Evlilik açık, zina daha çok gizli bir olaydır. Nikâh, kadın-erkek ilişkisine hukukîlik yanında, ahlâkîlik de kazandırır. Nitekim Hz. Peygamber (s.a.), "Helal ile haramı ayıran, nikâhtaki tef ve sestir (yani eğlence ve duyurudur)" (İbn Mace, nikâh, 20) buyurarak, bu durumu çok güzel ifade etmiştir. Evlilikteki açıklık, şahitler huzurunda yapılması ya da ilan edilmesi suretiyle olur. Şahitler, hem evliliğin yapılmasına tanıklık ederler, hem de evliliğin kamuya açık olarak gerçekleşmesini ve böylece herkesin evlenen çiftleri duyup öğrenmesini sağlarlar. Ama yalnızca iki şahit huzurunda âdetâ gizlilik içinde bir nikâh da olmamalıdır. Allah'ın şahitliğinde evlilik olmaz. Allah, elbette her şeye şahittir. Ama nikâhta istenen, Allah'ın değil, insanların şahitliğidir. Dünyevî bir kurum olan evliliği, önemli olan, insanların bilmesidir. Bazıları da, melâikenin ya da evliyanın şahitliğini yeterli görmeye çalışırlar. Unutmamalıyız ki, melâikenin veya evliyanın şahitliğindeki nikâh, sonunda şeytanların şahitliğinde biter. Bu tür beraberliklerin, insanlardan saklanmak istenen muhtemelen taraflardan birinin ya da çevredekilerin bilmediği ya da bilmesini istemedikleri bir ya da birkaç yönü vardır. İmam Malik'e göre, evlenme akdi yapılırken şahitlerin bulunması şart değildir. Ancak gerdekten önce evliliğin ilan edilmesi, çevreye duyurulması şarttır. Hz. Peygamber (s.a.) evliliğin eğlenceyle duyurulmasını istemiştir: "Şu nikâhı ilân edin. Onu camilerde yapın. Nikâh dolayısıyla tefler çalın." (Tirmizî, nikâh, 6; Nesâî, nikâh, 72) Düğün yapılması ya da nikâhın toplumun da yer aldığı bir mecliste ya da salonda yapılması, onun duyurulması demektir. Hadiste geçtiği gibi, nikâhın camide yapılması, bir zorunluluk değildir. Hz. Peygamber (s.a.) döneminin toplanmaya en elverişli yerlerinden biri olması dolayısıyladır. (Hz. Peygamber dönemi evlilik törenleri ve düğünler için bk. Nebi Bozkurt, Hadiste Folklor Eğlence, İstanbul 1997, s. 56-67, İFAV yayını) Türkiye'de, önce medenî, sonra da dinî nikâh yaptırarak, Yüce Allah'ın belirttiği "sorumluluğu ağır söz" (Nisa, 21) sağlamca gerçekleştirilmiş olur.
|
|
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Arşiv Bilişim | Dizi | Çocuk |
© ALL RIGHTS RESERVED |