Bugünkü Yeni Şafak |
|
|
AB'deki anayasa ve bütçe krizi, Türkiye'yi yeniden Avrupa'nın gündemine taşıdı. Müzakerelerin 3 Ekim'de başlaması kesin. Ancak üyelik için 10-15 yıldan uzun süreler konuşulmaya başlandı.
AB'de anayasa ve bütçe konusunda çıkan kriz, birliğe üye ülkelerin yönetim düzeyinde ve kamuoylarında Türkiye'yi yeniden ana gündem maddesi haline getirdi. Tartışmalar, "3 Ekim'de başlayacak müzakerelerin ertelenmesi" ve "Türkiye'nin tam üyelik süreci veya tam üyelikten başka alternatif öneriler" şeklinde iki ana konuda yoğunlaşıyor. Müzakereler ertelenmeyecek ama... "Müzakerelerin ertelenmesi" önerisi, AB ülkelerinde kabul görmüyor. AB liderlerinin 17 Aralık 2004'te bu kararı aldıkları ve bu sözden dönülmesinin AB fikrine zarar vereceği vurgulanıyor. İngiltere'nin AB Daimi Temsilcisi Michael Aron, bu görüşü, British Council tarafından İngiltere seçimlerini değerlendirmek üzere Brüksel'de düzenlenen bir konferansta kesin bir dille söyledi. Aron, "Türkiye ile 3 Ekim'de müzakerelerin başlaması kesindir. İngiltere, AB'nin genişlemesinde kararlı, bu zamanla Bosna, Makedonya'yı da kapsayacak" dedi. Aron, AB içindeki finansal sürecin de Türkiye'yi zorlayacağını söyledi. Sarkozy: Genişleme beklesin Türkiye ile müzakerelere başlanmasını engellemenin mümkün olmadığını görenler de, tam üyeliği engellemek için AB'deki anayasa ve bütçe krizini kullanıyorlar. Bunlardan en güçlüsü de Fransa'da iktidardaki Halk Hareketi Birliği (UMP) lideri ve İçişleri Bakanı Nicolas Sarkozy. Fransa'nın gelecek dönem Cumhurbaşkanı gözüyle bakılan Sarkozy, anayasa referandumu sonuçlarını görüşmek üzere dün kendisini makamına davet eden Başbakan Dominique de Villepin'den de, "AB genişlemesinin askıya alınmasını" istedi. Sarkozy, "Her ülke, AB üyesi olmak için ehil değil. AB kurumları yenilenene kadar AB genişlemesini askıya almak gerekir. Müzakereler çok ileri gittiği için bu söylediklerim Bulgaristan ve Romanya'yı içermiyor" dedi. Rasmussen: 2025'e kalabilir
"Genişlemenin askıya alınması" ifadesi aslında "Türkiye'nin üyeliğinin geciktirilmesi" anlamına geliyor. Bu baskı, Türkiye'nin üyeliğine destek veren Avrupa Birliği'ndeki sosyalist ve sosyal demokrat partileri de etkiliyor. AB'deki tüm sosyalist ve sosyal demokrat partilerin üyesi olduğu Avrupa Sosyalist Partisi'nin (PES) Başkanı Poul Rasmussen, Viyana'da Der Standard gazetesine veridği demeçte Romanya ve Bulgaristan'ın AB üyesi olacağını söyledi. "Türkiye'nin durumunun farklı olduğunu" belirten Rasmussen, "Müzakerelerin 3 Ekimde başlamasında bir değişiklik yapılamaz, ama katılım daha ileri bir tarihe kayacaktır. Bir kuşak geçmesi gerekecek, yani 20-25 yıl. 2025 ya da 2030 yılına kadar" dedi.
|
|