Bugünkü Yeni Şafak |
|
|
Daha ne tabular
yıkılacak, göreceğiz
Ermeni meselesiyle ilgili bilimsel konferansın bütün engellemelere rağmen toplanabilmesinden sonra konferansı düzenleyen üniversite rektörlerinin yaptıkları açıklamayı biliyorsunuz. "Nihayet gerçekleştirebildik, sırtımızdan bir yük kalktı" dediler. Toplantıya katılan bazı bilim insanları da bu toplantının gerçekleşmesiyle bir tabunun daha yıkıldığını dile getirdiler. Toplantının ertesinde Avrupa Parlamentosu, Ermeni katliamıyla ilgili olarak "Soykırımı tanıyın" kararını, tavsiye niteliğinde de olsa genel kurulda kabul etti. Aslında, Ermeni meselesiyle ilgili tabunun kırılabilmesi biraz gecikmiş oldu. Belki 70-80 yıllık bir gecikme... Bu konferansa katılan ve bir konuşma yapan sevgili dostum Gündüz Vassaf, toplantıyı değerlendirdiği yazısında, Ermenilerin sadeceDoğu Anadolu'dan değil Türkiye'nin her tarafından zorunlu göçe tabi tutulduğunu 60 yaşında öğrendiğini söylüyordu. Aslında bu sözler, özellikle Türkiyeli aydınların kendi memleketlerine, geçmişlerine ve yaşadıkları coğrafyaya ne kadar yabancı olduklarını göstermesi açısından ibret verici ve birçoğumuz için de geçerli. Gündüz'ün yazısını okuyunca ben de bu soruyu kendime sordum. Sadece Ermeni meselesiyle ilgili değil, birçok konuda kendime birçok soru sordum. Cevaplarım beni hiç mutlu etmedi. Tabii bunun en önemli nedeni bizim kuşağın resmi yalanlarla büyümüş olması... Hatta çocuklarımızın da kısmen hatta tamamen bu resmi yalanların etkisinde kalmış olması. Alevilik artık Türkiye'de büyük ölçüde tabu olmaktan çıktı ama diyelim bundan 15-20 yıl önce böyle miydi? Varlık vergisi olayını kaç yıl sonra öğrenebildik? 1942-44 yılları arasında gayrimüslüm vatandaşlarımızın, varlık vergisi adı altında yüklenen vergileri ödeyemedikleri için Doğu Anadolu'da zorunlu çalışmaya gönderildiğini kaçımız doğru dürüst biliyoruz? 1980'li yıllara gelinceye kadar Türkiye'de, kendilerine Kürt diyen ve Kürtçe diye bir dili konuşan insanların, herkes gibi bu ülkenin vatandaşı olan insanların yaşadığını ve onların sorunlarını kaç kişi biliyordu? Peki Doğu ve Güneydoğu Anadolu'da yaşayan insanlarımızın hangi şartlarda yaşadıklarını merak ettik mi? Türkiye'de tabu çok. En önemli tabularımızdan bir olan Kürt meselesine bakarsak iç içe birçok tabunun olduğu görülür. Mesela, meselenin siyasi ve kültürel yanı bir tarafa, Doğu ve Güneydoğu'nun, ülkenin diğer bölgeleriyle arasındaki sosyal ve ekonomik farklılıklarla ilgili uzun yıllar bilgi sahibi olamadık. Bölgenin ekonomik ve sosyal durumu adeta bir sır gibi gizlendi. Gerçeklerin dile getirilmesi çeşitli yollarla engellendi. Bu bögeye fabrika, yol, havaalanı, okul, hastahane ve diğer yatırımların neden yeterince yapılmadığı ya da hiç yapılmadığını Türkiye insanı nedense hiç merak etmedi. Bunun güvenlik nedeniyle olabileceğini acaba kaç kişi düşünmüş olabilir? Çok uzak değil, 1995-96 yıllarında Türkiye'nin her tarafında cep telefonu şebekesi yapılmışken, güvenlik gerekçesiyle bazı bölgeler bu imkandan yoksun bırakılmıştı. O tarihlerde bölgede dolaşırken bunu bizzat yaşadığım için iyi biliyorum. Şimdi Milliyet gazetesi Doğu ve Güneydoğu Anadolu'da uzun yıllardır yaşanan sağlık rezaletini, o da Sağlık Bakanı'nın açıklamaları ile açıklayarak bir tabuyu daha kırmaya çalışıyor. O bölgelerde durum zaten hep böyleydi. Sorun 1960'lardan sonra bazı filmlere ve romanlara konu olmuştu o kadar. Gazete, Hakkari'nin durumu için "Bir şehir komada" başlığı atmış. Ertesi gün de bölgenin diğer şehirlerindeki sağlık sorunlarını dile getirmiş. Durum Afrika'nın birçok bölgesinden daha vahim. Görmezden gelinirse böyle bir sorun olduğu da ortaya çıkmaz, anlaşılmaz. Cumhuriyetten bu yana yapılan da bu olmuş. Bölgeye sadece asayişle ilgili yatırımlar yapılmış. İnsanlar düşünülmemiş. Milliyet her nasılsa bu tabuya yüklenmeye karar vermiş ve devam etmiş: Hakkari'de 19 uzman doktorun görev yaptığını, oysa 64 uzman hekimle 94 pratisyenin olması gerektiğini belirtmiş. Başka bir haberde ise, bölgede 7 binin üzerinde korucu olduğuna dikkat çekmiş. Devlet, asayiş gerekçesiyle beslediği bu korucu ordusuna ödeyeceği paralarla belki de o ilde sağlık sorununu çözebilirdi. Ama bunu yapmamış. Bu bilinçli bir tercih. Tabii gazete bu kadarını söyleyemiyor. Sağlık Bakanı da gerçeği saklamaya tevessül etmemiş. Akdağ, Ağrı'da 158, Van'da 337, Siirt'te 85, Batman'da 73 ve Şırnak'ta 61 uzman hekim olması gerektiğini, ancak bu illerde sırasıyla 46, 140, 24, 41 ve 24 uzman hekim bulunduğunu söylemiş. Gazete bu bilgilere, 'Utanç tablosu' diyor. Siz bir de o bölgede o şartlarda yaşayan insanların durumunu düşünün. "Kürt sorunu neden bu kadar önemli bir mesele haline geldi?" sorusunu kendi kendinize sorun. Biraz daha gayret... Türkiye'nin üzerindeki örtüler kaldırıldıkça daha ne gerçekler ortaya çıkacak, ne tabular yıkılacak, göreceğiz. "Nasıl olmuş da bu gerçeklerden haberdar olmamışız" diyeceğiz.
|
|
Dünya | Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon Sağlık | Arşiv | Bilişim | Dizi |
© ALL RIGHTS RESERVED |