Bugünkü Yeni Şafak |
|
|
Tahammül kültürü
Hep söylenen bir söz vardır, "Demokrasi, tahammül ve diyalog rejimidir" diye. Doğrudur, demokrasinin temeli farklı olanın tolere edilmesine, aykırı olanın sürecin içine katılmasına dayanır. Yoksa türdeş ve hemfikir olan unsurlar arasında çoğu zaman bu derece tolerans ve tahammüle gerek olmayabilir. Önemli olan farklılıkların ve aykırılıkların çatışmaya dönüşmeden sosyal ve siyasal sistem içinde bir şekilde yaşatılabilmesidir. Türkiye, medeniyet kökleri itibariyle hoşgörü ve tahammülü sergileyebilmiş bir ülke. Dünyanın birçok yerinde siyah-beyaz, kadın-erkek gibi en temel ayrımlardan, ideolojik ve dini kutuplaşmalara kadar geniş bir yelpazede tahammülsüzlük ve çatışma kol gezerken, bu toprakların medeniyet tarihinde genel atmosfer "uzlaşı" üzerine kuruluydu. Türkiye'nin yakın tarihinde tahammül ve tolerans konularında ciddi sıkıntılar yaşanmıştır, ama bugün gelinen nokta hâlâ bazı özelliklerimizi yitirmediğimizi ortaya koyuyor. İki örnek: Hatay'daki Medeniyetler Buluşması programıyla, İstanbul'daki Ermeni Konferansı. İstanbul'daki konferansın ertelenmesi ve durdurulması bu ülkedeki otorite merkezli eğilimlerin bir tezahürüdür, Erdoğan'dan Gül'e kadar birçok kişi de bu toplantının yapılmamasının Türkiye'nin ne kadar aleyhine olduğunu, Türkiye'yi suçluluk psikolojisine iteceğini vurguladılar. Neticede toplantının sorunlu da olsa yapılabilmesi yine tahammül ve toleransın, yani demokrasinin bir zaferidir. Burada konuşulanlar resmi tarihe, resmi ideolojiye uymayabilir, ciddi rahatsızlığa da sebep olabilir. Ancak yapılamaması ve bir kısım meselelerin gizleniyormuş gibi olması, ne resmi ideolojinin lehinedir, ne de bir kısım kamusal hassasiyetlerin. Artık klasik fayda-zarar denklemleriyle yol yürünemiyor. Devletin de, milletin de, vatanın da selameti farklı tavır ve duruşları gerekli kılıyor. Geçmiş tavırlarla işi sürdürmek daha tahripkar sonuçlar veriyor. Konferans etrafında koparılan gürültü, bu işi engellemeye çalışanların amaçlarının tam tersine bir sonuç doğurmuş ve gereksiz bir propaganda malzemesi oluşturmuştur. Bu konferansta konuşulanların gerçekleri yansıtmaması, bilimsel objektifliğe sığmaması ya da çok önyargılı olması engellenmesini gerektirmez. Çok saçma düşünceler bile kendi konuşulma zeminlerini üretebilmelidir. Ancak tahammül duygusu "sınırsız" da değildir. Tahammül "saflık" olarak da algılanmamalıdır. Bu tür bilimsel toplantılar çoğu zaman çok farklı aktörlerin başka amaçlarına hizmet eder duruma da gelebiliyor. Yani sosyo-kültürel bir etkinlikten siyasal ve hukuksal neticeler devşirmek isteyenler de çıkabiliyor. Hiçbir konu soyut ve teorik olarak kalmıyor, sınırlarını aşıp daha somut ve pratik sonuçlar doğuruyor. Bu noktada meseleyi diğer faktörlerden soyutlayarak düşünmek de bazen bir yanılgı olabiliyor. Mesela bugün Batı Trakya'da Türklerin asimilasyonu ve sürgünü konulu bir konferans düzenlemek hiç de kolay değildir. AB üyesi Bulgaristan buna muhtemelen izin vermez. Ya da soykırım iddialarının bulunduğu diğer ülkelerde bu işi yapmak oldukça zordur. Eğer konunun tarafları mevcut değilse ya da siyasal/hukuki sonuçlar ortaya çıkmayacaksa kültürel bir etkinlik olarak bu tür etkinliklere izin verebilirler. Bunu hâlâ devletin âli menfaatlerinin ya da ulusal güvenliğinin bir parçası olarak görün birçok ülke vardır. Medeniyetler Buluşması programının ise Hatay'ın kültürel ve turistik imajına dönük bir çalışma olduğu anlaşılıyor. Yoksa dinler arası diyalog kabilinden bir etkinlik değil. Bu noktada farklı din mensuplarının bir araya gelerek diyalog kurmaları doğaldır, bazen birileri dinlerin bir araya gelip artılarını eksilerini değerlendirme toplantısı gibi meseleyi takdim ediyor ki, bundan daha anlamsız bir çaba olamaz, çünkü her din kendi sabiteleri üzerinde yükselir. Türkiye'nin demokratikleşme sürecinde tahammül ve tolerans kültürünün gelişmesi hepimiz için yararlıdır. Diyalog zemini gelişmedikçe demokrasinin hiçbir kurumu ve kuralı uzun süreli ayakta kalamaz. Ancak yine tekrar etmem gerekir ki, tahammül ve toleransı bir "taviz", bir "başkalaşım", bir "sınırsızlık" gibi görmek de yanlıştır. Özgürlükler nasıl bir kısım sınırlara tâbiyse, tahammül de belli sınırlara sahiptir. Bunu zorlamak bazen sınırların daha daralmasına sebep olur.
|
|
Dünya | Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon Sağlık | Arşiv | Bilişim | Dizi |
© ALL RIGHTS RESERVED |