Bugünkü Yeni Şafak |
|
|
Özel okulların teşviki...
Eğitim öğretim hizmetlerinin devletin üstlenmesi gereken temel bir hizmet türü olup olmadığı siyaset teorisinin tartışmalı konularından biridir. En genel anlamda liberal teori, devlete mümkün olduğu kadar sınırlı bir görev yüklemekte ve bu hususta da bireylerin tek tek veya grup halinde altından kalkamayacakları toplumsal faaliyetleri temel bir görev olarak devlete bırakmaktadır. Mesela savunma gibi, dış politika gibi, adalet gibi hizmet alanları bireylerin üstesinden gelebilecekleri alanlar değildir. Bunları her halükarda devlet üstlenmelidir. Buna karşılık toplumcu yaklaşımlar pek çok hizmeti devlete bırakmaktadır. Bunlardan özellikle eğitim ve sağlık hizmetleri öne çıkmaktadır. Bunun basit ve anlaşılabilir bir mantığı ve gerekçesi var. Deniyor ki şayet devlet eğitim ve sağlık alanında sorumluluk almaz sadece düzenleyici olarak bulunursa toplumun eğitim ve sağlıktan maksimum düzeyde faydalanması ve kalkınmanın temini mümkün olmaz. Çünkü bu alanda yatırım yapacaklar özel sektör mantığı ile faaliyet göstermek zorunda olduklarından parasal ilişkiler gündeme gelecek ve alacakları eğitim ve sağlık hizmetinin faturasını ödeyemeyenler hizmet alamayacaklardır! Bu basit mantığın ötesinde özellikle eğitim hizmetlerinin topluma ve bireylere bırakılmamasının bir de ideolojik gerekçesi var. Bir ulus devlette farklı kişilikte bireylerin yetiştirilmesine müsaade edilemez, zira önemli olan ulusun bireylerinin standart ve tek tip eğitim almaları ve bu yolla herkesin ortak bir duygu, düşünce ve zihniyete sahip olmasıdır. Kültürel çoğulcuk ve farklılık değil tek tip oluş önemlidir! Bizdeki "Tevhid-i Tedrisat"ı da bu mantık temelinde değerlendirmek gerekir. Yoksa Tevhid-i Tedrisat'ın amacı herkesin eğitim hizmetinden yararlanması ve kimsenin bu hizmetten ekonomik ve diğer sorunlar nedeniyle yoksun kalmaması değildir. Devlet herkese tek tip eğitim vermeli, herkes standart eğitim programından geçirilmeli… Bu anlayış eğitim hizmetlerinin her durumda devletin tekelinde olmasını gerektirmiştir. Nitekim Türkiye'de devlet kontrolünde dahi olsa özel okullar bir türlü gelişmemiş ve her zaman bu kurumlara şüphe ile bakılmıştır. Bu alanda dershanecilik büyümüş ancak bu kurumlar devletin eğitim yükünü hafifletmemiştir. Bir özel okulun açılmasının, işletilmesinin ve yürütülmesinin ne kadar zor bir iş olduğunu konunun ilgilileri iyi bilirler. Öyle bir dar alan bırakılmaktadır ki özel okullarla devlet okulları arasında nerede ise hiçbir bir fark kalmamaktadır. Devlet Tevhid-i Tedrisat sistemi temelinde özel okullarda bile farklı bir müfredat, program ve yönteme asla müsaade etmemektedir. Bitmez tükenmez teftişler, devamlı açık aramalar, farklılığa asla tahammül edememeler müteşebbisleri usandırmakta ve bu alanın gelişmesinin önüne büyük bir bariyer konulmaktadır. Şimdi hükümet özel okulların önünü açmak için bir tasarı hazırlamış ve son derece önemli sayılabilecek tedbirler getirmek yoluna girmiştir. Özel okul masraflarının gelir vergisinden düşülmesi, özel okul açma izninin valiliklere verilmesi, devletin özel okula giden çocukların ailelerine kredi yardımı yapması, su ve doğalgaz gibi masrafların devlet okullarında olduğu gibi düşük tarifeden hesaplanması, bu okullarda ücretsiz eğitim gören çocuk sayısının artırılması gibi bir dizi yenilik getirilmektedir. Bu Türk eğitim sistemi için çok önemli bir yenilik ve adım olacaktır. Türkiye'de yüzde birler civarında olan özel okullaşmanın payının Avrupa Birliği ülkelerinde olduğu gibi yüzde yirmilerin üzerinde çıkarılması bir zorunluluk olduğu gibi aynı zamanda bir özgürlük sorunudur.
|
|
Dünya | Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon Ramazan | Arşiv | Bilişim | Dizi |
© ALL RIGHTS RESERVED |