T Ü R K İ Y E ' N İ N B İ R İ K İ M İ |
||
Y A Z A R L A R | 20 ARALIK 2005 SALI | ||
|
ABD'nin yeni Ankara Büyükelçisi Ross Wilson dün Türk-Amerikan İş Konseyi (TAİK) üyeleri ile bizim de aralarında bulunduğumuz dâvetli gazeteciler önünde konuştu. İtimatnamesini sunması üzerinden geçen sayılı günlerde, Wilson, hareketli bir trafiğin tam ortasındaydı. Amerikalı diplomatın Türkiye'de geçireceği günler, hiç kuşkunuz olmasın, bundan böyle de hareketli olacak. İkili ilişkilere yansıyan sorun Türkiye'nin kendisinden kaynaklanmıyor; temel sebep, ABD'nin Türkiye'yi de içinde barındıran bölgeye duyduğu normalin ötesindeki bir ilgi. Bu ilginin en sert örneği Irak'ta süregiden işgalde kendini belli ediyor; Suriye ve İran'ı da göz hizasında tutuyor ABD. Irak'ta işlerin iyi gitmemesi, George W. Bush'u 'özür' dilemek zorunda bırakan can kayıpları, ABD içinde yönetimin uğradığı itibar erozyonu, dünyada yükselen Amerikan karşıtlığı... Bütün bu olumsuz gelişmelere rağmen, Washington, bölgeye dönük ilgisini kesmeye niyetli görünmüyor. Böyle olunca da, ister istemez, Türkiye'yi 'stratejik' öncelikleri içerisinde değerlendiriyor ABD. Washington'un 'stratejik' hesapları içerisinde yer almak Türkiye açısından hoş bir şey değil. Washington'dan bölgeye bakanlar, düşünce üreten kuruluşlarda Amerika'ya politika çizenler, bu bölgenin hassasiyetlerini de, Türkiye'nin önceliklerini de yeterince değerlendirebilmekten uzaklar. ABD'nin çıkarlarıyla Türkiye'nin çıkarları her zaman üst üste çakışmıyor; Washington buna rağmen baskıyı sürdürdüğünde kendi kendini 'sürprizler' ile karşılaşmaya mahkum ediyor. Bu tür bir çıkar-çatışması '1 Mart tezkeresi' sürecinde yaşandı. ABD ile iyi ilişkileri ön planda tutan Ak Parti hükümeti de arzuladığı halde, Meclis geçit vermediği için, tezkere çıkmadı. Sonrasında yaşananları Amerikalılar bizim kadar bilmiyorlar: Hükümet, o tezkerenin ardından, Amerikan askerlerinin Türk topraklarında konuşlanması dışında Washington'un her istediğini kabul etti, Meclis'e de ettirdi. Buna karşılık, bazı Amerikalı yetkililer, 1 Mart tezkeresi yüzünden Türkiye'yi cezalandırma derdine düştüler. Washington'da sarf edilen rencide edici sözler yetmezmiş gibi, Kuzey Irak'ta subaylarımızın başına çuval da geçirildi. Yeni büyükelçi Wilson'un bilmesinde yarar olan nokta şu: Halkı, hükümeti ve medyasıyla Türkiye, başka yerlerde yaşandığına benzer bir körü körüne Amerikan düşmanlığının esiri değil; her ülkede olması gereken ölçüler içerisinde değerlendiriliyor ikili ilişkiler burada. Ancak, Washington'da ve Ankara'da, Amerikan çıkarlarını temsil eder görüntüsü altında, 'intikam' peşinde koşan tipler bulunuyor. İkili ilişkileri koparma pahasına... Büyükelçi Wilson, öncelikle, kendi elindeyse kollarını sıvayıp kendi elinde değilse hükümetini zorlayarak, bu 'ayrık otlarını' temizlemekle işe başlamalı. Türkiye'nin bu bölgede üstlenebileceği görevler var elbette; tarihsel bağlar yanında coğrafî konumu da bunu zorluyor. Ancak, Türkiye bu görevleri çok uzaktaki bir başka ülke nâm-ı hesabına üstlenemez; böyle bir şey yapmaya kalktığında en başta bölgeden olumsuz tepki alacaktır. ABD, bütün dünyada tepkilere yol açan kendini bir imparatorluğa dönüştürme projesinden vazgeçtiğini en iyi bir takvime bağlı olarak bölgeden çekilme kararıyla dışa vurabilir. Vurmalıdır da. Diplomatlar ülkeleri kadar güçlüdür. Büyükelçi Wilson, Amerikan-karşıtlığının bütün dünyada yükseldiği, Bush'un kendi halkından birbiri ardına özürler dilemek zorunda kaldığı bir ortamda Ankara'ya gelmiş oldu. Bush yönetiminin yalnız ABD içinde yaldızı dökülmüyor, yönetim yüzünden tek süpergüç durumundaki ABD de itibar kaybediyor. Karşısına çıktığı topluluk önünde, bu gidişi tersine çevirme çabasına öncelik vereceğini ifade etti Wilson; daha fazlasını yapmak zorunda hissetmeli kendini... ABD'de birileri Türkiye'ye karşı izledikleri politikalar yüzünden de 'özür' dilemek zorunda değil mi? Amerika'nın yeni Ankara Büyükelçisi Ross Wilson buraya atandığı için mutlu ve memnun göründü; daha öncekilerle mukayese kabul etmez güçlükte bir görevi olduğunu bilmeli... Ancak, Türkiye'yi, Türk halkını, hassasiyetlerini iyi kavrar ve Washington'u o istikamette uyarmayı başarırsa, tarihi epey eskiye dayanan Türk-Amerikan ilişkilerini yeniden doğru bir zemine oturtmaya katkıda bulunabilir. İki ülkenin çıkarları yönünde...
|
|
Ana Sayfa |
Gündem |
Politika |
Ekonomi |
Dünya |
Aktüel |
Spor |
Yazarlar Televizyon | Sağlık | Bilişim | Diziler | Künye | Arşiv | Bize Yazın |
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin her hakkı mahfuzdur. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz. © Yeni Şafak Tasarım ve içerik yönetimi: Yeni Şafak İnternet Servisi |