|
|
Kur'an-ı Kerim'de Amel-i
Salihle Bağlantılı Bazı Kavramlar
Bugünkü yazıda, Kur'an-ı Kerim'in çok temelli kavramlarından biri olan amel-i sâlihi, olumlu ilişkiler içinde olduğu iman, takva ve tövbe kavramları ile olumsuz ilişkiler içinde olduğu imanın karşıtı olan şirk, küfür ve nifak kavramları çerçevesinde ele almak istiyoruz. İman/Amel-i Sâlih İlişkisi Bir amelin sâlih amel olabilmesi için, iman zorunludur: "Şu halde kim mü'min olarak bir salih amel işlerse, çalışması asla inkâr edilmez. Şüphesiz biz onu yazmaktayız." (Enbiya, 21/94. Ayet mealleri için bk. www.kuran.gen.tr, Türkiye Diyanet Meali, yaptığımız bazı küçük değişikliklerle) İman-sâlih amel ikilisi, tam 52 âyette birlikte yer almıştır. (Örnek olarak bk. Bakara, 2/25, 82, 277; Ali İmran, 3/57; Nisa, 4/57, 122, 173) Bu birliktelik, ikisi arasında tamamlayıcı bir ilişki bulunduğunu hatırlatır. Buna göre; iman, sâlih amele götürür; sâlih amel de, imanın sonucudur. (iman > < sâlih amel) Aslında Kur'an-ı Kerim'deki âyetler dikkatle incelenirse, İslâm dininin temelde iman ve amel-i sâlihten ibaret olduğu görülebilir: "Toplanma vakti için Allah'ın sizi toplayacağı günü düşün. O gün, aldanışın ortaya çıkacağı gündür. Kim Allah'a inanır ve salih amel işlerse, Allah onun kötülüklerini örter ve onu içinden ırmaklar akan, ebedi kalacakları cennetlere sokar. İşte bu büyük başarıdır." (Tegabün, 64/9); "İman edip salih amel işleyenleri, karanlıklardan aydınlığa çıkarmak için size Allah'ın apaçık âyetlerini okuyan bir peygamber gönderdi. Kim Allah'a inanır ve salih bir amel işlerse, Allah onu, içinden ırmaklar akan, içinde ebedi kalacakları cennetlere sokar. Allah gerçekten ona güzel bir rızık vermiştir." (Talâk, 65/11) İman, sâlih amel ve ibadet, birbirleriyle yakın ilişki içindedir: "Şüphesiz, iman edip sâlih ameller işleyen, namazı dosdoğru kılan ve zekâtı verenlerin ödülleri, rableri katındadır. Onlara korku yoktur. Onlar, mahzun da olmayacaklardır." (Bakara, 2/277) Güzel sözler bile, sâlih ameli yükselticidir: "Her kim şan ve şeref istiyorsa bilsin ki, şan ve şeref bütünüyle Allah'a aittir. Güzel sözler ancak ona yükselir. Salih ameli de güzel sözler yükseltir. Kötülükleri tuzak yapanlar var ya, onlar için çetin bir azap vardır. İşte onların tuzağı boşa çıkar." (Fatır, 35/10) Küfür/Sâlih Amel İlişkisi İnkâr ve kötü davranışlar ile iman ve sâlih amel, tam bir karşıtlık içindedir: "Biz, göğü, yeri ve ikisi arasındakileri, boş yere yaratmadık. Bu, inkâr edenlerin zannıdır. Cehennem ateşinden dolayı, vay inkâr edenlerin haline! Yoksa biz, iman edip sâlih ameller işleyenleri, yeryüzünde fesat çıkaranlar gibi mi tutacağız? Yoksa, Allah'a karşı gelmekten sakınanları, yoldan çıkan arsızlar gibi mi tutacağız?" (Sad, 38/27-28) Bazı âyetlerde, iman kavramının yerine inkâr/küfür kavramı yer alır. Bunun karşıtı olarak, hemen ardından genellikle iman ve sâlih amel kavramları bulunur: "İnkar edenler ve Allah yolundan alıkoyanlar var ya; İşte Allah onların bütün amellerini boşa çıkarmıştır. İnanıp salih ameller işleyenlerin ve Muhammed'e indirilene -ki o Rablerinden gelen haktır- inananların ise Allah günahlarını örtmüş ve hallerini düzeltmiştir." (Muhammed, 47/1-2) Kimi yerlerde ise, doğrudan sâlih amel kavramı bulunur: "Kim inkâr ederse, inkarı kendi aleyhinedir. Kimler de salih amel işlerse, ancak kendileri için (cennette yer) hazırlarlar." (Rum, 30/44) Amelleri Boşa Çıkartan İnançsızlık Biçimleri: Şirk, Küfür ve Nifak İmanın karşıtı olan şirk, küfür ve nifak, bütün güzel işlerin iptaline yol açar. Şirk, inançsızlığın ötesinde, amelleri sıfırlayıcı bir tutumdur: "İşte bu, Allah'ın hidayetidir ki, kullarından dilediğini buna iletip yöneltir. Eğer onlar da Allah'a ortak koşsalardı, bütün yaptıkları (amelleri), boşa gitmişti." (En'âm, 6/88); "De ki: Ben de ancak sizin gibi bir insanım, (Ne var ki) bana, 'Sizin ilahınız ancak bir tek ilâhtır" diye vahyolunuyor. Kim rabbine kavuşmayı umuyorsa, yararlı bir iş yapsın ve rabbine ibadette kimseyi ortak koşmasın." (Kehf, 18/110) Küfür, inaçsızlığın bir türü olarak, amelleri boşa çıkartıcıdır: "(..) Her kim de inanılması gerekenleri inkâr ederse, bütün işlediği boşa gider. Ahirette de o, hüsrana uğrayanlardandır." (Maide, 5/5) Nifak (münafıklık) da amelleri boşa çıkarır: "(O zaman) iman edenler derler ki: 'Sizinle beraber olduklarına dair var güçleriyle Allah'a yemin edenler, şunlar mı?' Bunların çabaları (amelleri) boşa çıkmıştır. Böylece hüsrana uğrayanlar olmuşlardır." (Maide, 5/53); "(Ey münafıklar!) Siz de tıpkı sizden öncekiler gibisiniz. Onlar, sizden daha güçlü, malları ve çocuları (nüfusları), daha fazlaydı. Onlar, paylarına düşenden faydalanmışlardı. Sizden öncekilerin paylarına düşenden faydalandığı gibi, siz de payınıza düşenden öylece faydalandınız; onların daldığı gibi, siz de (dünya zevkine) daldınız. İşte onların, dünyada da, âhirette de amelleri boşa gitmiştir. İşte onlar, hüsrana uğrayanların ta kendileridir." (Tevbe, 9/69); "Şüphesiz Allah, içinizdeki savaştan alıkoyanları ve kardeşlerine bize gelin diyenleri biliyor. Size katkıda cimri davranarak savaşa pek az gelirler. Korku geldiğinde ise, üstüne ölüm baygınlığı çökmüş kimse gibi, gözleri sana dönerek baktıklarını görürsün. Korku gidince de, ganimete karşı, aşırı düşkünlük göstererek, sizi keskin dillerle incitirler. İşte onlar, iman etmediler. Allah da, onların amellerini boşa çıkardı. Bu, Allah'a kolaydır." (Ahzâb, 33/18-19) Takva/İman/Sâlih Amel İlişkisi Sâlih amelin bağlantılı olduğu başka bir kavram, Kur'an-ı Kerim'in önemli kavramlarından biri olan takvadır. Allah'tan sakınma ve her işle ilgili gerekli sorumluluk bilincine sahiplik anlamındaki takva, iman ve sâlih amelin çok önemli bir tamamlayıcısıdır: "İman edip salih ameller işleyenlere; Allah'a karşı gelmekten sakındıkları, iman ettikleri ve salih amel işledikleri, sonra Allah'a karşı gelmekten sakındıkları ve iman ettikleri, sonra yine Allah'a karşı gelmekten sakındıkları ve iyilik ettikleri takdirde, daha önce tatmış olduklarından dolayı bir günah yoktur. Allah iyilik edenleri sever." (Maide, 5/93) Takva sahiplerinin çok sayıdaki özellikleri arasında, muhsin olma ( iyi ve sağlam iş yapma) (Zümer, 39/32-33); Zâriyât, 51/15-16) ve amel-i sâlih işleme (Meryem 19/60) de yer almaktadır. Takva sahiplerinin günahla bağlantılı bir özelliği de, Allah'ı hatırlayıp günahlarından bağışlanma dilemek ve günahta ısrar etmemektir: "Rabbinizin bağışına, genişliği gökler ile yer arası kadar olan ve Allah'a karşı gelmekten sakınanlar (:müttekîler, takva sahipleri) için hazırlanmış bulunan cennete koşun. Onlar, bollukta ve darlıkta Allah yolunda harcayanlar, öfkelerini yenenler ve insanları affedenlerdir. Allah, iyi davrananları sever. Yine onlar, çirkin (fâhişe:günah) bir iş yaptıkları, yahut kendilerine zulmettikleri zaman, Allah'ı hatırlayıp hemen günahlarının bağışlanmasını isteyenler -ki Allah'tan başka günahları kim bağışlar- ve bile bile işlediklerinde (günahta) ısrar etmeyenlerdir." (Ali İmran, 3/133-135) Tövbenin Değiştirme Gücü: Kendini Düzeltme ve Salih Amel İşleme Tövbe, günahkâr kişinin kötü fiillerini gerçekten değiştirme iradesi taşımasını gerektirir. Bu da ancak, kendini düzeltme ve sâlih amel işlemeyle gerçekleşebilir. Mü'minlerin nitelikleri sayıldıktan sonra, aksi davranışta bulunanların durumu şöylece belirtilir: "Onlar, harcadıklarında ne israf ne de cimrilik edenlerdir. Onların harcamaları, bu ikisi arası dengeli bir harcamadır. Onlar, Allah yanında başka bir tanrıya kulluk etmeyen, Allah'ın haram kıldığı cana haksız yere kıymayan ve zina etmeyen kimselerdir. Kim bunları yaparsa, ağır azaba uğrar. Kıyamet günü, onun azabı kat kat artırılır ve horlanmış olarak orada ebediyen kalır. Ancak, tövbe edip de inanan ve iyi iş yapanlar başka. Allah, işte onların kötülüklerini iyiliklere çevirir. Allah, çok bağışlayan ve çok merhamet edendir. Kim de tövbe eder ve iyi iş yaparsa, işte o, Allah'a tövbesi kabul edilmiş olarak döner." (Furkan, 25/68-71) Yüce Allah, tövbe ile iman etme ve iyi (sâlih) kişi olma arasında yakın bir ilişki olduğunu belirtir: "Rabbiniz, içinizde olanı, en iyi bilendir. Eğer siz, iyi kişiler olursanız, şunu bilin ki Allah, tövbeye yönelenleri, çok bağışlayandır." (İsra, 17/25); "Şüphe yok ki ben, tövbe edip inanan ve salih ameller işleyen, sonra da doğru yol üzere devam eden kimse için son derece affediciyim." (Taha, 20/82); "Onlara, 'Haydi ortaklarınızı çağırın!' denir. Onlar da çağırırlar fakat ortakları onlara cevap veremez. Azabı görürler. Keşke onlar (dünyada iken) doğru yola gelselerdi. Allah'ın onlara seslenerek, 'Peygamberlere ne cevap verdiniz? diyeceği günü hatırla.' O gün onlara karşı bütün haberler kapanmıştır. Artık birbirlerine de soramazlar. Ama tövbe edip iman eden ve salih amel işleyen kimsenin kurtuluşa erenlerden olması umulur." (Kasas, 28/64-67) Ayrıca, tövbe edip iyi iş yapanlar, Adn Cennetleri'ne gireceklerdir: "İşte bunlar, Adem'in ve Nûh ile beraber (gemiye) bindirdiklerimizin soyundan, İbrahim'in, Yakub'un ve doğru yola iletip seçtiklerimizin soyundan kendilerine nimet verdiğimiz nebîlerdir. Kendilerine Rahmân'ın âyetleri okunduğu zaman ağlayarak secdeye kapanırlardı. Onlardan sonra, namazı zayi eden, şehvet ve dünyevi tutkularının peşine düşen bir nesil geldi. Onlar bu tutumlarından ötürü büyük bir azaba çarptırılacaklardır. Ancak tövbe edip inanan ve salih amel işleyenler başka. Onlar cennete, Rahmân'ın, kullarına gıyaben vaad ettiği "Adn" cennetlerine girecekler ve hiçbir haksızlığa uğratılmayacaklardır. Şüphesiz onun va'di kesinlikle gerçekleşir." (Meryem, 19/58-61) Sonuç olarak, şunu belirtebiliriz: Sâlih amel, başta iman, takva ve tövbe olmak üzere bazı temel kavramlarla olumlu ve tamamlayıcı bir bağlantı içindeyken, imanın karşıtları olan şirk, küfür ve nifak kavramlarıyla, olumsuz yönden bağlantılıdır.
|
|
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Sağlık | Arşiv Bilişim | Dizi | Çocuk |
© ALL RIGHTS RESERVED |