|
|
yargı kararı Bülent Ersoy'un, sahne yasağının kaldırılması için girişimlerde bulunduğu, Baykal'dan da takip etmesini istediği Yargıtay'daki dosyasının ayrıntıları, o günlerde çetin bir hukuki mücadele yapıldığını ortaya koyuyor.
EVİN GÖKTAŞ/ ANKARA
Günlerdir kamuoyunda "Dedeman'ın arkasında bir ofiste buluştuk", "yüz yüze değil telefonda iki dakika görüştük" cümleleriyle CHP Lideri Deniz Baykal ve Bülent Ersoy arasında polemiğe dönüşen davanın ayrıntıları Ersoy'un o dönemde Yargıtay'a taşınan dosyalar için 6 yıl süren bir mücadele verdiğini ortaya koyuyor. Yeni Şafak'ın elde ettiği 'cinsiyet tashihi' davası ile ilgili temyiz kararında, "Hiç kimse cinsiyetini keyfince değiştiremez. Herkes yanlış eylemlerinin sonuçlarına katlanmak zorundadır" denildi. İşte Bülent Ersoy'un cinsiyet değişikliği davası ve kadın olarak sahneye çıkma yasağının kaldırılmasıyla ilgili olarak Deniz Baykal'la görüştüğü dosyanın hukuki macerası: İstanbul Kadıköy 1. Asliye Hukuk Mahkemesi'nin verdiği ret kararını oy çokluğu ile onaylayan Yargıtay 2. Hukuk Dairesi, yürürlükte bulunan hukuk kurallarının iradi şekilde cinsiyet değişikliğine cevaz vermediğini belirtti. Onama kararına iki üye, Bülent Ersoy'un ameliyat olarak kadın olduğunu savunarak, karşı oy kullandı. Hukuk Dairesi'nin 15 sayfalık onama gerekçesinde, şöyle denildi: "Bir kimsenin kanunda açıkça yer verilmeyen hallerde beden bütünlüğü üzerinde tasarruf etmek hakkı yoktur. Yani serbest irade ile kişi, cinsiyetini keyfince değiştiremez. Aksi kabul edilirse iş, kişilik hakkı üzerinde tasarrufla kalmaz, kanuna karşı hilelere kapı aralamış olur. Herkes yanlış eylemlerinin sonuçlarına katlanmak zorundadır. Hukuk, hak karşısında ne kadar şefkatli ise, hata söz konusu olduğu hallerde de o derece müsamahasızdır. Erkekliğini yitirmiş, fakat kadın da olamayan bir kimsenin çaresizliğine birlikte acınır. Ama, kanun bir yana itilerek imkan da hazırlanamaz." Erkoç'tu Ersoy oldu Ünlü ses sanatçısı henüz 29 yaşında iken 14 Nisan 1981 tarihinde Londra'da Charring Cross Hastanesi'nde Opr. Dr. Peter Philip tarafından 3 buçuk saat süren bir ameliyat sonucu cinsiyet değiştirdi. 24 Nisan 1981'de Londra'dan, 5 Haziran 1981'de de İstanbul Haseki Hastanesi'nden 'kadın raporu' alan Ersoy, avukatları aracılığı ile Fatih Adliyesi'ne başvurarak cinsiyetinin 'kadın' olarak nüfus kütüğüne işletmek istedi. Ersoy, Haseki Hastanesi'nden rapor aldığı gün Fatih 1. Asliye Hukuk Mahkemesi'nde yargıç huzuruna çıktı. Yargıç Ali İhsan Runa, tek celsede Bülent Ersoy'un 'kadınlığı'na karar verdi. Aynı günlerde 'Erkoç' olan soyadını 'Ersoy' olarak değiştirerek yeniden sahneye çıkmaya başlayan ünlü sanatçı, yargı engeline takıldı. Ersoy'un, başta İstanbul olmak üzere bir çok ilde sahne alması yasaklandı. Bu arada, dönemin Fatih Cumhuriyet Savcısı, 1. Asliye Hukuk Mahkemesi'nin Bülent Ersoy lehine verdiği kararı temyiz etti. 'TAM OLARAK KADIN SAYILMAZ' Fatih Cumhuriyet Savcısı'nın temyiz kararına çok üzülen Ersoy, aylarca sahnelerden uzak kalmasının da etkisiyle bunalıma girdi. 31 Ocak 1982 günü intihara teşebbüs eden Ersoy, kıl payı ölümden kurtuldu. Temyiz üzerine dava Yargıtay 2. Hukuk Dairesi'nde incelendi. Hukuk Dairesi, kararı bozdu. Bozma gerekçesinde, cinsiyet düzeltmesi yapılabilmesi için gerekli tıbbi incelemelerin, bu arada X ve Y kromozomlarının tespit edilmesi gerektiği bildirildi. Yargıtay'ın istediği tıbbi incelemeleri yaptıran Fatih 1. Asliye Hukuk Mahkemesi, davayı reddetti. Ret gerekçesini iki nedene dayandıran mahkeme, birincisi, kadında bulunması gereken yumurtalık ve rahim organlarının davacıda mevcut olmadığını vurguladı. Davacının durumunun tıpta ve hukukta kadın ile ilgili olarak verilen tariflere uymadığı ve kendisini tam olarak kadın saymanın imkansız olduğunu belirten yerel mahkeme, cinsiyet tashihi davalarının ancak kadın olarak doğmuş bir kişinin cinsiyetinin nüfus kaydına yanlış olarak geçirilmiş olması hallerinde mümkün olabileceğini hatırlattı. Yerel mahkeme, sonradan yapılan ameliyat ile kadın olduğu iddiasının cinsiyet tashihine yol açamayacağına dikkat çekti. 'Herkes hatasına katlanmalı'
Bülent Ersoy'un avukatlarının temyiz başvurusu üzerine dava dosyası ikinci kez Yargıtay'a gitti. Yargıtay 2. Hukuk Dairesi, birinci davadaki ret kararının ikinci dava için kesin hüküm oluşturamayacağını vurgulayarak, avukatların temyiz itirizlarının yerinde olmadığını bildirdi. Yerel mahkemenin ret kararını oy çokluğu ile onaylayan Hukuk Dairesi'nin gerekçesinde, Adli Tıp raporunda davacının kadınsı özellikler taşıdığına dikkat çekilerek, şu görüşe yer verildi: "Raporlarda belirlenen hususlar doğuştan erkek olduğu halde, özgür iradesi ile ve operasyonla erkeklik organlarını yok ettiren, psikolojik yönlerden kendini kadınlığa intibak ettiren ve suni yolla da olsa vücudunu kadınlara özgü bir görünüme getiren kişiyi tanımlamaktan ibarettir. Oysa, yürürlükte bulunan hukuk kuralları iradi şekilde cinsiyet değişikliğine cevaz vermemektedir. Her şeyden önce böyle bir eylem kişilik hakkı üzerinde tasarruf niteliği taşımaktadır. Ki, Medeni Kanun'un 23. maddesi de buna engeldir. Zira bir kimsenin kanunda açıkça yer verilmeyen hallerde beden tümlüğü üzerinde tasarruf etme hakkı yoktur. O halde serbest irade ile kişi, cinsiyetini keyfince değiştiremez. Aksi kabul edilirse iş, kişilik hakkı üzerinde tasarrufla kalmaz. Kanuna karşı hilelere kapı aralamış olur. Söz gelimi eşinden boşanamayan kimse cinsiyetini değiştirerek ve aynı cinsten kişilerin evli olmayacakları kuralına dayanarak evlilik bağını çözme imkanı elde edecektir. Yine bir kimse erkeklere özgü olan askerlik, milli görev yükümlülüğünden kurtulmaya, kadınlar için tanınan daha erken emeklilik hakkı elde etmeye, ya da başka haksız yararlar sağlamaya imkan bulur." Davacının, hangi duygular içinde olursa olsun dosyadaki raporlara göre cinsiyetinin değiştirilmesini isteyemeyeceği vurgulanan gerekçede, şöyle denildi: "Davacının, serbest iradesi ile vaki ameliyat yüzünden erkekliğinin gerektirdiği imkanları yeniden elde edemeyecek duruma gelmiş olması, varmak istediği sonuca ulaşmasını haklı kılmaz. Yani kanun, kişilik hakkına bizzat saldıran kimsenin, meydana getirdiği sonuca hukukta yeri olmayan bir çare bulmaya mecbur değildir. Herkes yanlış eylemlerinin sonuçlarına katlanmak zorundadır. İşe duygusal zeminde çözüm aramak doğru olmaz. Çünkü hukuk, hak karşısında ne kadar şefkatli ise, hata söz konusu olduğu hallerde de o derece müsamahasızdır. Erkekliğini yitirmiş, fakat kadın da olamayan bir kimsenin çaresizliğine birlikte acınır. Ama, kanun bir yana itilerek imkan da hazırlanamaz. Mahkemeler mevzu ve meri hukuka göre karar vermekle yükümlüdür. Dava konusu olayda açık ve kapalı bir kanun boşluğu yoktur. Yani yürürlükteki hukuk bu konuda hüküm vermeye yeterlidir."
|
|