|
|
Pembe
Türkiye'de işler hep olumlu yönde mi gelişiyor? Ortalık güllük, gülistanlık mı? Hükümet hep doğru işler mi yapıyor? Elbette hayır. Türkiye'nin devâsâ sorunlarının çoğu hâlâ ilgi bekliyor. Olumsuz pek çok gelişme de yaşanıyor. Hükümetin yaptığı yanlışlar da az değil... Böyle bir girişin sebebini herhalde tahmin ettiniz: Son birkaç gündür Türkiye tablosuna hep olumlu yönlerden yaklaşan yazılar yazdım. Geçmişte pek çok eleştiriye yer verilen bir sütunda ısrarla 'pembe' tablolar çizilmesi herhalde dikkat çekmiştir. Türkiye'de her şeyin dört dörtlük olmadığını, pek çok değerin nâzik dengeler üzerine oturduğunu, en ufak bir sapmanın güzel, doğru ve olumluyu tersine çevireceğini ben de biliyorum. Biliyorum da şu sıralarda neden daha çok 'pembe' yönler üzerinde duruyorum? Bu soru cümlesinde belirleyici olan 'şu sıralarda' sözcükleri... Türkiye'de işlerin yolunda gitmesinden rahatsızlık duyan, her olumlu yönelişi bozmayı görev bilen kişi ve çevreler var. Bunlar, maalesef, gidişi sakatlayıp istikamet şaşırtacak konumlara da sahipler. Kimi geçmişte işgal ettiği koltuk sebebiyle, kimi adı önünde taşıdığı unvanın câzibesi yüzünden, konuştuğu veya yazdığı zaman kulak verilen insanlar bunlar. 'Çevre' dediklerim de hayli etkili insanlardan oluşuyor. Bunların eşzamanlı hareketlenmesi, geçmiş deneyimlerden biliyoruz, zemini hayli sarsabiliyor. Ülkemizin şu sıralarda yürüdüğü yol, eğer yürüyüş bir süre daha devam edebilirse, kolayca dönülemez hale gelecek. Hâriçten gazel okuyanların etkili olamayacağı, içeride mızıkçılık yapmaya yeltenenlerin ilgi görmeyeceği günler çok uzakta değil. Bugünden başlayarak en çok iki yıl içerisinde, Türkiye, eskisinden çok farklı bir ülke haline gelecek. Daha demokratik, insan hak ve özgürlüklerine daha saygılı, hukukun üstünlüğü ilkesinin tam anlamıyla geçerli olacağı bir ülke... Türkiye'nin değişmesi bugün borusunu öttürebilenlerin süngüsünü düşürecek bir gelişmedir, buna hiç kuşku yok. Ekonomi daha az müdahale edilebilir olunca, kolay para kazanmak zorlaşacak... Höt zötlerle hükümetler üzerinde istedikleri baskıyı uygulayabilen ve bunu kazanca dönüştürebilen kişi ve çevrelerin bu işlevleri sona erecek. Yasakçı anlayışın yerini hoşgörüye bıraktığı yaşanılası bir ülkeyi, o tiplerin, kendi varlıklarına tehdit olarak görmeleri doğal. Keşke takvimlerden 2006 yılını silebilsek, keşke 2005 yılından doğruca 2007 yılına atlama imkânımız olsa. 2006, büyük ihtimalle, her türlü tezviratın, gammazcılığın, hıyanetin, yıpratma kampanyalarının yılı olacak. Bizim 2007 yılını sağ sâlim görme beklentimizin, başka kişi ve çevrelerde, 2007'ye kadar hayatı karartma niyetiyle karşılandığını düşünmemiz gerekiyor. Şu sıralarda başgösteren, hafiften uç vermeye başlayan, 2006'yı karartma kararlılığıdır. Bunlar, hedeflerine varabilmek için, olumluyu olumsuz, doğruyu yanlış, haklıyı haksız gösterme yolunu seçecekler ve bunun için gerçekleri tersine çevirmeyi görev bileceklerdir. Bu oyuna gelmemek gerekiyor. O oyuna gelmek kişisel olarak herkes için bir anlam taşıyabilir, ama esas olan oyunun ülkeyi ve geleceğini hedef aldığını görebilmemizdir. O oyuna düşüldüğü taktirde, ülkenin eline geçmiş tarihî bir fırsatın çarçur olması kaçınılmazdır. Tepetaklak olmuş bir ekonomi, bozulmuş uluslararası dengeler, siyasî istikrarın berhava olması Türkiye'yi kendi çiftlikleri sayan sınırlı sayıdaki kişi ile yetkisiz etki kullanan çevrelerin işine yarayacaktır; ülkenin ters giden işleri yalnızca onlara yarar çünkü... Bizim görevimizin zorluğu ortada. Yanlışların üzerini örtemez, haksıza haklı diyemeyiz; ancak doğruların çarpıtılmasına, gerçeklerin gizlenmesine de engel olmak zorundayız. Ülkeyi aydınlığa çıkarmanın yolu 'pembeyi kara gösterme' oyununu bozmaktan geçiyor çünkü...
|
|
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Sağlık | Arşiv Bilişim | Dizi | Çocuk |
© ALL RIGHTS RESERVED |