Bugünkü Yeni Şafak |
|
|
Dolardan avroya dönmeye başlayan Asya ülkelerine dikkat çeken uzmanlar, 2022 yılından sonra avronun doların hakimiyetini sona erdireceğini ifade ediyor.
YAKUP KOCAMAN / İSTANBUL
Avro rezervleri artıyor Harvard Üniversitesinden Jeffry Frankel ve Wisconsin Üniversitesinden Menzie Chinn imzasıyla yayınlanan araştırmada halen dünya merkez bankalarının rezervlerinin yüzde 65'inin dolardan oluştuğu, ancak son yıllarda dolardaki zayıflamaya paralel olarak merkez bankalarının avro rezervlerine ağırlık vermeye başladığı kaydedildi. Doların zayıflamasında uzakdoğu ülkelerinin dolar rezervlerini bozdurarak kendi paralarına ağırlık vermeleri, ABD'nin dış borçlarının fazlalığı ve son yıllarda ABD cari açığının ülke gayri safi milli hasılasının yüzde 6'sına ulaşması etkili oldu. Halen toplam 3,81 trilyon doları bulan dünya rezervlerinin yüzde 64'ü dolar olarak, yüzde 20'si avro olarak tutuluyor. Ancak rezervlerinde 711 milyar dolarla dünyanın ikinci büyük para stokuna (Japonya birinci) sahip olan Çin geçtiğimiz 21 Temmuz tarihinde bu miktarı dolar aleyhine değiştirecek bir kararla kendi parasını dolara karşı sabitleme politikasını terketti. Rusya ise ağustosta rezervlerindeki avro oranını yüzde 30'dan yüzde 35'e çıkardığını, doları da yüzde 65'ten yüzde 60'a indirdiğini duyurdu. Elinde 112 milyar dolar bulunduran Suudi Arabistan'ın da dolara sabitlenmiş döviz politikasından vazgeçip, farklılaşmaya gidebileceği bildiriliyor. Araştırmacılar İngiltere'nin avroya geçmesi ve dolardaki kötü gidişin devam etmesi durumunda, avronun rezervlerin hakimi konumuna geleceğini bildirdiler. Doların zayıflamasında Bush politikaları etkili
Londra merkezli Merkez Bankacılığı Yayınları adlı kuruluş tarafından, 1,7 trilyon doları yöneten 65 merkez bankası yöneticileri arasında yapılan araştırmaya göre bankaların üçte ikisi son iki yılda dolar harcamaya ve avro tutmaya ağırlık vermeye başladı. Araştırma sonucunda, doların zayıflığı ağırlıklı olarak ABD dış ticaret açığına, ABD'den tek yönlü çıkış yapan ve geri dönmeyen paralara ve Bush yönetiminin borç merkezli mali politikalarına bağlandı.
|
|