Bugünkü Yeni Şafak |
|
|
Irak'a demokrasinin zorla ve kanla getirilemeyeceğini, temelinde kan olan bir anlayışın demokratik olamayacağını söyleyen Endonezya eski Cumhurbaşkanı Habibi, Başbakan Erdoğan'ı takdir ettiğini, AB'nin sürekliliği için Türkiye'ye ihtiyacı olduğunu söyledi.
MEHMET KOÇAK / HAMBURG
11 Eylül ile başlayan ve halen tüm dünya'da devam eden 'İslam karşıtı' baskı ve saldırıların sebepleri sizce nelerdir? Sebepleri her ne olursa olsun, biri dini ve o dinin bağlılarını toptan hedef almak, insanlığın geleceğine karşı girişilmiş bir saldırıdır ve yanlıştır. Bir Müslüman olarak İslamiyeti kullanmak isteyen örgütleri de, radikalizm adına işlenen her türlü terörü de kınıyorum. Bir takım kavramlar yanlış değerlendirilerek takdim edilmesi barışı ve birlik de yaşamak için karşılıklı güveni sarsmaktadır. Avrupalı entelektüeller, siyasiler gibi hareket etmemeli; yanlışlara bilimsel yönden müdahale etmelidir. Amerika Irak'a demokrasi getirecek mi? Demokrasi zorla ve kanla getirilemez. Temelinde kan olan bir anlayışın demokratik olması mümkün değil. Bunca masraflar ve bunca masum insanın ölümüne sebep olan Irak Savaşı'nı tasvib etmek mümkün değildir. Amerika'nın bölgeye yaptığı milyarlarca dolarlık harcamayı, Irak'a demokrasi gelsin diye yaptığına inanmıyorum. Teröre karşı mücadele ediyorum derken sivil ve savunmasız insanların katline sebep olmak doğru değildir. Çin ve Rusya'nın yakınlaşarak ortak askeri tatbikat gerçekleştirmeleri, ABD'ye karşı bir ortak cephe midir? Karşı güçlerin yeniden cepheleşmesi dünyayı felakete sürükleyecek büyük bir dünya savaşını doğurur mu? Ben bir '3. Dünya Savaşı'nın çıkacağını düşünmek bile istemiyorum. Çünkü, böyle bir savaş, dünyanın sonu olabilir. Teknolojik yenilikleri birbirimize karşı tehdit için değil, ortak çıkarlarımız ve tüm insanlığın menfaatlerine sunmak lâzım. Hiç kimse birbirinin gücünü denemeye kalkmamalıdır. Erdoğan başarı sembolü Türkiye'deki gelişmeleri ve siyasî hayatını nasıl değerlendiriyorsunuz? İslam dünyasının büyük bir kısmı çok partili demokratik sistemle yönetilmediği için dünya gerçeklerini kavrayan siyasetçiler yetişemiyor. Tayyip Erdoğan gerçekten takdir edilen bir siyasetçi ve sadece Türkiye için değil, İslam dünyası için de bir şans. Her dönemin farklı artı ve eksileri olur, ancak önemli olan hedefi şaşırmamaktır. Erdoğan her dönemin hakkını vererek gelmeyi başarmış örnek bir siyasetçidir. Tarihî ve kültür mirası bakımından da bir dünya şehri olan İstanbul'u yönetmeyi başarmış ve İstanbul'u İslami kesimden gelen bir genç insanın yönetemiyeceği iddialarını boşa çıkarmıştır. O, hapse Belediye Başkanı olarak girdi ve oradan lider çıktı. Gerçekleştirdiği reformlar devrim niteliğinde ve geleceğin demokratik, modern ve güçlü Türkiye'sinin kapılarını açtı. Erdoğan'ın ve Türkiye'nin AB girişimlerini nasıl değerlendiriyorsunuz? Çok başarılı bir devlet adamlığı örneğini sergilemiş ve ülkesinin menfaatlerini en iyi şekilde temsil etmiştir. Dünya liderleriyle samimi diyalogları ve sözüne güven duyulan bir siyasetçi olarak sevilmektedir. Ancak Türkiye'ye karşı bir haksızlık yapılıyor. Daha önce NATO üyesi bile olmayan ve Türkiye'nin çok çok gerisinden gelen bazı ülkeler AB'ye alınıyorsa, Türkiye çoktan alınması lâzımdı. AB yerine 'İslam Ortak Pazarı' doğru bir seçenek mi? AB yerine İslam Ortak Pazarı, NATO yerine İslam Savunma Paktı, BM, yerine İslam BM'si' gibi fikirler hem gerçekleşmesi zor ve hem de düşman celbedici. AB yerine bölgesel bir ekonomik pazar kurulabilir. Ancak, İslam adını taşıyan ve sadece Müslümanların dolaştığı bir Ortak Pazar veya benzeri bir karşı güç fikri çok yanlış olur. Ayrışan noktaları vurgulayan değil, insanlığın ortak değerleri etrafında bir araya geleceği politikalar üretilmelidir. AB ancak Türkiye ile dünya gücü olur Amerika ve Avrupa ülkeleri Türkiye'yi köşeye sıkıştırmak, içine alma yerine dışta tutma gibi bir politik tavır içinde olduğu iddiaları doğru mu? Türkiye değişen dünya şartlarında aradığı yeri bulabilecek mi ? Amerika ve Batılı ülkeler Türkiye'yi Sovyetler Birliği tehdidine karşı destekliyorlar ve seviyorlardı. Şimdi kısmen de olsa tehdit ortadan kalkınca, Türkiye'ye bakış ve tavırlar değişti. Ancak herkesi bu düşüncedeymiş gibi düşünmek ve toptan bir yargılama yapmak da yanlış olur. Bir çok Amerikalı ve Avrupa'lı siyasetçi Türkiye'nin AB içinde olması gerektiğini söylüyor ve bu görüşü savunuyorlar. Türkiye her şeye rağmen büyük ve güçlü bir ülkedir. Politik olarak dışlıyorlar gibi bir tavır içine girseler de Türkiye'den vazgeçmeleri mümkün değildir. Bir dünya gücü olmak isteyen AB mutlaka yoluna Türkiye ile devam ihtiyacındadır. AB, bir Hristiyan Birliği değil mi? Avrupa'da da, hıristiyanlığı aslî temel olarak almak isteyenler var, ama, tüm dinlere eşit uzaklıkta olması gerektiğini ve dini değil, siyasi, ekonomik ve işbirliğine dayalı daha demokratik bir yapı isteyen Avrupalı siyasiler büyük çoğunluğu teşkil etmektedir. Bana göre AB dini esas alan bir kuruluş değildir. Türkiye'nin birliğe alınmasıyla AB üzerindeki şüpheler kalkacaktır.
|
|