Bugünkü Yeni Şafak |
|
|
Gazze'nin perdelediği strateji
Ortadoğu sahnesinde siyaset hemen her zaman inandırıcılıktan uzak, gerçeklerin göründüklerinden farklı olduğu bir tiyatroyu hatırlatır. Bu tiyatronun sahnelendiği parçalanmış coğrafyada devletler kimi zaman krallık, kimi zaman cumhuriyet gibi isimler alsa da benzer oyunlar sahneye konur. Reklamlarda "Ortadoğunun tek demokratik ülkesi" sloganın kullanarak farklılığına vurgu yapan 'İsrail kumpanyası'nın sahneye koyduğu oyunun sonucu baştan bilinse de sahneleniş biçimi çok daha göz boyacıdır. Bu kumpanyanın sahneye koyduğu oyunun çirkinliğine rağmen medyatik imaj oluşturmada üstüne diyecek yoktur doğrusu. İsrail, Gazze'den çekilmeyi konu alan bir tiyatro sahneye koydu. Medya kampanyası açısından son derece başarılı sayılması gereken bu tiyatronun aslında neleri gizlemek için sahnelendiğini anlamak için senaryodan, sahnedeki ışık oyunlarına, kostüme kadar ayrıntıların teker teker çözümlenmesi gerekiyor. 2003 seçim kampanyasında "İsrail için Tel Aviv neyse Netzarim de aynıdır" mesajını veren Sharon'un sahnelediği 'Gazze'den çekilme oyunu'nun 'perdelediği' gerçekleri görmek için ekranlara yansıyan dramatik sahnelerin, insanları ikna etmeye çalışan kadife eldivenli güvenlik güçlerinin görüntülerinin arkasındaki kurguya bakmak gerekir. İki stratejik sonuç Gazze'den çekilme oyunu iki temel hedefi pekiştirmek için sahnelendi;birincisi, Filistin devleti hayalinin Gazze'ye gömülmesi, ikincisi ise Baatı Şeria'nın geri dönülmez biçimde Yahudi işgalcilerine açılması. Sahnedeki tüm görüntüler ise bu iki gerçeğin unutulması, gündemden düşürülmesi içindir. Gazze'deki yoğun Filistinli nüfus içinde sayıca çok az birkaç Yahudi yerleşim biriminin boşaltılması büyük stratejiyi gerçekleştirmek üzere atılmış taktik adım olarak okunmalıdır. Aksi takdirde, karasularından, uluslararası sınırlarına kadar tüm dış baglantılarının İsrail tarafından kontrol edildiği dünyanın en büyük açık hava hapishanesinin Filistin Devleti diye nasıl allanıp pullandığını görmemiz mümkün olamaz. Gazze'deki çekilme işgal altındaki Filistin topraklarının en önemli kısmını oluşturan Batı Şeria'da daha yoğun bir Yahudi yerleşimci ile doldurmayı, Kudüs'ün statüsünün tartışma dışı bırakmayı amaçlamaktadır. İnşa edilen 'utanç duvarı' aslında uzun süredir devam etmekte olan yerleşim politikalarının son aşamasından ibarettir. Ve bu durum gün geçtikce yoğunlaşan ve etten bir duvara dönen Yahudi yerleşimcilerin/işgalcilerin Filistin'deki varlıklarının gayri insani ve gayri hukuki biçimde perçinlenmesinden başka bir şey değildir. İsrail'ini bilinçli biçimde uyguladığı yerleşimci/işgalci politikası ile utanç duvarının inşası ve Gazze oyunu arasındaki ilişki kurmak istemeyenler, Filistin sorununu, neredeyse evleri boşaltılan zavallı işgalcilerin dramatik direnişlerine indirgeyen son görüntülere takılıp kalabilirler. Bunun için İsrail'in özellikle1967 işgalinden bu tarafa izlediği Yahudi yerleşim politikalarına yoğunlaşmak zorundayız. Bugün Doğu Kudüs dahil Batı Şeria'da 400 bini aşkın Yahudi işgalcinin dağılımı ve konumlanışında izlenen strateji bile İsrail'in niyeti hakkında yeterince ip ucu vermektedir. İsrail, Yahudi yerleşimcilerin Batı Şeria'da konumlanmasında stratejik olarak iki hedefi gerçekleştirmeye çalıştı: Bunlardan biri:Kudüs'ün diger Filistin bölgelerinden nüfus ve coğrafi olarak koparılıp yalıtılması. İkinci olarak da Batı Şeria'nın Ürdün Nehri boyunca Yahudi nüfusun yerleştirilmesiyle Ürdün'den koparılarak Filistin topraklarının komşu Arap ülkeleriyle olan doğal uzantısının, ilişkisinin kesilmesi. Yalıtım stratejisi Bu hedeflerden ilkini gerçekleştirmek için Doğu Kudüs'ün etrafı devasa Yahudi yerleşim birimleriyle kuşatılması öncelendi. Bunu bir günde yapamayacağını bildiği için zaman içinde bulduğu her fırsatı değerlendirerek Kudüs adeta kuşatıldı. Uluslararası hukuka, BM kararlarına rağmen bu bloklar yükseltilerek Kudüs, Filistinlilerden fiili olarak yalıtıldı. Batı Şeria'daki bu stratejik çemberin daralarak güçlenmesi Filistinlileri, tartışmasız haklı oldukları konuları erteleyerek önlerine konan yeni sorunlarla ugraşmaya itti. Kudüs'ün işgal altında olması ertelenerek onu kuşatan binlerce kişilik Yahudi yerleşimci/işgalcilerin boşaltılıp boşaltılmamasının pazarlık konusu olması gibi. Benzer biçimde, Filistinlileri dış dünyadan koparıp binlerce yıldır doğal parçası oldukları coğrafyadan, kültürden koparmak için özellikle Ürdün sınırı boyunca yoğunlaşan yerleşimcilerin konuşlanış biçimleri işgal stratejisi hakkında yeterince fikir vermektedir. Yahudi yerleşim birimlerinin harita üzerindeki dağılımına göz atmak bile bu gerçeği açıkça ortaya koyar. Bundan böyle bu bölgelerdeki Yahudi yerleşim merkezlerinin inşasında bir yoğunlaşmanın olacağını belirtmeye gerek yok. Gazze'den çekilerek barış konusunda ileri adım atmak gibi bir propaganda imkan yakalayan Sharon yönetimi, bundan sonra Batı Şeri'da yoğun biçimde Yahudi yerleşim birimleri kuracağından kuşku yok. Stratejik olarak Batı Şeria'yı Yahudileştirerek Kudüs'ün başkenti olduğu Filistin devleti hayaline fiili olarak son vermeyi amaçlamaktadır. Eğer uluslar arası baskı gelirse vereceği cevap şimdiden hazır: buyurun Gazze'de devletinizi kurun. Bütün bu stratejiyi yok sayarak 400 bin işgalciyi unutup 7 bin kadarının geri çekilişine takılıp kalmak büyük resmi görmemek anlamına gelir. 11 Eylül sonrası her anlamda terorize edilen Filistinlilerin çökertilen siyasi yapılanmasını yeniden inşa etme görevine tayin edilen yeni Filistin yönetimi bu oyunu ne kadar sürdürebilecek? Dahası Filistinliler, BushSharonizmin bu yeni numarasını yutmayıp üçüncü intifada derse durum ne olacak?
|
|
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Sağlık | Arşiv Bilişim | Dizi | Çocuk |
© ALL RIGHTS RESERVED |