AYDINLIK TÜRKİYE'NİN HABERCİSİ |
||
|
|
KÅMİL BÜYÜKER
Birinci ciltte Mekke döneminin, ikinci ciltte de Medine döneminin anlatıldığı eserin yazarı Osman Nuri Topbaş, Efendimiz'i layıkıyla anlatabilmenin, yazabilmenin zorluğuna dikkat çekerek şunları söylüyor: "Server-i Alem (s.a.v.) Efendimiz'i hakkıyla idrak edip anlatabilmenin zorluğu açıktır. Biz de, asıl hakikatı sükutun sonsuzluğuyla açıklanabilen bu bahisteki sözlerimizi, sadece O'nun mübarek isminin yâdı ile kıymetlendirip seviyelendirmek niyet ve gayretinin şerefine talibiz." O'nu anlatmaya kelimeler kifayetsiz Sevgili, en sevgili olunca kelimeler kifayetsiz kalıyor ve tam manasıyla kelimeler acz tutuyor. O'nu en güzel Yaratan tanıtıp, tasvir etmiş. Yazar Topbaş da işte bu merkezden yola çıkıp kelamların en güzeli ile Efendimiz'i kelimelere dökmeye başlamış: "(Ey Rasûlüm!) Şüphesiz ki sen, yüce bir ahlak üzeresin!" (Kalem, 4) Ve O'nun dilinden kendisi ve vazifesi: "Muhakkak ki ben, güzel ahlakı tamamlamak üzere gönderildim." Yazar, Mekke dönemine tahsis ettiği ilk cilde öncelikle Siyer-i Nebi'nin öneminden bahsederek başlamış. İnsanın her hususta örnek ve rehber bir şahsiyete muhtaç olduğundan hareket eden yazar, yine insanoğlunun daima ince ruhlu, zarif ve rakik kalpli rehberlere muhtaç olduğunu ifade ederek, bu yüzden insanların müsbet veya menfi rehber kabul ettikleri, meftun oldukları insanları güçleri nisbetinde taklide çalıştıklarını da sözlerine eklemiş. Her şeyin özünde O 'Nur' var Mevlana'dan nakledilen sözler bu hususun pekişmesinde ayrı bir önem arzetmekte. Mevlana durumu şu cümlelerle tasvir ediyor: "Kuzunun kurttan kaçmasına şaşılmaz. Zira kurt, kuzunun düşmanı ve avcısıdır. Lakin hayret edilecek şey; kuzunun kurda gönül kaptırmasıdır!.." Buradan hareketle Allah'ın kullarına en güzel örnek yani "Üsve-i Hasene" olarak takdim ettiği Efendimiz'e vurgu yapan yazar Topbaş, ayette geçen ifadeyle konuyu izah etmiş: "Peygamber, mü'minler nazarında kendi canlarından daha önce gelir..." (Ahzap, 6) O'nu tanımadan hayatı anlamak, hikmete vakıf olmak, muhabbeti, sevgiyi anlamak ve İslam'ı anlamak mümkün değil. Her şeyin özünde O "Nur" var. Efendimiz'in ifadesiyle "Allah Teala, her şeyden önce Peygamberi'nin nurunu, zatının nurundan yaratmıştır." Yazar, Efendimiz'in kainatın ilk Nuru olduğunu ve ilk risaletini henüz Hz. Adem ruhla ceset arasında iken kendisine verildiğini şu hadisle ifade ediyor: "Adem ruh ile cesed arasında iken ben nebi idim." Varlığın ilk nurunu ve son zuhurunu temsil eden Efendimiz'in anlatıldığı eserde akıcı bir üslup yanında seçilen güzel örnekler de hadiseyi daha canlı ve güzel kılmış. Öyle ki eserin ilerleyen sayfalarında Muhyiddin-i Arabi'den, İmam-ı Gazali'den, Hz. Mevlana'dan, Süleyman Çelebi'den yapılan alıntılar kitaba farklı bir anlam katmış. Güzellikleri temaşa etmeye çağrı Peygamber'i yaşamak, O'nu okumakla ve anlamakla kaim. Ve her hayat O'ndan kendisine bir yol, bir iz bulacaktır. Bu noktada Osman Nuri Topbaş'ın temennisine katılmamak mümkün değil:
"Hasılı dürüst ve emin olmak isteyen bir genç, Allah'a daveti kendisine yol olarak seçip hikmet ve güzel öğütle tebliğde bulunan bir mübelliğ, devletini adalet ve faziletle idare etmek isteyen bir devlet başkanı, güzel muamelede örnek bir aile reisi, çocuklarına ve hanımına karşı şefkat ve merhameti elden bırakmayan bir baba, sevk ve idareyi iyi bilen kabiliyetli bir kumandan, kısaca; yaşı, kademesi ve seviyesi ne olursa olsun, her Müslüman için en güzel ve şaşmaz zirve ölçüler, Siyer-i Nebi'de sergilenmektedir. Bu sebeple İslam'ı anlayıp bütün yönleriyle tatbik edebilmek için Rasulullah- (s.a.v)'ın hayatını güzel bir şekilde öğrenmek zaruridir." Söz güzel ve sözün çağırdığı Sultan (s.a.v.) güzel. "Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v.)" adlı kitap bu güzellikleri temaşaya çağırıyor.
|
|
|