AYDINLIK TÜRKİYE'NİN HABERCİSİ |
||
Bugünkü Yeni Şafak |
|
|
Duygularını çok bastıran insanlar duygu dilsizi oluyorlar. Buna psikiyatride 'Aleksitimi' deniliyor. Sıkıntılarını organ dili ile ifade eden bu kişiler sıkıntılarını bedensel olarak yaşıyor. Çocuklarda da davranış bozukluğu, tik, altını ıslatma, evden okuldan kaçma şeklinde görülüyor. Bazı psikiyatristler bu durumu örtülü depresyon olarak değerlendiriyor. İnsani Değerler ve Ruh Sağlığı Vakfı Başkanı Psikiyatrist Uzmanı Prof. Dr. Nevzat Tarhan duygu sağırlığının kişiyi adi suç işlemeye kadar götürdüğünün altını önem çiziyor. Duygu sağırlığının 'empati yoksunluğu'ndan kaynaklandığını ifade eden Prof. Dr. Tarhan, bunda okulda ve ailede verilen eğitim modelinin etkisi olduğunu söylüyor: "Günümüzde 'diğerinin acısı benim acımdır' demek başkasının mutlu ederek mutlu olmak duygusu yerini giderek benmerkezciliğe bırakıyor. 'Başkası açlıktan ölse bana ne' veya 'Önce kendimi mutlu etmeliyim', 'keyfine bak' gibi batı kültürünün bir hastalığı olarak içimizde yayılmaya devam ediyor." Maymunlarda yapılan bir araştırmada maymun beyninin duyguları organize eden 'amigdale' bölgesi ile beyin kabuğu arasındaki yollar ameliyatla kesiliyor ve hayvan sürüye bırakılıyor. Bu zavallı hayvanlar kendilerini beslemek için ağaca tırmanmayı çok güzel yaparlarken hem cinslerine yanlış tepkiler veriyorlar. Dostça yaklaşan hemcinsinden kaçıyor, sürüsünden uzaklaşıyor ve tecrit edilmiş şekilde yaşıyorlar. Ahlakın kökü empatide saklı Benzer durumun insanlarda da olduğunu söyleyen Prof. Dr. Tarhan, "Evli çiftlerde çocukların eğitimi, parayı harcama gibi tartışma çıkan konularda empati yapabilen çiftler daha iyi çözüm üretiyorlar. Bu haliyle empati başkasının bakış açısı ve hisleri ile ilgili ince sinyalleri algılama becerisidir. İnsanlar nadiren duygularını kelimelere dökerler. Çoğunlulukla ses tonu, mimikler, yüz ifadesi, jestler gibi sözsüz iletişim, sözsüz mesajlar vardır. Empati bu mesajları okuyabilmektir. Bunların küçük yaştan itibaren beyine kimyasal harflerle yazılması gerekmektedir" diyor. İşte sözsüz ipuçlarını yakalayabilmek için başkasının yerine kendini koyabilmeyi ve onun hissettiğini hissetmek gerekiyor. Yunanca 'içini hissetme' demek olan empati beyine öğretilmesi gereken psikolojik bir beceri. Bu nedenle ahlakın kökleri olarak empati büyük önem taşıyor. Empatinin zıddı ise antipatidir. Ahlaki karar ve davranışların temelinde özveri duygusu, yardımlaşma duygusunun yattığını ifade eden Prof. Dr. Tarhan, "Bu duygu antipati hisseden değil empati hisseden kişilerde gelişir. Ahlaki bir ilke olan kaynakların insanların ihtiyaçlarına göre harcanması, 'başkası açsa bana ne' zihniyeti ile mücadele empati duygusunun yaygınlaşması ile mümkündür" diyor. SUÇ İŞLERKEN KENDİNİ HAKLI BULUR
Adli suçlarla empati yoksunluğu arasında önemli bağ olduğunu söyleyen Prof. Dr. Tarhan konuyla ilgili şunları anlatıyor: "Aile içi şiddette, ırz düşmanlığında, çocuklara yapılan sarkıntılıkta bunu yapan sanıkların kurbanların acısını hissetmediğini görürüz. Kendilerini haklı çıkaran cümlelerde kendilerini savunurlar. 'Gerçekte kadınlar zorla sahip olunmaktan hoşlanırlar', 'aslında ona sevgimi gösteriyorum' diyen cinsel tacizciler çoktur. Zalimce hareket öncesinde duygusal körlük ve sağırlık vardır. Suçtan önce kişi hayal dünyasında yaşarken karşı tarafın duygularını hiç düşünmez ve hissetmez. Hissetse zaten suçu işleyemez. Suçlulara yapılan tedavi grubu uygulamalarında videoya alınmış kurbanların acıları ve duyguları anlatılıp suçluluk, utanç, pişmanlık duyguları oluşturulmaya çalışılır. Çok rahat yalan söyleyen, yaptığı zalimce hareketten gururla bahseden, ailelerine acımasızca şiddet uygulayan, başkalarını korkutarak sonuç almak isteyen bir şeyler hep birer empati sağırıdırlar. Acıma duygusu azalmış sosyal sınırları öğretmek ancak duygusal bir iklimde oluşur."
|
|
|
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Sağlık | Arşiv Bilişim | Dizi | Çocuk |
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz. © ALL RIGHTS RESERVED |