AYDINLIK TÜRKİYE'NİN HABERCİSİ |
||
Bugünkü Yeni Şafak |
|
|
"Günah işleme
özgürlüğü"
Modern dünyada akıl ile kalp arasındaki bağlar giderek zayıfladı. Akıl ile kalp arasındaki bağların zayıflamasından en çok dil ve özellikle de dildeki kavramlar zarar gördü. Düşüncenin yapı taşı kavramlar. Seküler zihniyet ile dindar kalbin özgürlük kavramı üzerinden iletişime geçememesi kavramların kırılmasına verilebilecek en çarpıcı örnek. Özgürlük kelimesini tasavvuf erbabı nefsin isteklerinden özgür olacak kadar bedenden kurtulmak olarak alırken seküler zihniyet için özgürleşmek bedenin isteklerini sınırlayan her şeyden özgür olmak anlamına geliyor. Seyid Hüseyin Nasr "Amerikan Devrimi'nde kurucu babalar, din özgürlüğünün önemli bir beşeri hak olduğunu açık etmişlerdi; ama daha sonraki iki yüz yıl boyunca, bu hak dinin özgürlüğü değil, dinden özgürlük anlamını kazanmaya başladı"ğına işaret ediyor, İslamın Kalbi adlı eserinde. Son günlerde tartışamadığımız meseler dini özgürlük ile dinden özgürlük alanında cereyan ediyor. Dindarlar, özgürlük kelimesinin bütün çağrışımlarını, dindar kimliği de kapsayacağı için kabul etmeye çalışırken, dinden özgürleşmeyi savunanlar için birinci öncelik rengini dinden alan her türlü tutum ve davranışın yasaklanması oluyor. Muhtevasını dinden alan her türlü yaptırımın, hiçbir sorgulamaya, değerlendirmeye gerek görülmeksizin reddedilmesinin sebebi, dinin, insanı kısıtlayıcılığına olan keskin inanç. Esasında seküler zihniyet, kısıtlayıcı olan her şeyi tartışma konusu yaparak reddetmiyor. Sınırlayıcı olan pekçok modern kurum kısıtlayıcılığı ile değil insana verdiği zevk ile değerlendiriliyor. Bazı sosyal demokrat ve liberal aydınlar, "özgürlük" kavramındaki kırılma üzerine odaklanmaktan ziyade, islami kesimin suç ile günah arasındaki farkları öğrenememelerinin "açmazlarını" yorumlamayı tercih ediyor. Mesela Batı dünyasının gelmiş olduğu noktayı Hristiyanların uzun ve zorlu bir mücadeleden sonra günah ve suç kavramlarını ayırt edebilmesine borçlu olduğunu söyleyen Ahmet Altan, durumu "günah özgürlüğü" olarak kavramlaştırıyor. İslam dininde suçlar doğrudan Allah'a karşı olan suçlar ve öteki insanları ilgilendiren, onlara zarar veren suçlar olarak ikiye ayrılır. Kur'an günah kavramını değil cürüm kavramını kullanır. Diğer insanlara karşı işlenmiş suçlar "kul hakkı" kapsamına girer ve Allah Teala'nın kul hakkı ile karşına çıkmamış kulları, iman etmiş olması şartıyla affedebileceği belirtilir. İman ehli için Allah'a karşı işlenmiş suçlar, kulun iman ettikleriyle amel etmemesidir. Namaz kılmamak, oruç tutmamak, gücü yettiği halde hacca gitmemek. Bunlar bir kulun Allah'a karşı işlemiş olduğu suçlardır. Ama dikkat edilirse bunların arasında zekat vermemenin sayılmadığı görülür. Çünkü zekat doğrudan diğer Müslümanları ilgilendiren bir durumdur. Fakirin zenginin malı içinde saklı duran hakkıdır çünkü zekat. İslam şeriatının hüküm sürdüğü dönemlerde Allah'a karşı işlenmiş suçlar başkalarının arasında işlenmediği sürece cezai yaptırım uygulanmamıştır. Yani cezası öbür dünyaya bırakılmıştır. Oruç tutmamak değil, oruçlu olmadığını başkalarına göstermek şuç sayılmıştır. Neden? Çünkü oruçlu olanların karşısında oruç yemek, oruçlunun kul haklarına gireceği düşünüldüğü için. İçki içmek değil, topluca içki içmek, başkalarının yanında içki içmek suç sayılarak cezai yaptırım uygulanmıştır. Acaba Türkiye'de sorun, dindarların suç ile günah arasındaki farkı anlayamamasından mı kaynaklanıyor yoksa laikçi yaklaşımların İslam dininde de suç sayılan fiileri modernleşmek adına topluma rağmen suç kapsamından çıkarmaya çalışmalarında mı yatmaktadır? Ceza kanununa göre suç sayılan bazı durumlar İslam hukuna göre suç sayılmayabilir. Ya da tersi, İslam hukukuna göre suç olan bazı fiileri ceza hukuku suç saymayabilir. Ama modern toplum olmanın şartını, ceza hukuku ile İslam hukukunun kesişmezliği üzerinden kurmaya çalışmak, liberallerin reddetmemeleri gereken pozitif hukuka ters. Sonuç olarak diyebiliriz ki, bireylerin kişisel olarak günah işleme hakkı vardır. Ama bu hak başkasının haklarını gasp etmeye dayandığında cezai müeyyide uygulanması şart olur. Adam alkol alıp zil zurna sarhoş olabilir. Bu sadece kendisini ilgilendirir. Ama adam arabasına binip başkalarının hayatını tehdit edici bir sürücü olarak direksiyona oturduğunda suç işlemiş olur.
|
|
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv Bilişim | Dizi | Çocuk |
© ALL RIGHTS RESERVED |