AYDINLIK TÜRKİYE'NİN HABERCİSİ |
||
Bugünkü Yeni Şafak |
|
|
Ankara, gardını
almış bekliyor...
Avrupa içinden bazen taktik bazen de psikolojik baskı gereği yükselen sesler arttıkça Ankara'nın 17 Aralık yolunda engel teşkil edebilecek böylesi girişimlere karşı planlı ilgisizliği de artıyor. Yani Türkiye, 17 Aralık'ta verilmesi beklenen net ve sürdürülebilir bir müzakere kararını herhangi bir yeni şarta bağlama girişimlerini müzakere bile etmeye değer bulmuyor. Bir bakanlık yetkilisi bu yöndeki gelişmeleri, "Temel şart Kopenhag Kriterleri'ni yerine getirmekti, getirdik. Müzakere kararı öncesi ek talep girişimlerini reddediyoruz" cümlesiyle özetliyor. Ard arda iki gün Türkiye-AB ilişkilerinin ekonomik yönüne ilişkin hedefleri ve sürece ilişkin muhtemel projeksiyonların raporlarını açıklayan Başbakan Yardımcısı Abdüllatif Şener'le AB yolunda son düzlüğü konuştum. Şener de hükümetin tavrını kesin bir dille özetliyor: "Helsinki Zirvesi'nde Türkiye'nin önüne diğer aday ülkelerle eşit şartlar konuldu. Bu saatten sonra diğerlerine uygulanmayan kriterler ve şartlar Türkiye'ye dayatılamaz. Böyle bir şey, AB ilkelerine de uymaz." Şener, iki gündür son dönemin kritik trafiğinin dışında; daha ileri bir boyutu anlatıyor. Türkiye'nin ekonomik açıdan AB ile uyum için de kolları sıvadığını ve müzakere dönemi sonunda bütün makro kriterlerde birlik standartlarına ulaşılacak bir perspektif belirlendiğini söylüyor. Yani, Ankara'nın zihinsel olarak üyeliğe hazır olduğunun altını çiziyor. Zaten 2 yıldır uygulanan ekonomik program da bir yandan enflasyon, bütçe açığı, iç borcun GSMH'ye oranı vb. konularda AB ortalamasını tutturmayı hedefliyor. Şener'e önümüzdeki üç yıl için belirlenen hedef rakamların hükümeti zor durumda bırakıp bırakmayacağını sordum. "Aslında, enflasyon, istihdam ve bütçe değerleri açısından 2007 sonuna kadar belirlenen takvim zaten devam eden programın hedefleridir. Yani, AB için özel bir hedef belirlemesi yapılmadı. Yürümekte olan süreç makro değerleri AB ile uyumlu hale getirecektir" cevabını verdi. Bakan bu konuda bir de örnek verdi: "Mesela, üç yılın sonunda 15 milyar brüt yabancı sermaye transferi bekleniyor. Zaten, bu yılın rakamı da 2,9 milyar Dolar'ı buldu. Hesaplamalarımız üç yılın sonunda 15 milyarın tutturulabileceğini gösteriyor..." Ekonomide gerçekten gözle görünür bir yükseliş trendine girildiği açıkça görülüyor. 17 Aralık'ta çıkacak olumlu bir karar bu trendi daha da sağlamlaştıracaktır. Böyle olduğu için de konu, son günlerde Türkiye'nin üyeliğine karşı teknik kılıflar içinde geliştirilen itirazlarda düğümleniyor. Şener'in en baştaki tavrı da bu girişimlerin önünü almaya yöneliktir. Kıbrıs Rum Kesimi'nin tanınması veya son taslak raporun satır aralarına sıkıştırılan bazı kelime oyunlarıyla Türkiye'nin üyelik perspektifini daraltma girişimleri sonucu etkileyecek olursa, bu Ankara'ya verilen sözün yerine getirilmemesi anlamına gelecektir. Sadece, hükümetin üst düzey isimlerinden birisi olarak Abdüllatif Şener değil, her kademeden yetkililer, dış politika yapıcıları AB'den gelebilecek sürpriz ataklara karşı temkinli bir bekleyiş içinde bulunuyor. Ankara, Annan Planı'nın ortaya çıkardığı çözüm imkanını reddeden Rum Kesimi'ni, bu tavrın faturasını ödemedikçe tanımayı düşünmüyor. Bununla birlikte müzakere kararının ardından, 24 üye ülkeyle birlikte Rumlarla da aynı masaya oturmanın teknik, siyasi ve hukuki şartlarını araştırıyor. "Müzakere kararı verilsin, aynı masaya oturmanın bir yolu bulunur. ABD, tanımadığı Kuzey Kore'yle her alanda ilişki kuruyor. Biz, Tayvan'ı tanımıyoruz ama ticaret yapıyoruz. Dünya, reddettiği sürgündeki Filistin Devleti'nin bütün yetkilileriyle görüşüyor" örneği hatırlatılıyor. Özetle, "Tanım ayrı, çok taraflı bir hükümetler arası toplantıda olmak ayrı" görüşü benimseniyor. Hollanda'nın hazırladığı taslak raporda yer alan "Zirve, Türkiye'nin uyum protokolünü imzalamasından memnuniyet duyar" ibaresi de; imza olmazsa müzakere kararını engelleyecek bir ifade olarak görülmüyor. Zaten, protokolün 17 Aralık öncesi imzalanması; yani, Rum Kesimi'ni tanıma anlamına gelecek bir adım atılması da düşünülmüyor. Ankara, 17 Aralık'a iki hafta kala bir yandan hazırlıklarını tamamlıyor, öte yandan da her türlü tehlikeye karşı gardını alıyor.
|
|
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv Bilişim | Dizi | Çocuk |
© ALL RIGHTS RESERVED |