AYDINLIK TÜRKİYE'NİN HABERCİSİ
Bugünkü Yeni Şafak
Y A Z A R L A R
ABD'nin kirli savaşı nereye kadar?

11 Eylül'den yana dünya çılgın bir ivme izliyor. 11 Eylül'ün hemen sonrasında dile getirilen kaygılar adım adım gerçekliğe dönüşüyor. Irak meselesinin 11 Eylül'le bağlantısı, 11 Eylül'ün ABD askeri hegemonya arayışına araç olduğu artık tüm çıplaklığıyla ortada. Nitekim bugün bu hegemonyanın hedefi artık sadece Irak, Afganistan gibi birkaç İslam ülkesi ya da ABD'nin çıkarlarını zorlayan ya da sorumlu ilan ettiği birkaç devlet değil…

Tüm dünya… Avrupa ve uluslararası tüm kurumlar…

Hatırlanacaktır; daha13 Eylül 2002 tarihinden itibaren bu yönde kaygılar oluşmaya başlamıştı.

İlk kaygı, ABD merkezli temel politikaların, bu politikaları besleyen konseptlerin değişmesi, en azından doğrudan etkilenmesiydi.

Bu konudaki ilk somut sinyali yine aynı tarihte ABD Dışişleri Bakanı Colin Powell vermişti:

"Amerika bir savaşın sözkonusu olduğunu gayet iyi anlamış durumdadır, buna vereceğimiz karşılık, bir savaşa vereceğimiz karşılık gibi olmalıdır; bu, uzun süren bir çatışma olacaktır" diyor ve ekliyordu: "Bu saldırının birden çok boyutu olacak, askeri, diplomatik, istihbari, ve hukuki..."

11 Eylül hadisesinin ABD'nin mevcut istihbarat ve "güvenlik sistemlerini delik deşik etmesi", mevcut çatışma ve "risk tasavvurlarını kadük hale getirmesi", güvenlik-hukuk, "siyaset-güvenlik ilişkilerini yeniden gözden geçirmesi gereğini yeni dönemin kaçınılmazları olarak tanımlıyordu, ABD Dışişileri Bakanı…

O günlerde birçok gözlemci gibi biz de kaygılarımızı dile getirmiş ve Sabah gazetesinde köşede şu cümleleri yazmıştık:

"Değişecek ve değişen eksenler" doğal olarak sadece terör örgütlerine yönelik etkin bir mücade ekseniyle sınırlı kalmadı. Bu mücadelenin şiddeti, özellikle ABD'nin saldırgana vereceği ilk yanıtlar, bu çerçevede dünya güvenlik stratejisinin yenilenecek ana taşları her devletin, her toplumun, hatta her bireyin yaşamını etkiledi.

ABD'nin hem kendi içinde, hem dünyada uygulayacağı "güvenlik siyaseti" üç sonuç doğurdu:

Globalleşme sonra devreye giren görece "pasifik varsayımlar yerini savaşcıl varsayımlara" bıraktı...

2. Güvenlik gerekleri "siyasetten askeri alana" doğru kaydı...

3. Terör faaliyetinin, siyasi, ekonomik, kültürel lojistik destekleriyle ele alınması çerçevesinde bir süredir dünya siyasetine egemen olan"insan hakları söyleminin güvenlik unsurlarıyla yeniden tanımlanması", başka bir deyişle "güvenlik aşısıyla yeni bir insan hakları konsepti"ne doğru ilerlenmesi" doğrusal bir süreç haline dönüştü.

4. "ABD hükümranlığı" kelimenin gerçek anlamıyla "mutlaklaştıı" ve "silahlanma politikaları"nın önü açıldı…

Yarın bugünden farklı olmayacak…

Özellikle İslam medeniyeti ile Batı medeniyeti arasındaki globalleşmeyle yeniden biçimlenen "fay kırığı hattı"nda, yeni depremler oluşması ve bunun ana politikaları daha kökten etkilemesi kuvvetle muhtemeldir.

Ve ortaya çıplak bir gerçek çıkıyor: Irak savaşı da, bu savaşın arkasındaki büyük otoriterleşme eğilimi de aslında ABD'nin kendi iç arayışlarından, korkularından, paranoyalarından ürüyor…

Ama şu öngörüyü de kimse kulak ardı etmesin:

Bu ahlaksız savaş ve ortamın sonuçları gün gelecek onu yaratanların başına çökecektir…


3 Aralık 2004
Cuma
 
ALİ BAYRAMOĞLU
ALİ BAYRAMOĞLU


Künye
Temsilcilikler
Abone Formu
Mesaj Formu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Dizi | Çocuk
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED