![]() |
![]() |
![]() |
![]()
|
![]() |
![]() |
|
![]() |
![]() Rebab teli at kılı, teknesi gövdesi su kabağı, hindistan cevizi veya ağaçtan oyularak yapılıyor. Bilinen en eski yaylı enstrüman olan rebab, kemanın, kemençenin, çellonun atası... Gerçek boyutları hakkında kayıtlı bir bilgi olmamakla beraber, bir gövde sap ve ayaktan oluştuğu biliniyor. Tarihin farklı devirlerinde çeşitli isimlerle adlandırılan rebabın resmine, eski kalıntılarda ve birçok Osmanlı minyatüründe rastlamak mümkün. Anavatanı Orta Asya olan bu çalgıyı arkeolojik buluntular dokuzuncu yüzyıl ile tarihlendiriyor. Tabii o zamanlardaki adı rebab değil, ıklık. İnleme, yakınma anlamına gelen bu söz, sazın sesinin rengi ile de örtüşüyor. 17. yüzyılda, Tanzimat Dönemi'nde Avrupa'dan kemanın gelişine kadar ev ve saray fasıllarında yaygın olarak kullanılan bu enstrüman Tanzimat'tan sonra yerini kemana bırakmış. Rebab kemanın gelişmişliği yanında ilkel kaldığından dönemin müzisyenleri pek itibar etmememişler. Nağmelerinde verdiği hüzünle dinleyene uhrevi hazlar yaşatan bu sazı kullanan nadir saz ustalarından Mehmet Refik Kaya ile 9. yüzyıldan bugüne ulaşan sazın hikayesini konuştuk. Rebab, Türkler'in kullandığı en eski yaylı sazın adı. Gövdesi su kabağından, telleri at kılından yapılan, sesi öte dünyadan gelen bu "içli" saz, "ıklık" adıyla Şaman Türkleri'nde rahiplerin çaldığı ayinleri renklendirmiş, İslam'a geçişten sonra mevlevihanelerde ve saray fasıllarında meşkedilmiş bu sesle, bugün ise kaderine terkedilmiş. Rebabın bir kenarda unutulmasına göz yummayan Mehmet Refik Kaya, ilk kez rüyasında tanıştığı bu saza bir ömür adamış. Tanzimat kemençeyi seçti Dilin yenilenmesi ve kültürel gelişimle ıklık ismi önce kemençe olarak değişir, ardından Tanzimat Dönemi'nde aristokratlar avam bulup kemençeyi rebab olarak isimlendirirler. Rebab'ın, Arapça'da yay ile çalınan çalgıların müşterek isimi olduğunu söyleyen Kaya, transpoze edilebilen değişiklikler, uyarlamalar ve perde bağı eklemeleri ile yaptığı kendi enstrümanına 'Refik-i Rebab' diyor. Kendi adının anlamı olan arkadaş, yani Refik ve rebab birleşince rebabın arkadaşı ortaya çıkıyor. İlk kez rüyasında dinledi Kültür Bakanlığı Türk Müziği Topluluğu'nda rebab çalan ve babası Türkiye'nin en eski müzisyenlerinden olan Kaya, eski İstanbul'da insanların en büyük eğlencesinin akşam fasılları olduğu dönemlerde musıkîyle ilgilenmeye başladığını söylüyor. Refik Bey rebabla tanışma öyküsünü anlatırken epey duygulanıyor: "Bir gece rüyamda rebab çaldım. O güne kadar hiç tanımadığım bu ses beni çok etkiledi. Sabah kalktığımda ses kulaklarımdaydı, unutamadım o sesi, arayıp buldum ve her türlü eseri icra edebileceğim bir enstrüman haline getirdim." Günümüze bu enstrüman ile uğraşan amatör çevrelerin bulunduğunu söyleyen Kaya, sazın prototipiyle kullanmada ısrarlı olanların varlığından da bahsediyor. Geleneğin yaşatılmasının mutlak olduğunu ama bununla beraber profesyonel anlamda yapılan müziğin her formdaki icrasının onlarla yapılmasının pek mümkün olmadığını dile getiren sanatçı, "Profesyonel anlamda çalışmalarımızı sürdürürken her türlü eser icra ediyoruz, değişik akordlar kullanıyoruz, en kadimden en moderne tüm eserleri çalabilmemiz gerekiyor. Sazın eklemelerimle ortaya çıkan yeni hali, geniş entervallerin icrasında çalıcıya büyük kolaylık sağlıyor" diyor. Yurtdışından talep var Rebabın yapımınıda üstlenen ender sanatçılardan olan Kaya, yurtdışından rebab isteyenlerin olduğunu, Türkiye'den de entelektüel seviyesi yüksek birkaç öğrencinin hem yapımını hem de icrasını öğrenmek için ders aldıklarını söylüyor. Rebabı Türk Müziği'ne tekrar kazandırmış olmaktan duyduğu mutluluğu anlatan sanatçı, bugün unutulmaya yüz tutan enstrümanların tekrar gündeme gelmeleri için çaba gösterilmesi gerektiğini belirtiyor. Bir çalgı müzemiz bile yok "Çalgı müzelerimiz olmalı. Geçmişten bugüne tüm enstrümanlarımız bulunup sergilenmeli. Muhafaza edilirken de, geliştirilip adapte edilebilir. Yalnız mutlaka yetkin kişiler tarafından yapılması lazım" diyen Kaya, sözlerini şöyle bitiriyor: "Alalattin Yavaşça, Selahattin İçli, Doç. Cahit Atasoy benim sazımın yeterliliğini kabul ettiler, eski rebabçılar mükemmel buldu. Artık ben kendimi bir enstrümanı kurtarmış olarak görüyorum." HALE KAPLAN ÖZ
![]() |
![]()
|
![]() |
![]()
|
![]() |
![]() |