|
|
Dünkü Kronik Medya'da, Vatan gazetesinin (28 Ocak) ortaya attığı, ertesi gün Hürriyet, Milliyet ve Tercüman'ın manşetlerine taşıdığı 'Çukurova-BDDK gizli protokolü' haberinin en temel iddiasının "sorunlu" olduğunu yazmıştık. Özetle, "Grubun, Yapı Kredi ve Pamukbank'ın elindeki Turkcell hisselerini, üstelik onlardan aldığı krediyle satın alacağı" iddiası... Radikal (30 Ocak) bunun doğru olmadığını, hem de "protokol"e dayanarak yazdı...
Bir iddialar bütününün en "iddialı" iddiasının doğru çıkmaması, her şeyden önce "bütün"ün inandırıcılığını azaltır... Bu nedenle, aslında birçok "doğru" barındıran bir iddialar bütününün içine yerleştirilen çok güçlü ama "sahte" bir iddia, her zaman mükemmel bir tuzak işlevi görür... Çukurova Grubu ile Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu (BDDK) arasında bir süredir yürütülen pazarlıklarla ilgili olarak ortaya atılan "gizli protokol" iddialarının başına gelen, işte tam böyle bir şey... "Gizli protokol"e ilişkin ilk haber 28 Ocak'ta Vatan'da çıktı. Vatan, bir gün sonra Hürriyet, Milliyet ve Tercüman'ın "olmaz böyle şey" diye manşetlerine taşıyacakları çok sayıda iddia attı ortaya. Ama birinci sayfanın spotlarında "en büyük iddia" vardı doğal olarak: "Çukurova Grubu, Pamukbank ve Yapı Kredi'deki Turkcell hisselerini bugünkü borsa değerinden geri alıyor... Ancak 600 milyon doları bulan bu alışveriş için iki banka Çukurova'ya kredi açıyor... Böylece Çukurova'nın Pamukbank ve Yapı Kredi'ye olan toplam borcu 5 milyar dolardan 5.6 milyar dolara çıkıyor..." Ertesi gün (29 Ocak) Hürriyet, Milliyet ve Tercüman "gizli protokol"ü manşetlerine taşıdılar. Onların da öne çıkardığı mesele aynıydı. Üç gazetenin birinci sayfaları, tıpkı Vatan gibi "İki bankanın elinde bulunan Turkcell hisselerinin hem de bu bankalardan alınacak krediyle Çukurova Grubu'na aktarılması"na isyan eden başlık ve spotlarla tasarlanmıştı... 29 Ocak tarihli Kronik Medya'da, Yapı Kredi'den yapılan "Çukurova Grubu'na kredi verdiğimiz ve grubun bu krediyle elimizdeki Turkcell hisselerini aldığı iddiaları doğru değildir" açıklamasına dayanarak, "en büyük iddia"nın sorunlu olduğunu şöyle dile getirmiştik: "(Bu iddia) en azından şimdilik kesinleşmiş, doğrulanmış enformasyon muamelesi göremez, bu çerçevede haberleştirilemez gibi duruyor..."
RADİKAL NE YAZDI?
Bu haberlerden bir gün sonra (30 Ocak) Radikal'de yer alan bir haber, iddiayı tamamen çökertecek nitelikteydi... Radikal'in "Önce borçlarını ödesin" başlıklı; "Türkiye'nin en borçlu adamı Karamehmet, borcunu ödeyeceğine YKB ve Pamukbank'taki Turkcell hisselerini satın almaya hazırlanıyor, iş dünyası ise 'önce borçlarını ödesin' diyor" alt başlıklı haberinde, konumuzla ilgili çok önemli bir bölüm vardı. Bu bölüm, aynen şöyleydi: "Karamehmet bunun için (iki bankadaki Turkcell hisselerini satın almak için –Kronik Medya) gerekli 450 milyon dolar civarında olduğu söylenen finansmanı birkaç kaynaktan temin edebilir. Bunlardan birincisi hem Yapı Kredi'den, hem Pamukbank'tan kredi alıp bu bankalara ait Turkcell Holding ve Turkcell hisselerini satın almak. Ancak henüz tamamlanmamış olan protokolde gazete haberlerinin aksine 'Turkcell hissesi alımı için Pamukbank ve Yapı Kredi'den kredi alınamayacağına' ilişkin hüküm var." Radikal'in haberi açık, fakat mesela Hürriyet ve Milliyet'in biribirini izleyen sürmanşetlerini karşılaştırarak da bunu anlamak mümkün... İlk gün "Vatan Gazetesi'nde yayınlanan plana göre, Çukurova Grubu sahibi olduğu biri batık iki bankadan kullanacağı krediyle, Turkcell'e ait hisseleri üstelik bugünkü düşük fiyattan geri alabilecek"i öne çıkaran Hürriyet, ikinci gün (30 Ocak) bu temel iddiayı soru kalıbında öne sürmeyi tercih etmişti. "Cevap bekleyen sorular" başlığı altındaki ilk soru buna ayrılmıştı ve şöyle tasarlanmıştı: "Mehmet Emin Karamehmet'e, Yapı Kredi Bankası ile Pamukbank'ın Turkcell'deki hisselerini satın almak için ödeyeceği parayı nereden bulacağı / bulduğu sorulacak mı?" Milliyet de (30 Ocak) "BDDK'dan ballı kurtarma var ama sorulara cevap yok" başlığı altında, bir gün önceki kesinlikten uzak sorular soruyordu. Milliyet de ilk iki soruyu "temel iddia"ya ayırmıştı: "1. BDDK ile Çukurova Grubu arasındaki protokolde, Turkcell'le ilgili hangi maddeler bulunuyor? 2. Çukurova Grubu'na, Pamukbank ve Yapı Kredi'deki Turkcell hisselerini alması için Fon bünyesindeki Pamukbank'tan 300 milyon dolar kredi açılıyor mu?"
EN "SAĞLAM"I TERCÜMAN
Vatan'ı takip eden üç gazeteden en "sağlam"ı Tercüman'dı. Bu gazetemiz, ilk günkü kesin üslubunu 30 Ocak tarihli manşetle de sürdürdü: "Yapılan gizli anlaşma ile halen 5.2 milyar dolar borçlu olan Çukurova Grubu'na Pamukbank ve Yapı Kredi'den 600 milyon dolar daha borç verilmesi büyük skandal olarak değerlendiriliyor..." (Fakat mesela gazetenin yazarı Nazlı Ilıcak o kadar emin değil. O, soru sormayı tercih etmiş: "Karamehmet'e, bu hisseleri alması için ayrıca 600 milyon dolar YPK'dan kredi verildi mi?") Bitirirken, başlığımızdaki soruya tekrar dönelim... "Dört gazete dezenformasyona mı maruz kaldı?" diye sormuştuk... Haksız mıyız? Düşünün, bir kaynak size rakiplerinizle ilgili, onları güç duruma düşürecek bir bilgiler demeti sunuyor, bir "gizli protokol" haberi veriyor... Siz bu haberi kullanıyorsunuz, doğal olarak da en çarpıcı, en isyan ettirici bilgiyi öne çıkararak kullanıyorsunuz... Fakat ertesi gün bu bilginin doğru olmadığı ortaya çıkıyor ve böylece "gizli protokol"deki öbür bilgiler de ister istemez "şaibeli" hale geliyor, haberin inandırıcılığı azalıyor... Örneğimize dönersek: Haberi ileten kaynak, "gizli protokol"de "Turkcell hissesi alımı için Pamukbank ve Yapı Kredi'den kredi alınamayacağına' ilişkin bir hüküm" olduğunu (Radikal) bilmesine rağmen, nasıl oluyor da bunun tam tersinin yazılı olduğunu öne sürüyor? Bu durumda sizin aklınıza da dezenformasyon ihtimali gelmez mi? Acaba Vatan, Hürriyet, Milliyet ve Tercüman yöneticileri böyle bir ihtimal üzerinde düşündüler mi hiç? (A.G.)
'Piyasalar' bu işe ne dedi? Gazetesine göre değişir...
Zaman, Nurcan Akad'ın "görevdeki altıncı ayı" münasebetiyle düzenlenen Akşam gazetesinin gecesini, "Akşam'ın daveti medyanın son fotoğrafını verdi" başlığıyla ve Zaman'dan aktardığımız bu fotoğrafın eşliğinde verdi. Gazete, Doğan Grubu'nun üst düzeyinden hiç kimsenin geceye katılmadığını belirttikten sonra şöyle diyordu: "Akşam Gazetesi ve Show TV'nin bağlı olduğu Çukurova Grubu'nun patronu Mehmet Emin kaRamehmet, Sabah Gazetesi'nin iki patronu Turgay Ciner ve Dinç Bilgin ile Habertürk'ün imtiyaz sahibi Ufuk Güldemir gece boyunca birbirlerinden ayrılmadı..." Tespitteki isabeti vurgulamak üzere, 30 Ocak tarihli Hürriyet, Sabah ve Habertürk'teki "Piyasalar Çukurova-BDDK protokolüne ne dedi?" haberlerinden bölümler aktarıyoruz: Hürriyet: "Piyasalar, 'Uçakların kara kutuları kazadan sonra açılır, iş işten geçmiş olur. Kara kutu gibi saklanan 6 milyar dolarlık protokol, iş işten geçmeden açıklanmalı, halk parasının kime gittiğini görmeli' dediler." Sabah: "Çukurova Grubu ile BDDK anlaşması işte böyle yorumlandı: ÇÖZ VE YAŞAT... Finans çevreleri, Pamukbank'ı geri alan ve Yapı Kredi Bankası'ndaki belirsizliği ortadan kaldıran BDDK için 'Geçmişte yaşananların aksine çöz ve yaşat ilkesine göre hareket etti' yorumunu yaptı..." Habertürk: "Piyasalar için olumlu..." (A.G.)
Yayın yönetmenleri yazıyor, ekonomi yazarları yazmıyor
Habertürk, yayın hayatına atıldığı ilk günlerde yaptığı bir "analiz"de ("bu analizi hiçbir gazete yapamaz" denmiş miydi?), Doğan Grubu'nda, Akşam'la polemiğin "Gözcü" marifetiyle yürütülmesinin (o zamanlar gerçekten de öyleydi) anlamını şöyle açıklamıştı: "Grup, böylece, sizin muhatabınız Gözcü'dür, demiş oluyor..."
"Analiz", aradan bir hafta geçtikten sonra çöktü, çünkü Hürriyet ve Milliyet de girmişti devreye... İşte o gün bugündür "mücadele" bu araçlarla sürdürülüyor... "Gizli protokol"le birlikte bir aşama daha atlandı ve genel yayın yönetmenleri de girdi devreye... Ertuğrul Özkök ve Mehmet Yılmaz, gazetelerinin manşetlerinin bu meseleye ayrıldığı gün (29 Ocak) mücadeleye yazılarıyla da destek verdiler. Ertuğrul Özkök, 30 Ocak'ta da aynı konuda yazdı. Mehmet Yılmaz'ın o gün yazısı yoktu. İlginç bir nokta daha var: Akşam'ın "tarihi çağrı"larla ve gazetenin imzasıyla; Hürriyet ve Milliyet'in manşetler ve yayın yönetmeni yazılarıyla sürdürdüğü mücadeleye ilişkin olarak ekonomi yazarları nedense hiçbir şey yazmıyor. Bu durum, yönetmenlerin ısrarla vurguladığı "Bu bir medya savaşı değildir, bu bütün milleti ilgilendiren büyük bir haberdir" tezini zayıflatan bir rol oynuyor. Öyle ya, madem bu haberler sırf "haber değeri" olduğu için gazetelere konuyor, e bu durumda ekonomi yazarlarının da konuyla ilgili bir şeyler yazmaları gerekmez mi? Bir ekonomi yazarı, gazetesinin manşetinden kendi sütununun yer aldığı sayfaya intikal eden "ülkenin en önemli ekonomik meselesi"yle ilgili yazı yazmayacak da ne hakkında yazacak? (A.G.)
Celine: Ölümün 'yatay'lıktan 'dikey'liğe geçişi Cumhuriyet Kitap'ın son sayısının "dosya"sı "Gecenin Sonuna Yolculuk" adlı ünlü romanının Türkçeye çevrilmesi dolayısıyla Fransız romancı Louis- Ferdinand Celine'e ayrılmış. Yahudi düşmanlığıyla da ünlü bu önemli romancıyı değerlendiren önemli yazılar var. "Gecenin sonuna Yolculuk"u Türkçeye çeviren Yiğit Bener de, bir Celine uzmanı olarak bilinen Prof. Henri Godard ile uzun bir mülakat yapmış. Bu çok bilgi verici mülakatın bir bölümünde Prof. Godard, Celine'in öncülük ettiği alanlara bir örnek olarak şunu da hatırlatıyor: "Ancak savaşın ele alınış tarzında Celine'in öncülük ettiği çok modern bir boyut var: borbardımanların işlenmesi. Bu gerçekten de XX. Yüzyıl savaşlarıyla ortaya çıkan çok özgün bir yenilik. Güncelliğini asla yitirmeyen bu konuyu ilk ele alanın Celine olması da tesadüf değil, çünkü onun o parçalanmış kesik kesik cümlelerden oluşan biçemi bu konuyu işlemeye çok yatkın. Celine, Birinci Dünya Savaşı içinde ortaya çıkan bu yeni savaş yöntemine karşı çok duyarlıdır çünkü burada ölüm yatay bir ilişkiden değil, dikey bir biçimde, gökten yağmaktadır, yani bir anlamda vahşet yeni bir boyut kazanmıştır..." Prof. Godard'ın dediği gibi, gerçekten de "güncelliğini hiç yitirmeyen bir konu"... (K.B.)
|
|
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat| Arşiv Bilişim | Dizi | Röportaj | Karikatür |
© ALL RIGHTS RESERVED |