|
|
Gazetecinin kaderi...
Haber üretmek, haberi olduğu gibi kaynağından alıp, gerekli olan yere ulaştırmak gazetecinin görevidir ama totaliter ve baskıcı rejimlerde mütebellibe karşı olan gazetecilerin böyle bir şansı yoktur. Dün Afganistan'da, bugün de Irak'ta, gazeteciler aynı durumla karşı karşıyadır. Rus-Çeçen savaşında gazetecilik yapan Mehmet Ali TEKİN de aynı statüyle karşı karşıya kaldı ve şu anda Eskişehir Cezaevi'nde gazeteci olmanın faturasını ödemektedir. Buyrun okuyun Mehmet Ali'nin mektubunu: "Sevgili ağabey, basından öğrenmiş olmalısın. Ben 2000 yılı mayıs ayı başında Selam Gazetesi çalışanlarına yönelik olarak yapılan operasyonla gözaltına alındım. 14 Mayıs 2000 günü, 9 gün işkenceli sorgulamalar sonunda Ankara DGM Savcılığı'na çıkarıldım. Savcılara ve hakimlere de söylediğim gibi zorla ve işkence altında alınan ifadeler sonucu Tevhid Selam Örgütü diye bir örgüt sunî olarak oluşturuldu. Ben savcı beye böyle bir örgüt üyesi olmadığımı, hatta böyle bir örgütün varlığından bile haberimin olmadığını söyledim. Sorgu hakimine de aynı şeyleri söylememe rağmen tutuklanarak Eskişehir Özel Tip Kapalı Cezaevi'ne konuldum. 3 yıldır (Mayıs'ın 5'inde) burada kalıyorum. Ben 1995 yılı Haziran ayında Rus-Çeçen savaşını izemek için Çeçenistan'a gittim. Döndüğümde izlenimlerimi Selam Gazetesi'nde yayınladım. Orada çektiği fotoğraflardan oluşan sergiler düzenledim. ikinci defa Çeçenistan'a giderken Kasım-1995 de Rus askerleri tarafından tutulup, cezaevine konuldum. O günlerde basından sorumlu Devlet Bakanı Sayın Ali Talip Özdemir ve Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Sayın Nail Güreli beylerin Rusya hükümeti nezdinde yaptıkları ısrarlı girişimler sonucu 8 ay hapislikten sonra kurtuldum ve ülkeme döndüm. Bunu şunun için anlatıyorum. Benim şu anda kaldığım Eskişehir Özel Tip Cezaevi ile Rusya'da iken kaldığım cezaevi şartlarını kıyasladığımda (aslında kıyaslamak haksızlık) şu anda kendimi Eskişehir Dinlenme Tesisleri'nde gibi hissediyorum. Cezaevi nasıl olur da dinlenme tesisi olur, diye sorar olduğunuzu hissediyorum. Evet burası Rusya'da kaldığım 3 değişik cezaevine göre dinlenme tesisi kalır diyorum. Bu hakikati teslim ettikten sonra gelelim Bursa'daki insan hakkı ihlâli diyebileceğimiz, olumsuz şartları tesbite. Cezaevleri patladı patlayacak Şu anda kaldığım Eskişehir Özel Tip Cezaevi bana göre, başka yerlerden aldığımız haberler ve basında çıkan haberlere göre, F tipi statüsüne tâbi olan cezaevleri arasında en iyi, en güzel ve de en insanî şekilde idare edilen cezaevi olduğunu düşünüyorum. Çünkü ben 3 yıldır burdayım. Herhangi bir hakarete, uygunsuz davranışa maruz kalmadım. Herhangi bir kaba dayak, işkence yapıldığını duymadım. Oysa burası da diğer yeni açılan F tipi cezaevleri gibi oda sisteminde. Diğer F tipi cezaevlerinin kimisinde yeni nakil gelen mahkumlara kaba davranıldığı, hakaret edildiği, saç ve sakallarının zorla kesildiği, kaba dayak ve işkenceye maruz bırakıldığını duyduk ve basından da okuduk. F tipi cezaevi sistemi; idareciler iyi-dürüst ve insancıl olursa insan hakkı ihlali olmayacağı için bana göre insani ihtiyaçların en iyi karşılandığı cezaevi tipidir, diye düşünüyorum. Bu cezaevi tipi oda sisteminden oluştuğu için, odalarda 1-2 veya en çok 3 kişi bulunmakta. Bundan dolayı artniyetli idareci ve infaz memurları, her an kötü davranış sergileyebilme, mahkuma işkence yapma ihtimali her zaman mevcuttur. İdareciler ve infaz memurları iyi-dürüst ve insancıl kişiliğe sahip olurlarsa böyle bir durum sözkonusu olmayacaktır. O zaman da buraları en insanî cezaevileri olur. Şu anda benim kaldığım cezaevi yaklaşık 1,5 yıldır F tipi statüsünde. Bazı ufak tefek eksiklikler hariç biz şu andaki durumdan gayet memnunuz. Şu anda F tiplerinde kalanlara haftada 5 saat ortak alana çıkıp 10 kişi birlikte olma; haftada 5 saat 11 kişi spor alanına çıkıp spor yapma hakkı verildi. Eskişehir Özel Tip Cezaevi'nde bu haklar, idarenin imkanlarımız yok dediği için; 2'şer saat olarak yerine getirebiliyor. Bu tip ortak alanlara çıkış süreleri; çeşitli aktivitiler artırılırsa ve idarenin zor kullanma imkanı ortadan kaldırılırsa F tipi cezaevleri en insanî cezaevleri olabilir. Bizim bu cezaevine geldiğimiz günlerde ailelerimizin getirdiği yiyecek ve içecekler idare tarafından kontrol edilerek bizlere veriliyordu. Böylece ailemizin getirdiği yemekleri zevkle yiyebiliyorduk. Diğer odalarda kalan ve ziyaretçisi gelmeyenlerle bu yiyeceklerimizi paylaşıyorduk. Öyle insanlar var ki aylarca hatta yıllarca ziyaretçisi gelmiyordu. Böyle insanlarla bu yiyeceklerimizi paylaşıyorduk. Ailelerimizin getirdiği yemek ve içecekler bizim için çok iyi idi. Bu tür yiyeceklerin mahkuma müsbet yönde etkileri vardı. Birincisi ailemizin getirdiği yemekleri yemenin apayrı bir lezzeti ve duygusu vardır. Bu duyguyu anlatabilmek mümkün değildir. Ancak yaşayan bunu anlayabilir. Bizde bir rahatlama hissi vermekte, mutlu olmaktaydık. Bu da bizi sağlığımız açısından müsbet yönde etkiliyordu. Buradaki direncimiz ve dayanma gücümüz artıyordu. Bir diğer etkisi diğer mahkumlarla bu yiyeceklerimizi paylaşıyorduk. Böylece hem paylaşabilmenin bizde oluşturduğu hal ve paylaştığımız insanın da hem fizikî hem de manevi yönden faydalanmasını sağlıyorduk. Fakat yaklaşık 1,5 yıldır, dışardan yiyecek alımı durduruldu. Dışarıdan yiyecek alımının durdurulmasına gerekçe olarak mahkumun arasında eşitiği sağlamak gerekçesi ileri sürüldü. Evet eşitlik sağlandı (!?) ama yoklukta eşitlik sağlandı. Yoklukta eşitlendik. Maddî durumu iyi olan mahkum kantinden alabileceği yiyecek ve içecekle yine ihtiyacını giderebiliyor. Ama gariban mahkuma eskiden gönderilen yiyecekler kesildi. Yani her yerde ve her dönemde olduğu gibi burada da olan gariban ve fakir kimseye oldu. Bu yasaktan en çok onlar etkilendi. Gelelim bir başka uygulamaya. Bir, birbuçuk yıldır mahkum kullandığı elektriğin (prizden) parasını ödemek mecburiyetinde. Kullanılan elektrik koğuşun dışına yerleştirilen bir sayaçla tesbit ediliyor. Bir ay sonunda kullandığı elektriğin parasını ödemeyen mahkumun priz elektriği kesiliyor. Ne zaman borcunu öderse o zaman elektrik veriliyor. Böylece maddi yönden durumu iyi olmayan mahkumun tek eğlence imkanı olan televizyon seyretmesi ve çay içmesi imkânı elinden alınmış oluyor. Düşünün aylarca yıllarca televizyon seyretmeme ve çay içmeme zorunda kaldığınızı. Bu durumda mahkum toplumdan soğur, devlete karşı kinlenir ve bir gün gelir, bir an birilerine karşı kötü davranış sergilemek zorunda kalır. Peki böyle bir durumda siz bırakılsanız siz ne yaparsınız? Bu yasağı getirenler bu soruyu kendilerine sorsunlar. Kitap sınırlaması yasağına ne demeli? Yaklaşık 5-6 ay önce yayınlanan bir genelgeyle, her kişi için sözlük, ders kitapları haricinde en fazla 3 tane kitap bulundurabilme yasağı getirildi. Bu genelge yayınlandığından beri düşünüyorum, bu sınırlandırmanın, mantıklı bir gerekçesini bulamadım. Böyle bir kitap tahdidiyle mahkumda ne gibi bir değişiklik tabii ki müsbet yönde, hedeflenmiştir? Bunu bir türlü çözemiyorum. Bu çağda, bu dönemde kitap okuma yasağını bir türlü havsalam almıyor. Zaten cezaevine getirilen, gönderilen kitaplar idare tarafından kontrol edilip ondan sonra bizlere veriliyor. Yasaklanmış bir yayın zaten içeriye verilmiyor. Dediğim gibi bu kitap yasağına bir türlü, bir anlam veremiyorum. Geçtiğimiz günlerde gazetelerde bir haber okuduk. Adalet Bakanlığı cezaevlerinde çalışan personelle ilgili yeni bir kılık kıyafet yönetmeliği hazırlıyormuş. Bu yönetmelik yürürlüğe girdiğinde bıyık ve sakal yasağı gelecekmiş. Böylesi bir yasak yürürlüğe girerse, bundan sadece memurlar etkilenmeyecektir. Belli bir hayat tarzına alışmış insanlara, hayat tarzlarını değiştirmesi dayatması ne derece doğru ve ne gibi bir fayda getirecek. Herhangi bir fayda getireceğini ummuyorum. Ama en azından düşünebiliyorum. Alın size en hafifinden bir tartışma veya birbirine saldırma. Böylesi bir yasağın bu tür olumsuz getirilerinden başka hiçbir faydası olacağını tahmin edemiyorum. Evet Sadık Ağabey buralarda durumlar böyle. Yüce Rabbim sizlere sağlık, afiyet ve uzun ömürler versin. Allah yardımcınız olsun. Allah'a emanet olunuz. Vesselam" Mehmet Ali Tekin
Aynı senaryo bugün Irak'ta da cereyan etmektedir. Gazetecinin kaderi de bu.
|
|
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv Bilişim | Dizi | Röportaj | Karikatür |
© ALL RIGHTS RESERVED |