|
|
Zirvede sessizlik
Herkes Galatasaray-Fenerbahçe derbisinden bahsediyordu. Valilik, emniyet, medya, yönetimler, amigolar, taraftarlar. Ne olacak acaba soruları, alınan önlemler, önlem teklifleri, tansiyon giderek yükseliyordu. Neyse bitti işte. Hani o meşhur cümle gibi: "Yaşandı ve bitti". Tatsız bir şey olmadı. Son dakikalarda vukubulan "penaltı" tartışmaları dışında itiş-kakış bile yoktu. Ancak giderek hayatımıza daha fazla girecek olan Olimpiyat Stadı bundan böyle herhalde içinde oynanan maçlardan daha fazla bahse konu olacak. Öncelik tabiat şartlarında. Ne o rüzgâr öyle. Deniyor ki, bu rüzgâr burada hiç durmaz, daima eser. Bu rüzgâr altında doğru-dürüst futbol oynanır mı? Bunun karı var, fırtınası var, zemherisi, karakışı var, donu var, buzu var. Görünen şartlarda ve böyle havalarda bırakın karşılaşmanın gerçekleşmesini, stadyuma gitmek bile mesele haline gelecek. Bu derbide dahi Fenerbahçe otobüsü stada giden yolu şaşırdı. Bakmayın siz bu maçta seyirci rekoru kırıldığına soğuk havalarda o stada seyirci gidemez. Olimpiyat Stadı çevresi, ulaşımı, hali-hazır durumu ile çok baş ağrıtacağa benziyor. Görüldüğü gibi yazının yarısına geldik hâlâ maçtan bahsetmiyoruz. Çünkü önceliği Beşiktaş-İstanbulspor maçına vereceğiz. Burada da bir stad problemi var. Güngören sahasında da futbol oynamanın zorluklarından söz ediliyor. Aklımda şu görüntüler kalmış: Aykut Kocaman güneş gözlükleri takmıştı. Sonra bunlarla idare edemeyip başına bir şapka uydurdu. Beşiktaş yönetiminde şapka bile yoktu. Başta Lucescu olmak üzere tüm kenar yönetimi ellerini alınlarına siper ederek güneşten korunmaya, topu görmeye çalıştılar. Galiba onlarda şapka yoktu. Türlü imkânsızlıklar içinde zirvede kalmaya çalışan İstanbulspor, bazı önemli futbolcularını kaybetmiş olsa dahi; enerjik, takım disiplinini kaybetmeyen, dirençli bir ekip. Bu sahada çok can yakacağa benziyor. Deniyor ki Beşiktaş Lazio maçının etkisini üzerinden atamadı. Hayır! Lazio'nun o gösterişsiz ama beton gibi yapısı karşısında Beşiktaş'ın yapacak fazla bir şeyi yoktu. Buna mukabil Konya karşısında acze düşen, Fatih Terim'i de umutsuzluğa sevkeden Galatasaray Juventus'e daha iyi direndi. Her iki takım da Avrupa maçları için umut vermediler. Fenerbahçe yaralı aslan karşısında bir beraberliğe razı idi. Niçin acaba? Çünkü Daum hâlâ takımını istediği kıvama getiremedi. Bu derbiden yara almaksızın çıkmayı kâr sayıyordu. Ve zaten Fener'in Galatasaray'a nazaran daha diri olduğu da gözlendi. Sonunda ne şiş yandı ne kebap. İleriye doğru bakarken Fenerbahçe'nin geçmiş yıllara kıyasen daha emin adımlarla yürüdüğünü görüyoruz. Diğerleri iki cephede savaşırken Fener hep canlı, hep diri kalacak. Bu da onun şampiyonluk yarışında şansını artırıyor. Bu hafta beni şaşırtan Bursa oldu. Hagi acaba yarışı yarı yolda bırakacak mı?
|
|
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv Bilişim | Dizi | Karikatür | Çocuk |
© ALL RIGHTS RESERVED |