AYDINLIK TÜRKİYE'NİN HABERCİSİ
Albaraka Türk

Y A Z A R L A R
Metafizik'ten yoksun bir düşünce: Çağdaş İslâm Düşüncesi (II)

Düşünce tarihinde 'düşüncelerin özgünlüğü' sorunu, bu sorunu ele almayı deneyenlerin ellerinde anlamsız bir köken kazıcılığının oyuncağı haline getirilmiştir. Çünkü özgünlük, hatalı bir biçimde düşünmenin ve dolayısıyla düşüncenin unsurları açısından ele alınmıştır. Oysa özgünlük unsurlarda değil, terkiblerde aranması gereken bir keyfiyettir. Bir düşünceyi özgün kılan, o düşüncenin unsurları değil, o düşüncenin yapısı, yani terkibidir. Çünkü düşünme oradan buradan malzeme toplamakla değil, eldeki malzemeyi bir terkibe kavuşturmakla yapılan işin adıdır. Bir düşünür düşüncelerinin bütün malzemesini kendi yarat(a)maz, onları seleflerinden alır ve düşünme bu malzemenin harmanlanma biçimiyle, yani terkibiyle özgünlüğünü kazanır. Platon ile Aristo esasen birbirlerinden çok farklı malzemeler kullanmamışlardı, fakat her ikisinin de özgünlüğü, bu malzemeye kazandırdıkları formla temayüz etti. O halde hiç tereddüt etmeden diyebiliriz ki özgünlük düşünmenin maddesinde değil, suretindedir. Bir düşüncenin malzemesi (unsurları) onun maddesini, terkibi ise suretini teşkil eder. Özgünlük dediğimiz, işbu teşekkülün ta kendisidir.

Açıklamam gerekirse, ben, "düşünme biçimi" deyişinde geçen 'biçim' sözcüğünü sadece 'tarz ve üslub' anlamında değil, aynı zamanda "terkib ve suret" (=nazım) anlamında da kullanıyorum. VE hemen ardından soruyorum: İslâm Düşüncesi'nin özgünlüğü var mıdır?

Biz bu soruyu kendi adımıza cevaplamakta ve şu cevabımızı ispatlamakta hiç ama hiç yorulmayacağız: Hem de nasıl!

Aksi kanaatte olanlar, "İslâm Düşüncesi" adını verdiğimiz terkibin, yani Kelâm, Tasavvuf ve Hikmet-i İslâmiye'nin teşkil ettiği Dil, Düşünce ve Varlık kompozisyonunun bir başka medeniyette şu veya bu şekilde varolmuş bir benzerini göstermeyi denemelidirler! İlzam mı ediyorum? Elbette! O halde herhangibir zaman diliminde bu medeniyet havzasında oluşmuş ve Osmanlı döneminde kemâline ulaşmış nazarî terkibin, unsurları itibariyle değil, terekkübü itibariyle bir benzerine ciddiyetle işaret edecek bir tek parmağın havaya kalkmasını beklemekten başka çaremiz kalmıyor.

İslâm Düşüncesi, doğduğu ve geliştiği yüzyılların içinde varolan terkiblere karşı bir meydan okuyuşun adıydı. Düşünce, düşünmeyi ciddiye alan tâliplerinin ellerinde çıkabileceği en yüksek zirvelerde nefes alıp vermiş ve bu nefes sayesindedir ki bugün kendisini eteklerinden seyrettiğimiz ve sadece iftihar etmekle yetindiğimiz zengin ve canlı bir fikir mirası oluşmuştu. Bir düşünce, ancak kendi çağdaşı düşüncelerle karşılaştırılabilir. Fakat siz eğer dilerseniz bu mirası zaman gözetmeksizin çağdaşı olmayan parlak rakibleriyle de karşılaştırabilirsiniz. Çünkü Dil, Düşünce ve Varlık tasavvuru itibariyle İslâm Düşünce mirası, kemâline ulaştığı Osmanlı ölçeğinde, bütün muhalifleriyle —hem de hiçbir aşağılık kompleksine kapılmadan, hiçbir savunmacı yaklaşım zaafına düşülmeden– karşılaştırılabilecek derinliği haizdir! Hal böyleyken şimdi sorumu yeniliyorum: Çağdaş İslâm Düşüncesi adı verilen kökleriyle alâkası kalmamış bir asırlık modern mecmuanın şu veya bu düzeyde ciddiye alınması gereken gıpta edilecek bir tek orijinal yönü ya da özgünlüğü var mıdır?

Bu soru iki şekilde cevaplanabilir: geçmişe nisbetle veya kendi çağdaşlarına nisbetle... Çağdaş İslâm Düşüncesi, geçmişiyle karşılaştırılamaz; zira kendisine dayandığı bir nazariyâtı, bugünkü deyişle teorik bir yapısı yoktur; unsurları itibariyle de yoktur, terkibi itibariyle de yoktur. Çağdaş İslâm Düşüncesi'nin hâkim formu, eklektik bir tarzda siyasî veya sosyal birtakım beceriksiz uyarlamalar istisna edilirse, kendisini sadece 'dinî' olarak değil, 'düşünsel' olarak da nitelemeyi haklı çıkaracak bir hususiyeti haiz değildir. Aksini iddia edenler, bu düşünme biçiminin Dil, Düşünce ve Varlık hakkında ciddiye almayı gerektirecek ne tür bir yorumlar manzumesine sahip olduğunu söylemeleri gerekir. Çünkü bu iddia ortada olmadıkça 'özgünlük' meselesi ciddiyetle konuşulamaz!

Dilerseniz bu düşünce biçimini her bakımdan taklid ettiği Çağdaş Batı Düşüncesiyle karşılaştıralım: Unsurları bir yana, bu vadide de terkib itibariyle özgünlüklük iddialarına geçit verecek bir aralık bulunamayacaktır. Bulunacak olan, sadece bazı imitasyonlardır; iyi ya da kötü, ama her halukârda karşımıza çıkacak terkibler birer 'imitasyon' örneğinden ibaret kalacaktır. Niçin? Çünkü Çağdaş İslâm Düşüncesi'ne mevcut formunu kazanmasına katkıda bulunanlar, İslâm Düşüncesi'nin nazarî mirasını göz göre göre ve hiç acımadan nisyana terkettiler, küçümsediler ve bir sonra onunla irtibat kuramayacak bir noktaya geldiler.

Öyle ki terkettikleri tarafından terkolundular. Şunun şurasında henüz bir asır bile dolmadan Dilbilim ve Mantık'ta meselâ Cürcanî, Sekkakî, Kazvinî veya Urmevî'yi değil, sadece Ahmed Cevdet Paşa, Elazığlı Abdünnâfi Efendi ile Said-i Nursî'yi, Kelâm'da İci, Taftazanî veya Seyyid Şerif'i değil, Giritli Sırrı Efendi ile Harputlu Abdüllatif Efendi'yi, Tefsir'de Taberî veya Zemahşerî'yi değil, sadece Elmalılı Hamdi Efendi'yi, Hadis'te Askalanî, Kastallanî veya Aynî'yi değil, Babanzâ Ahmed Naim'i, Usûl-i Fıkıh'ta Abdülaziz Buharî veya Pezdevî'yi değil, Büyük Haydar Efendi ile Seyyid Bey'i, Tasavvuf'ta İbn Arabî, Konevî veya Mevlana'yı değil, Ahmed Avni Konuk ile Elif Efendi'yi, Felsefe'de Farabî, İbn Sina, Gazalî veya İbn Rüşd'ü değil, Süleyman Hasbî Efendi'yi, hiç değilse Rıza Tevfik ile Manastırlı İsmail Fenni Ertuğrul'u bile anlamaktan âciz kalınmasının nedeni bu basiretsizce yapılan redd-i mirastır.

Evet, Çağdaş İslâm Düşüncesi köklerine dönmelidir! Fakat şimdilik hiç değilse bir asır öncesine dönmek için yola düşmeli, bir daha yolda düşmemek için son düştüğü yerden ayağa kalkabileceğini ispat etmelidir. Çünkü bu kabustan bir an evvel kurtulamazsak, genç nesiller İslâm Düşüncesini 'miras' olmaktan çıkarıp 'tereke' haline getiren imitasyon meraklılarının açtığı çukurlarda çırpınmayı sürdürmekten kurtulamayacaklar!


26 Ekim 2003
Pazar
 
DÜCANE CÜNDİOĞLU


Künye
Temsilcilikler
Abone Formu
Mesaj Formu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Dizi | Karikatür | Çocuk
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED