|
|
Ekonomide dengeler (3)
Bugün parasal tabandaki genişleme ve daralmanın enflasyon, faiz hadleri ve büyüme üzerindeki etkisini tartışacağız. Parasal büyüklük ile enflasyon arasındaki ilişki doğrusaldır. Yani parasal tabandaki genişleme fiyatların genel seviyesinin yükselmesine, parasal büyüklüklerdeki daralma ise fiyatların düşmesine neden olur. Parasal büyüklük ile faiz hadleri arasındaki ilişki ise kısa dönemde terstir. Yani biri artarken diğeri düşer. Ya da tam tersi. Bunun nedeni açıktır: Parasal tabandaki genişleme, borç verilebilecek para arzını artırır. Eğer talep sabit ya da para arzındaki artış oranından daha küçük oranda artıyorsa, iktisat biliminin temel kuralı, arz-talep kuralı devreye girer ve paranın fiyatı olan faiz hadleri düşer. Kısa dönem için geçerli olan bu kural orta ve uzun dönemde geçerliliğini yitirir. Zira, parasal tabandaki genişleme ilk anda faiz hadlerini düşürse de daha sonra enflasyon oranını artıracağı için nominal faiz oranlarının yönünü yukarıya doğru çevirecektir. İktisat öğrenimi alan herkesin bildiği bu kurallar genel olarak doğru olmakla birlikte eksiktir. Detaylandırılması gerekir. Bugünkü değerlendirmemizde para arzının en önemli unsuru olan dolaşımdaki para ile vadesiz mevduatın toplamı olan para arzını esas alacağız. PARA ARZININ YÖNÜ
Piyasaya arz edilen satın alma gücü yani paranın toplumun hangi kesimi tarafından talep edildiği, daha doğrusu arzın yönü son derece önemlidir. Eğer parasal tabandaki genişleme, tüketim harcamalarının finansmanı için talep ediliyor ya da tüketim talebini artırmak isteyen kesime karşılıklı ya da karşılıksız olarak aktarılıyorsa enflasyon oranı yükselir, ancak, faiz hadlerinde bir düşüşe yol açmaz. Eğer Merkez Bankası bütçe giderlerinin bir bölümünün finansmanı amacıyla Hazine'ye borç olarak vermiş ve bu kaynak örneğin, kamu çalışanlarının maaşlarının artışının finansmanında kullanılmış ise karşılıksız bir aktarım söz konusudur ve parasal tabandaki genişlemenin büyük bölümü tüketime yöneleceği için faiz oranlarında hissedilir düşüşe neden olmaz, enflasyon oranını yükseltebilir. Eğer finansal sektör, Merkez Bankası'ndan kullandıkları kredileri bireysel tüketici kredisine dönüştürmüş iseler burada da tüketim talebinde artışa yol açacak karşılıklı aktarımdan bahsediyoruz demektir. Eğer parasal tabandaki genişlemenin nedeni marjinal tüketim eğilimi düşük olan kesimin yerli para talebinden kaynaklanıyor ise söz konusu para arzı artışı enflasyonu kamçılamaz, ancak faiz hadlerinde düşüşü sağlar. Son aylarda bir kısım dövizin TL'ye dönmek amacıyla piyasaya girmesi konusunda Merkez Bankası'nın sergilediği aşırı hassasiyetle konuyu somutlaştırabiliriz. Piyasaya gelen dövizin kaynağının yastık altı tasarruflar ile sıcak para olduğunu biliyoruz. TL'ye geçişin amacı da portföy yatırımına dönüşmektir. Bozdurulan dövizin bir bölümü borsaya bir bölümü de kamu kağıdı alımında kullanılmaktadır. Belki ihmal edilebilecek kadar küçük bir bölümü tüketime yönelecektir. Merkez Bankası döviz piyasasına daha büyük miktarda alıcı olarak girdiğinde parasal tabanda, enflasyonla mücadele hedefi ile çelişecek düzeyde genişleme olacağını düşünmekte ve döviz alımını sınırlı tutmaktadır. Merkez Bankası'nın bu kabulü, piyasaya döviz satın alımı karşılığında verilen TL'nin önemli kısmının tüketime yönelmesi halinde geçerlidir ve doğrudur. Zira tüketime gidecek olan TL enflasyon hedeflerini zora sokacak etkiye sahip olabilir. Ancak, eğer söz konusu TL tüketime değil, portföy yatırımı gibi bir başka yatırım alanında kullanılacak ise enflasyon oranını yükseltmez, borsa endeksini ve kamu kağıdı alımına talip TL arzını artırır. Bu durumda faiz oranının düşeceği kesindir. Hazine bonosu alımında kullanılacak para arzının artışı, talebin sabit olduğu varsayımı altında faiz oranlarını düşürücü etkiye sahiptir. Bu noktada dövizden TL'ye geçmek isteyenlerin ekonomik tercihleri ve statüleri önemlidir. Bu kesim gelir düzeyi yüksek olduğu için marjinal tüketim eğilimi düşüktür. Bu itibarla döviz bozdurarak elde ettikleri TL'leri tüketime kanalize etmeleri beklenmez. Yukarıdaki anlatılanlardan Merkez Bankası'nın piyasaya gelen dövizin tamamını almasındaki kaygılarının yersiz olduğu söylenebilir. İlave olarak faiz oranlarını aşağıya çekeceği, ucuz dövizle rezervlerini güçlendireceği ve özellikle ihracatçıların şikayetlerini giderecek şekilde döviz kurunun dengelenmesine katkı sağlayacağı gibi olumlu sonuçları da beraberinde getirecektir.
|
|
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv Bilişim | Dizi | Karikatür | Çocuk |
© ALL RIGHTS RESERVED |