|
|
ABD'de yüzde 81, Belçika'da yüzde 56, Almanya'da yüzde 46, G. Kore'de de yüzde 52 olan okullaşma oranı Türkiye'de yüzde 27,4. 20 yıl önce devlet, öğrenci başına 1.297 dolar harcama yaparken, bu rakam bugün 709 dolara indi. YÖK Kanunu'nda yapılacak değişikliklerin tartışma konusu olduğu Türkiye'de, resmi veriler yükseköğretimdeki okullaşma oranı bakımından hala çok gerilerde olduğunu, üniversitelere devlet yardımının giderek düştüğünü, öğretim elemanı açığının da büyüdüğünü gözler önüne seriyor. Maliye Bakanlığı Bütçe ve Mali Kontrol Genel Müdür Yardımcısı Dr. Ahmet Kesik'in "Yüksek Öğrenimde Yeni bir Finansman Modeli Önerisi: Bütünsel Model" konulu araştırması, Türkiye'de yüksek öğretimde yaşanan gelişmeleri ve dünyaya göre hangi noktada bulunduğunu ortaya koydu. Araştırmaya göre: Okullaşma oranları
Ülkelerin yükseköğretimdeki okullaşma oranları ile gelişmişlik düzeyleri birbirlerine paralel gidiyor. Türkiye'de yükseköğretimdeki okullaşma oranı 1950-51 öğretim yılında yüzde 1,3 seviyesindeyken, bu oran 1985-86 döneminde yüzde 10,7'ye, 1990-91 döneminde 15,7'ye, 2000'lerin başında ise 27,4'e ulaştı. Yüzde 31'lik hedefe ulaşılmadı. Yüksek öğrenimdeki okullaşma oranı Belçika'da yüzde 56, Fransa'da yüzde 51, Almanya'da yüzde 46, Hollanda'da yüzde 48, ABD'de yüzde 81, Kanada'da yüzde 88, Japonya ve İsrail'de yüzde 41, G. Kore'de yüzde 52, Mısır'da yüzde 20, Hindistan'da yüzde 7. Okul var, eleman yok
Son 20 yılda Türkiye'de üniversite sayısı 19'dan 73'e, fakülte ve yüksekokul sayısı 334'den bin 332'ye yükseldi. Öğrenci sayısı 240 bin 403'den 1 milyon 133 bin 768'e, öğretim elemanı sayısı da 22 bin 223'den 36 bin 530'a çıktı. 1982'de öğretim elemanına 10 öğrenci düşerken, 2002 sonunda öğretim elemanı başına düşen öğrenci sayısı 31'e yükseldi. Devlet ne veriyor?
1983 yılında toplam bütçe ödeneklerinin yüzde 3,8'i üniversitelere giderken, bu oran 2003'de yüzde 2,3'e geriledi. Devlet, son 5 yılda üniversitelere istedikleri ödeneğin yüzde 46,3'nü verebildi. Öğrenci başına bütçe harcamalarında da ciddi bir gerileme yaşandı. 1982 yılında bütçesinden öğrenci başına bin 297 dolar, 1983 yılında ise bin 556 dolar harcama yapan devlet, sonraki yıllarda kısıntıya gitti. 1989'da 661 dolara düşen öğrenci başına bütçe harcaması geçen yıl ise 709 dolar oldu. Ödenekte standart yok
Ödenek kullanımında da belirli bir standart sağlanamadı. 2002 yılında üniversite gençliğinin yüzde 4,7'sine eğitim hizmeti veren Selçuk Üniversitesi'nin bütçedeki yükseköğretim kurumları ödeneğinden aldığı pay yüzde 2,6 oldu. Yüzde 4,5'luk öğrenci grubuna eğitim veren Marmara Üniversitesi'ne de bu ödenekten yüzde 2,9'luk pay verildi. Buna karşılık, öğrencilerin yüzde 1'inin okuduğu Boğaziçi bütçeden yüzde 1,5, yüzde 2,1'inin okuduğu Çukurova yüzde 3, öğrencilerin yüzde 1,9'unun okuduğu ODTÜ ise yüzde 3 pay aldı. Eğitim ücrete yansımıyor
Lise mezunu bir kişinin kamuda memur olarak çalışması halinde 25 yıl üzerinden ortalama aylık geliri 405 milyon lira. Bu rakam iktisat fakültesi mezunu bir memur için 424 milyon lira. 1991'de bir kamu işçisinin ortalama aylık ücreti, memurun 2 katıydı. Bu rakam 2000 yılında 2,4'e yükseldi. 2002'de ise 1,9 seviyesine indi. Buna göre, Türkiye'de daha üst düzeyde alınan bir eğitimin faydası, daha yüksek düzeyde gerçekleşmiyor. Devlet son 10 yılda Yurt-Kur'a Maliye Bakanlığı bütçesinden öğrenim kredisi, cari hizmet maliyetine katkı kredisi ve beslenme yardımı olarak 1 milyar 48 milyon 519 bin 502 dolar yardım aktardı. Öğrenci başına kredi tutarı, 1991'de 60 dolara yükseldi. 1998-2000 döneminde de 23 ile 40 dolar arasında değişti. 2002 yılında da 30 dolar olarak gerçekleşti. Geçen yıl başvuran 292 bin 730 öğrenciden 150 bin 803'ü kredi aldı.
|
|