AYDINLIK TÜRKİYE'NİN HABERCİSİ
Albaraka Türk

Y A Z A R L A R
İş Hukuku'nda esnek güvenlik

Geleceğe hazırlanan Türkiye'nin dünya konjonktüründen kurtulması ve kendi başına hareket etmesinin mümkün olmadığı, yeni binyılın başından itibaren belirginleşmişti. Dünya üretimindeki ve tüketimindeki payı yükselen bireylerin geleceğe güvenleri de gelişmektedir. Dış ticaretini sürekli geliştirebilen bir yapıyı henüz bütünüyle yakalayamadık. Ama Türkiyeli olmanın mutlu olmakla özdeş olacağı zaman dilimlerine ulaşma özlemi içindeyiz. Bunun için bütün bireylerin üretimin isterlerine göre biçim alışlarından kaçınılamaz. Gerek mesleki eğitim, gerekse sermaye yönünden önümüzde duran sorunları çözmede başarılı olmak zorundayız. Bu başarıda maliyetleri dünya standartlarından biraz aşağıya çekmenin büyük rolü olacaktır. Yasalar, sosyal tercihlerle maliyet tercihlerini uyumlu hale getirebilmelidir. Ancak bu alanda yoğun tecrübe yaşanmasına rağmen, henüz iktisadi denge kurabilmiş değiliz. Dünya ekonomisinde neyin nerede aktığını bilebilmeliyiz. Ve bütün mevzuatımızı bu doğrultuda yeniden üretebilmeliyiz. Çünkü ekonomik gelişmeler, yasalarımızdaki hükümlerle sıkı sıkıya bağlantılı. Sendikalarımızın sosyal problemle uğraşmak, yerine üretimi azamileştirmede katkılarının olacağı bir devir açabilmeliyiz. Sendikacıların evrensel açılımlardan alacakları kültür besisini ekonomimize taşıyabileceklerini düşünüyorum. Ayrıca sendikacının kat ettiği mesafe, işçiye de olumlu yansıyacaktır. Katma değeri büyütmek ve adil paylaşabilmek için bu yolları açabilmeliyiz.

İnsanların yaşayışlarını temin amacıyla, yani geçinme imkanları sağlamak için ekonomik çıkar temeline dayanan faaliyetleri 'iş' kavramıyla ifade ediyoruz. Faal nüfusun büyük bir bölümü, kendi işlerinde bağımsız bir şekilde değil de, başkalarının kurdukları işlerde, emeklerini ücret gelirine dönüştürmek amacıyla 'bağımlı' çalışıyorlar. İşin yapılması, kamu veya özel sektörde bir hizmet akdine dayanarak sürdürülüyorsa, bir iş hukuku ilişkisinden sözetmiş oluruz. Bilindiği üzere, 'hukuk', toplumsal yaşayışta düzeni sağlayan, devlet tarafından konulan ve tazminat, ceza ve benzeri müeyyidelere (yaptırımlara) bağlanmış kurallar manzumesidir. Ve iş hukuku, işçi, işveren ve devlet arasındaki üçlü ilişkiyi düzenleyen bir hukuk dalıdır. Klasik anlamda işçiyi korumak ve çalışma hayatını düzenlemek için işverene ve devlete yüklenen yükümlülükler, işçilerin ve örgütlerinin (sendikalar) uymaları gereken hususlarla işçi hakları, iş hukukunun konusunu oluşturmaktadır. İş hukuku, ne tamamen 'kamu hukuku' ve ne de tamamen 'özel hukuk' niteliğinde olmayıp 'karma hukuk' özelliği göstermektedir. Kamu hukuku ayırımında, anayasa hukuku, ceza hukuku gibi, hukuki ilişkiye giren taraflardan birinin bir kamu kudretinin himayesinde olması ve kuralların emredici (aksi kararlaştırılamayan) nitelikte olması gerekmekteyken; özel hukuk ayırımında ise borçlar hukuku gibi tarafların tamamen eşit şartları taşımaları ve kuralların 'tamamlayıcı' (tarafların aksini kararlaştırabilecekleri) nitelikte olması gereği ortaya çıkmaktadır.

İş Hukuku'nun özellikleri hakkında birkaç hususa değinmek gerekirse, şunları söyleyebiliriz. Bilindiği gibi, İş Hukuku, kapitalist iktisadi sistem içerisinde serbest piyasa ekonomisinin; işçi ve işverenin hak ve yükümlülüklerini dengelemeye, sosyal barışı sağlamaya, sendika özgürlüğü, bağımsız sendikacılık ve serbest toplu pazarlık düzenini, milli gelirin adil biçimde dağılımını gerçekleştirmeye yönelen sosyal devlet anlayışının, daha doğrudan bir ifadeyle, demokratik sistem içerisinde, her ne kadar bazı yönlerden sınırlanmış da olsa, sözleşme özgürlüğü anlayışının bir ürünüdür. Ancak, ekonomik açıdan zayıf olan ve ücret gelirinden başka geliri olmadığı öngörülen işçinin, işverene hukuki ve iktisadi bağımlılığı nedeniyle korunması için, işverenin sözleşme özgürlüğü sınırlanmaktadır. Ve İş Hukuku'nda işçi yararına yorum ilkesi geçerlidir. Kanundaki veya sözleşmedeki bir hükme, birden fazla anlam verilebiliyorsa yorumlama ihtiyacı ortaya çıkmaktadır. İş Hukuku'nda yoruma açık bir hükümle karşılaşıldığında, farklı anlamlardan işçi yararına olanı tercih edilecektir.

Karma hukuk özelliği gösteren İş Hukuku'nun temel iki bölüme ayrıldığı görülmektedir. Birincisi, hizmet akdinin taraflarının bireysel olarak akitten veya kanundan doğan hak ve yükümlülüklerini düzenleyen bireysel İş Hukuku'dur. Bu hukukun bizdeki en önemli örnekleri, işçilerin işyerindeki çalışmalarını konu alan İş Kanunu, gazetecilerin gazete ve benzeri yayın organlarındaki çalışmalarını düzenleyen Basın İş Kanunu, gemi adamlarının gemideki çalışmalarını konu edinen Deniz İş Kanunu'dur. İkinci bölümde ise Sendikalar Kanunu, Toplu İş Sözleşmesi, Grev ve Lokavt Kanunu ve ilgili mevzuatla düzenlenen toplu iş hukuku yer almaktadır. Klasik anlamda İş Hukuku, sözleşme özgürlüğünü, sosyal devlet anlayışına dayalı olarak, güçlü işveren karşısında zayıf işçiyi koruyan, diğer bir söyleyişle işçinin sömürülmesinin önlenmesini amaçlayan emredici hükümler ve cezai yaptırımlar yoluyla sınırlamaktaydı. Bu şekilde emredici kanun hükümleri arttıkça, İş Hukuku, özel hukuktan kamu hukukuna doğru gelişme göstermiştir.

Fakat 4857 sayılı İş Kanunu ile bu bakış açısında biraz farklılaşma oluşmuş; birçok ülkede görüldüğü gibi, İş Hukuku'nun ve endüstri ilişkilerinin korumacı bir yaklaşım yanında, rekabet gücünün ve istihdamın artırılmasını teşvik etmek amaçlı yeni bir yaklaşım benimsenmiştir. Bu noktada, çağın getirdiği yeni yapılara, daha ileri gelişmelere sıçramak için beklenen uyumun sağlanması anlamındaki esneklik kavramı öne çıkmaktadır. Ve yeni İş Kanunu, esneklik (flexibility) ve güvenlik (koruma-security) kelimelerinin birleşmesinden doğan 'esnek güvenlik (flexurity) yaklaşımı'nı tercih etmiştir.


2 Ekim 2003
Perşembe
 
TAHSİN SINAV


Künye
Temsilcilikler
Abone Formu
Mesaj Formu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Arşiv
Bilişim
| Dizi | Karikatür | Çocuk
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED