AYDINLIK TÜRKİYE'NİN HABERCİSİ
Albaraka Türk

Y A Z A R L A R
15 soruda "İslâmcılık Dersleri"

Soru: 1) Aslen Anadolu'lu idi. Çocuk yaşta esir edilerek Bağdat'a götürülüp orada bir tacire satılmıştı. Tacir onu kendi terbiyesi altında büyütmüş, efendisinin adını lâkap olarak almıştır. Hicrî 664/miladî 1265 tarihinde doğmuştur. Bağdat'ta ilim sahibi oldu. Tacir bütün işlerini ona gördürürdü. Ticaret için civar diyarlara da gidip geldiğinden bir çok ilim erbabı ile görüştü. Efendisi kölesinde gördüğü bu istidat ve yüksek feraset eseri olarak onu azat etti. Hürriyetine kavuşan Anadolu'lu bu eski köle, kitap yazarak, istinsah ederek geçimi sağlamaya başladı. Efendisi maaşla tekrar yanına aldı. Ticaretine ortak etti. Efendisinin vefatı üzerine kazandığı paralarla kitap ticaretine başladı. 713 (1313) tarihinde Şam'da bir Alevî ile ilmi bir münakaşaya katıldı. Şam ayaklandı. Onu öldürmek istiyorlardı. Kaçıp Horasan'a kadar gitti. Her gittiği yerde kitap alıp sattı, büyük bir kütüphane sahibi oldu. Bu arada en meşhur eseri olan "Mu'cemu'l-Buldan"ı yazdı. Cengiz istilâsı devrinde Musul'da gizlendi. Sonradan Heleb'e gelip yerleşti. Vefat tarihi olan 726 (1326)'ya kadar orada kalmıştır.

Yazdığı eser, Laibzig'de 1866-1873 tarihleri arasında 7 cild olarak basılmış, ancak 33 sene sonra Mısır'da, bir cild ilavesiyle 10 cild olarak bastırılabilmiştir.

- Kimdir bu İslâm tarihçisi?....

Soru: 2) Pek çok eser bırakan İslâm ansiklopedistlerindendir. Neslen İranlı'dır. Ecdadı Mısır'a gelip yerleşmiş ve doğduğu kasabaya nisbetle şöhret bulmuştur. Babası Kahire kadısı iken hicrî 849 (1445) tarihinde doğmuştur. Sekiz yaşında Kur'an'ı hıfz etmiş, 17 yaşında icazet almıştır. Dimyat, İskenderiye ve Mekke'ye seyahatlerinden sonra 870 (1465) yılında Şeyhuniye Medresesi'nde derse çıkmıştır. Kendini şöyle tarif eder:

"Tefsir, fıkıh, hadîs, nahiv, meanî, beyan, bedî ilimlerinde mütebahhirinden oldum. İlmî gücüm üstadlarımdan üstün oldu. Feriaz ilmindeki kudretim sair ilimlerdeki kudretimin altında ise de yine çağdaşlarımın iktidarı üstündedir. Muhtelif ilimlerdeki bilgim, okyanusa benzer. Feraizdeki iktidarım da bu sonsuz deryadaki ölçüye nisbetle Nil'e benzer. Şer'î hükümlerde, hadîs ve Arabî ilimlerde mutlak ictihad derecesini kazanmış oldum. Bu üç hususta mutlak ictihad mertebesi, ilk önce Takiyuddin es-Sübkîde, ondan sonra yalnız bende toplanmıştır."

Tomanbay'ın zamanında medresedeki görevinden azl edilen ve pek çok ilmî eser bırakıp münzevî bir hayat yaşadıktan sonra hicrî 911 (1505) tarihinde vefat edip Babu'l-Kurafe'de defn edilen bu alim kimdir?

Soru: 3) Hicrî 114 (M. 732) yılında vefat eden Muhammed Bakır, ona:

"-Sen ceddim Rasulullah'ın dinini ve hadislerini kıyasla değiştiriyormuşsun!." demiş. O da:

"-Allah korusun, böyle bir şey nasıl olur." demiştir. Bunun üzerine Muhammed Bakır'a şu üç suali sorup, cevaplamıştır:

"-Kadın mı daha zayıftır, erkek mi?" Muhammed Bakır:

"Kadın."

"-Kadın mirasta kaç hisse alır?" diye sordu. Muhammed Bakır:

"-Adam iki hisse alır, kadın bir hisse..." dedi.

O ise: "-Bu, ceddin Rasulullah'ın kavli değil mi? Eğer ben atanın dinini bozmuş olsam, kıyasa göre; erkeğin bir, kadının payını iki yapardım. Çünkü kadın zayıf, erkek ise güçlü ve çalışkandır. Fakat ben kıyas yapmıyor, nassla amel ediyorum." cevabını verdi.

"-Namaz mı daha faziletlidir, oruç mu?" diye sordu. Muhammed Bakır:

"-Namaz daha faziletlidir." dedi. O da:

"-Atanın kavli böyledir. Eğer ben O'nun dinini bozmuş olsam, kadın hayızdan temizlendikten sonra, kıyasa göre, namazı kaza etmesini emr ederdim. Orucu kaza ettirmezdim. Fakat ben kıyasla böyle bir şey yapıyor muyum?"

"-Bevil mi daha pistir, yoksa meni mi?", Muhammed Bakır:

"-Bevil daha pistir." deyince, O:

"-Eğer ben atanın dinini kıyasla değiştirmiş olsam, kıyasa göre, bevilden gusul yapılmasını, meniden abdest alınmasını emr ederdim. Fakat ben hadîse aykırı re'y kullanarak, kıyas yaparak ceddin Rasulullah'ın dinini değiştirmekten Allah'a sığınırım. Böyle şeylerden Allah korusun." dedi.

Bunun üzerine Muhammed Bakır ayağa kalktı, O'nu kucakladı ve alnından öptü. Hakkında nass olan yerde kıyas yapmayan bu büyük alim kimdir?

Soru: 4) Hicrî 364 (milâdî 974) yılında Basra'da doğmuştur. Büveyh oğulları zamanında yetişmiş, Basra ve Bağdat'ta devrin büyük alimlerinden ders görmüştür. Fıkıh, usul-i fikih, tefsir ve hadîs ilimlerini tahsil etmiştir. Hukuk, usul, tefsir, edebiyat ve siyaset bilimcisidir. Hukuk sahasında İmamı Şafiî'nin mezhebini taklit etmiştir. Hayatında kadılık ve baş kadılık görevlerinde bulunmuştur. Devrinde halîfelerin "Şehinşah" ve "Melikü'l-Mülûk" gibi büyüklük taslayan ünvanlar kullanmaları ve hutbelerde okutmaları üzerine devlet adamları ile arası açılmıştır. Halîfe el-Muktezî bu lâkabların okunup okunmayacağını sorması üzerine delil olarak şu hadis-i şerifi göstermiştir: "Kıyamet gününde, Allah katında isimlerin en bayağısı, bir kimsenin "Melikü'l-Mülûk" ismiyle anılmasıdır."

13 kadar eseri olup, en meşhuru devlet siyaseti ile ilgili olan ve lâkabı "Gülsuyu" manasına gelip 450 (1058) tarihinde Bağdat'ta vefat eden bu ünlü İslâm ilimi kimdir?


www.sadikalbayrak.com

5 Ekim 2003
Pazar
 
SADIK ALBAYRAK


Künye
Temsilcilikler
Abone Formu
Mesaj Formu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Dizi | Karikatür | Çocuk
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED