|
|
Dünyayı aydınlatan yıldızlar
İnsanlar için dünya bir ibadet yeri olma yanında, bilgi ve emeğin bedelini aldığı, en küçük iyilik ya da kötülüğün karşılıksız kalmadığı ticaret yeridir. İnsan kendisine tanınan zamanı verimli bir biçimde değerlendirmesini başaramazsa, iki dünyada da kaybedenlerin arasında yer alır. Kutadgu Bilig'de sık sık tekrarladığı gibi: "Akıl ve bilgi ile hareket eden iki dünyada da kutlu olur." Ekonomik, siyasal ve kültürel boyutlarıyla dünyayı yaşanır kılmadan, öte dünyanın sınırsız kaynaklarına kavuşmak mümkün değildir. İki dünyada kurtuluşa ermede göç ya da hicretin doldurulamaz bir ve önemi vardır. Yeryüzünü bir hicret ülkesi olarak görmeyenler, iki dünyayı da yaşanır kılacak dinamikleri harekete geçirmede güçlük çeker. İnsanlık yeryüzüne imtihan için gönderildiğinin bilincine varmadan, hem dünyada hem de ötedünyada yitirdiği Cennet'i bulamaz. Bu yüzden, bütün insanlığın bir hicret, göç ya da sefer tecrübesine ihtiyacı vardır. İki dünyanın kaynaklarını harekete geçirmede, kendisine bütün güzelliklerin dile geldiği eşsiz örnek Hz. Peygamber'in Mekke'den Medine'ye hicreti, geçmişten bugüne bütün insanlığa ışık tutmuştur. O on sene içinde Medine'de kurduğu şehir devletinin sınırlarını üç milyon kilometrelik bir alana ulaştırdı. Muhammed, Hamidullah Hoca'nın araştırmalarına göre, Onun katıldığı savaşlarda iki tarafın kayıplarının toplamı birkaç yüz kişiyi aşmaz. O savaştan daha çok barış peygamberiydi. Lamartine'nin dediği gibi: "Şayet gayenin büyüklüğü, kullanılan vasıtaların küçüklüğü ve neticenin azamati, insan dehasının üç ölçüsü olursa, modern tarihin herhangi bir büyük şahsiyetini Muhammed ile mukayese etmeye kim cüret edebilir. İslam'ın Peygamberi sahabeleriyle birlikte "silahları, kanunları, imparatorlukları, kavimleri, meskun arzın üçte birinde milyonlarca insanı harekete geçirdi. Onun arkadaşları kendisinden onbeş yıl sonra İslam'ın sınırlarını Pasifik'ten Atlantik okyanusuna kadar genişletmesini başardı. Onların başarısının kaynağında, dünyayı bir mescit gibi görüp, her köşesinde ezan okuma aşk ve gayreti vardır. İstanbul'da sahabe deyince, akla ilk defa öldüğü semte adını veren, Medine'ye hicret ettiğinde Hz. Peygamber'i evinde ağırlayan büyük sahabe Ebu Eyyüp el Ensari gelir. O Medine'nin Peygamber iklimini İstanbul'a taşımıştır. Dr. Necdet Yılmaz ve Dr. Coşkun Yılmaz "İstanbullu Sahabeler" isimli çalışmalarıyla, Anadolu insanının dünyaya açılmasında gönlünü ve çevresini aydınlatan yıldızlara olan çok gecikmiş bir borcu Türkiye adına ödüyor. Prof. Dr. Mustafa Uzun'un sunuş yazısında vurguladığı gibi, kitapta "İstanbul'a Düşen Yıldızlar"ın cihad seferleri ve bunlara katılanlar hakkında ayrıntılı bilgi, her birinden rivayet edilen hadisler, kabir ya da makamlarının bulunduğu yerlerin resimli yol haritası ve zengin bir kaynakça veriliyor. Kitaba Doç. Dr. Recep Şentürk, İngilizce, A. Hamdi Yıldırım Arapça özetleriyle uluslararası bir boyut kazandırmış. Sahabeler odak noktasında Kur'an ve Sünnet'in yer aldığı İslam'ın yer aldığı İslam'ın bayrağını Mekke ve Medine'den Asya, Afrika ve Avrupa'nın dört bir köşesine taşıdı. Onlar bütün Ademoğullarını ya inatçı ya da yaradılışta kardeş bilerek, kimsenin renk, ırk ve dininden dolayı horlanmadığı, farklı dinlerle barış içinde bir arada yaşamanın, Kıyamet'e kadar geçerliliğini koruyacak, en güzel örneklerini verdi. Onlar geçmişte İstanbul'u aydınlattı. Gelecekte de Brüksel ve Washington'u aydınlatacak.
|
|
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv Bilişim | Dizi | Karikatür | Çocuk |
© ALL RIGHTS RESERVED |