AYDINLIK TÜRKİYE'NİN HABERCİSİ
Albaraka Türk

Y A Z A R L A R
Çokevlilik meselesine dair birkaç not (II)

Kur'an'da çokevlilik meselesi, toplumsal bir yaranın sarılması, müminler topluluğunun bir fedakârlığa davet edilmesi sebebiyle sözkonusu edilmişken ve bugün de böylesi bir fedakârlığa ihtiyaç yokken bu mesele niçin gündemimizde?!?

Dinî hususiyet ve hassasiyetleri olmayan çevreler zaten bu konularda İslâm'ın ne dediğini, neye izin verip neye vermediğini merak etmiyorlar! Diledikleri gibi diledikleri hayatı yaşamayı sürdürüyorlar. Bilhassa büyük şehirlerde metres ve dost hayatı yaşamak isteyenleri engelleyecek ciddî anlamda ne yasal, ne de toplumsal bir engel de sözkonusu değil. Aksine modern hayat biçimi hâkim sistem tarafından teşvik ediliyor. Toplumsal ilişkiler ve tabiatıyla cinsel özgürlükler AB kriterlerine uygun hale getirilirken, İslâm'ın, örf ve âdetlerin nazar-ı itibara alınmadığı da sanırım herkesin malumu.

O halde çokevlilik bugün kimlerin nezdinde ve niçin bir 'mesele' değeri kazanıyor?!?

Cevabım kısa, gerekçelerim uzun olacak: Şehirleşen, zenginleşen, siyasî ve ekonomik koşulların sağladığı imkânlarla maddî düzeyi yükselen ve fakat bu arada dinî husûsiyetlerini değilse de bilinçli-bilinçsiz dinî hassasiyetlerini sürdüren çevrelerin bu yeni ve görkemli hayat biçimine (!) bir yandan zihnen ve fiilen uyum sağlamaya çalışırken, diğer yandan bu uyumu hızlandırıcı ve kolaylaştırıcı dinî gerekçeler aramalarından ötürü.

Cinsel özgürlüğün sınırlarının havsalamızın alamayacağı ölçülerde genişlediği bir dünyada, dinî hassasiyetlerini şu veya bu şekilde muhafaza edebilmiş çevrelerin bu özgürlüğün fiilî kuşatması altında olduğunu herhalde kimse inkâr etmez. Yani bu kimselerin bir taraftan zihinlerinde yaşattıkları bir dünya, bir inanç manzumesi, bir değerler dizgesi var, diğer taraftan da içinde yaşadıkları bir dünya, karşı koydukları, direndikleri ve fakat bazen galip gelip taviz vermedikleri, bazen de direnemeyip yenildikleri fiilî bir dünya... "Ehven-i şerr" deyip bir kısım tavizler vermedikleri takdirde, bu dev tarafından tamamen yutulacaklarını düşünen, dolayısıyla geri kalanını koruyabilmek için hiç değilse ipin ucunu azar azar bırakan bu insanlar, sadece uyumsuzluklarının değil, aynı zamanda uyum gösterdikleri hususların da gerekçelerini ister istemez inanç dünyalarından temin etmek zorundalar.

Kendi inanç dünyalarının kaynaklarına (mesela Kur'an'a) tam bir savunma psikozuyla yaklaşırken orada birşeyler bulup olup biteni açıklamaya, yorumlamaya çalışıyorlar. Yöneldikleri metin 'edilgen', kendileri ise 'etkin' ve 'etken' durumda olduklarından, metinde buldukları cevaplar, her defasında metne yönelttikleri sorular tarafından belirleniyor. Metni anlamayı değil, sorunu çözümlemeyi öncelediklerinden, soru(n)ları da bir şekilde ve fakat çoğunlukla beklentilerini meşrûlaştırıcı bir biçimde karşılanmış oluyor. İtiraz edenler, bu nev-zuhur yorumları alâkasız, hatta ahlâksız bulanlar, metnin anlamının çarptırıldığını söyleyenler, geleneksel açıklamaları gösterip "Bu yaptığınız hakka da insafa da sığmaz" diyenler gerçi hiç eksik olmuyor ama yaşanan dünyanın belirleyiciliği netice itibariyle bu itiraz seslerini olgu'dan kopuk cılız sesler haline dönüştürmekte zorlanmıyor. İşte bu süreçte, yaşanılan dünyanın sınırları genişlerken, inanılan dünyanın sınırları kademe kademe daralıyor. Üstelik bütün bunlar inanılan dünyayı herhalukârda yaşatmak adına ve o dünyanın kaynaklarının otoritesine istinaden yapılıyor.

Çokevlilik meselesini tartışmaya elverişli hale getiren koşullar, yeni yeni şehirleşen sonradan görmelerin uyum sağlamaya çalıştıkları modern şehir hayatının kendilerine sağladığı imkânları (!) değerlendirmek istemelerinden türüyor. Nitekim burada ikinci eş olarak seçilen kadınların çoğunlukla hangi meslek grubundan oldukları meraka değer bir husustur. Çünkü ikinci eş 'almaya' mütemayil erkekler kadar ikinci eş 'olmaya' razı olan kadınların da sosyal statülerinin, mesleklerinin, eğitim seviyelerinin, aile yapılarının da nazar-ı itibara alınması gerekir?. Öyle ya, kimler kimlerle "ikinci evlilik" adı altında ilişki kurabilirler ve kimler bu tür ilişkileri mümkün kılacak ortamlarda bulunabilirler? Evli bir erkeğin ikinci bir evlilik yapmak istemesini 'ihtiyaç'tan ziyade 'düşkünlük' (!) kavramıyla açıklamak kolay görünüyor. Peki 'ikinci eş' adaylarının bu teklife hazır olmalarının ardındaki sebep nedir?!? Bu karşılıklı rızanın oluşması hangi şartlarda gerçekleşiyor?!?

Bildiklerim bana kalsın. Fakat şu kadarını söyleyeyim ki "Minareyi çalan kılıfını hazırlar" demekten öte bu gizli-saklı münasebetlerin dinle de, dindarlıkla da irtiblandırılabilecek bir mahiyeti ve nezaheti bulunmuyor.

Sözün özü, ehven-i şerr kavramını "Pornografiye direnebilmek için erotizme evet!" düzeyinde yorumlamayı marifet bilen akl-ı evveller, zihinlerinde varolan dünyanın sınırlarını o denli daralttılar ki şimdi bğozlarına değin gömüldükleri bu rezil, rezil olduğu kadar da gerçek dünyanın içinde nefes dahi alamıyorlar.

Sözlerimi âfakî bulup "Niçin gerçeklerden kaçıyorsunuz?" diye eleşti yöneltenlere söyleyebileceğim tek şey şu: Gerçeklerden kaçmak her babayiğidin harcı değildir! Yüreği yeten herkese bu gerçeklerden kaçmasını tavsiye ederim! Ne yapalım yani, bu lanet dünyanın gerçekleri varsa, bizim de hayallerimiz var!

İnanınız, kişinin hayallerini muhafaza etmesi, sanılandan çok daha maliyetli, çok daha güç bir iştir!


5 Ekim 2003
Pazar
 
DÜCANE CÜNDİOĞLU


Künye
Temsilcilikler
Abone Formu
Mesaj Formu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Dizi | Karikatür | Çocuk
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED