T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
On yıl önce, on yıl sonra

Arşivde dolaşmanın keyfi ayrı. Bazen aradığınızı bulamasanız bile, karşınıza onun yerine altın değerinde başka malzeme çıkıyor... Ertuğrul Özkök'ün 17 Kasım örgütünü ele aldığı yazısında sözünü ettiği eski yazıyı ararken benim başıma gelen de bu oldu.

Hürriyet'in 27 Temmuz 2002 tarihli nüshasının yan manşetinde "İkinci Rahşan Hanım Vakası" başlıklı haber var. Ecevitler'in öne çıkarttıkları Şükrü Sina Gürel, gittiği her yere eşi Zeliha Hanım'ı da götürüyormuş. Törenlere... Parti toplantılarına... Zeliha Gürel, "İkinci Rahşan Hanım" oluyor Hürriyet'e göre... "Bir taşla iki kuş..." Hem Rahşan Ecevit'i, hem de ona benzeterek Zeliha Gürel'i... DSP ile ilişkili herkese de, "Birinden kurtulmadan diğeri geliyor", ya da "Al birini vur ötekine" mesajı veriliyor...

Oysa, dün buraya taşıdım, geçen yılın başlarında, DSP içerisinde kazan kaynamaya başladığı, Rahşan Ecevit 'Hürrem Sultan' ilân edilip hedef tahtasına yerleştirildiği zaman, onu ve eşini aslanlar gibi savunan gazete Hürriyet, kalem de gazetenin yayın yönetmeni Ertuğrul Özkök'tü.

Şu satırları beraber okuyalım: "Ben Ecevitler'i 1979 yılından beri şahsen tanıyorum. / Demek ki 20 yılı aşkın bir süre geçmiş. / Bu süre içinde ilişkilerini hep takdirle izledim. / Hem Rahşan Hanım'ın Bülent Bey'e olan koruyucu, destekleyici tavrını. / Hem de Bülent Bey'in ona karşı olan saygısını ve zarafetini. / O yüzden ben de 'vatandaşlık hakkımı' kullanarak, 'Ecevitler'e ve onların zarif politikalarına daha ihtiyacımız var' diyorum."

Bir yıl sonra, Hürriyet'te, Bülent ve Rahşan Ecevit çiftiyle ilgili okuduklarımızı bir düşünün... Başbakan için, "Pis dolaşıyor; hal ve gidiş, dişleri ve tırnakları temiz tutma zayıf" iddiasını ileri süren yazılar bile yayımlandı...

Neyse...

Hepimiz zaman içerisinde değişiyoruz, ama arşive girdiğimde, Ertuğrul Özkök'ün, yıllar boyunca kendisini tepeden tırnağa farklılaştırdığını gördüm. Şahsi seyir defteri sayılabilecek, Rıfat N. Bali'nin yeni çıkan "Hayat Tarzından Life Style'a" adlı kitabında (İletişim Yayınları) hakkında verilen hükümlere itiraz ediyor Özkök... Ona göre, Bali'nin kendisinde eleştirdiği her şey bir 'yenilik'; o, bunu, geriye gidiş değil, 'pozitif' bir durum olarak görüyor...

Ben biraz daha eskiye gittim ve bundan on yıl önce yazdığı bir yazısına göz attım... O yazının kuruluş biçimi, üslubu, imlâsı ve savunduğu görüşler, yazarının şu sırada yazdıklarından çok farklı... O yazıyı bu yıl yazdığı herhangi bir yazıyla karşılaştırdığınızda, sözünü ettiğim 'farklılaşma' hemen sırtıyor...

Bu yılın ikinci günü şunları yazmıştı Ertuğrul Özkök: "Türkiye, meselesini 28 Şubat'ta halletti. / Toplumun sivil kesimi ile asker kesimi tarihinde ilk gerçek ittifakı yaparak, İslâm'ın siyaset tarafından dejenere edilmesine son verdi. / Hem Türkiye'yi, hem İslâm'ı, siyasi olarak yozlaştırmaya çalışan bir azınlığın elinden kurtardı. / 28 Şubat işte bu yüzden İslâmi âlem içindeki en büyük 'halk devrimlerinden' biridir. / Yörüngesinden çıkarılmak istenen Türkiye, roketlerini ateşleyerek, yeniden yörüngesine oturmuştur. / Türkiye'de başlayan bu hareket şimdi bütün İslâm dünyasına yayılma eğilimi gösteriyor. / İslâm dünyasının insanları, 'tarihi bir ikiyüzlülükten' kurtuluyor."

Bu yılın başında kaleme aldığı yazıda "İslâmi âlem içindeki en büyük halk hareketlerinden biri" olarak gördüğü '28 Şubat'a her şeyiyle sahip çıkan Hürriyet yönetmeni, on yıl önce, 28 Şubat'ın kendisine hedef seçtiği 'İkinci Cumhuriyet' kavramını savunuyordu. İnanmayacaksınız ama bu bir gerçek. Şimdilerde "28 Şubatçı" olan Ertuğrul Özkök, 1990'ların başında çok farklı bir telden çalıyordu...

Mehmet Altan'la Uğur Mumcu 'Çizgi Ötesi' programında 'İkinci Cumhuriyet'i tartışmışlardı. Özkök, o programın izlenmesini sağlamak için kaleme aldığı 27 Temmuz 1992 tarihli yazısında, açıkça 'İkinci Cumhuriyet' tezini savunuyor. Bakın nasıl?

"İkinci Cumhuriyet tartışması sadece bir fikri fanteziye mi dayanıyor, yoksa bunun altında temelli bazı gerekçeler mi bulunuyor mu? Toplumda Atatürkçü olarak bilinen bazı yazarlar, bunu, engzantiriklik, ilginçlik olarak görüyorlar. (..) Acaba mesele bu kadar basit bir mantıkla açıklanabilir mi? / İkinci Cumhuriyet belki kavram olarak bazılarına egzantirik gelebilir. Ancak bu egzantiriklik, kavramı gündeme getiren kişilerin, kafalarındaki gerekçelerin haklılığını ortadan kaldırmıyor.

"(..) 1923'te kurulan cumhuriyet, çok büyük ölçüde bu sosyolojik tanıma dayalı olduğu için, şimdi yeni bir cumhuriyet anlayışı tarifinin yapılması gerekmektedir. Bu yeni zihniyeti tarif etmek ise yeni bir cumhuriyet anlayışı getireceğinden, buna yeni bir isim bulmak doğru olacaktır. Bu isim de, 'İkinci Cumhuriyet' olabilir.

"Burada önemli olan, yeni bir cumhuriyet anlayışına ihtiyaç bulunup bulunmadığıdır. İşte bu noktada, gerçek görüş farklılıkları ortaya çıkmaktadır. Türkiye'nin ulaştığı noktada artık, cumhuriyet anlayışının yeniden gözden geçirilmesi gerektiğini sanıyorum. Önemli olan budur. Buna, isteyen 'ikinci cumhuriyet' der, isteyen demez. Ama önemli olan, devletin dayandığı resmi anlayışın revizyona ihtiyacı olduğudur."

Üslubu, olaya yaklaşımı, savunduğu görüşler, bugünden ne kadar farklı değil mi? Ertuğrul Özkök çok değişti, çook...


29 Temmuz 2002
Pazartesi
 
TAHA KIVANÇ


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED